Kitapların düşündürdükleri
Az okuyan bir toplumuz. Çeşitli araştırmalardan elde edilen veriler böyle söylüyor. Kitabı bomba kadar tehlikeli gören siyasetçilerimiz, baskınlarında terör materyali olarak kitap toplayan güvenlik birimlerimiz, müstehcen sözcüğünü henüz kendi benliklerinde çözmeyi başaramamış hassas sansürcülerimiz varken okuma serüvenindeki geriliğimiz de sürecek demektir. Yıllardır kötücül sonuçlarına karşın bir türlü iyileştirme yapılamayan ceza ve terörle mücadele yasalarından, kolluk güçlerinin keyfi uygulamalarından doğan yasaklamalardan ötürü, yazmak, çizmek, kitap yayınlamak da ciddi bir suç unsuru olarak duruyor karşımızda. Bu konuda çok mu çok hassas savcılar, hassas muhbir yurttaşlar da var. RTÜK ve Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulunu saymıyorum bile. Diyebilirsiniz ki iyi söylüyorsun da okuma konusundaki bu yetersizliğe karşı yayın dünyası nasıl böylesine capcanlı. Bunda yaz tatili için harekete geçen yayın sektörünün, kitap okumanın yalnızca dinlence ve boş zaman öldürme aracı olduğunu zanneden her yaştan bireye yönelttikleri yoğun reklam kampanyasının etkisi var diye düşünüyorum. Bana kalırsa bu canlılıkta iktidarımızın dikensiz gül bahçesi yaratma çabalarının da yadsınamayacak kadar büyük katkısı var. 100 dolayında gazeteciyi hapse tıkıyorsunuz. Akademisyenleri, çağın yeniliklerine kafa yormak, okumak isteyen üniversite gençlerini de… Sonuçta içerideki gazeteci parmaklıkların arkasında da işini yapmayı sürdürüyor, yani yazıyor. Halkı bilgilendirme görevini yerine getiriyor. Kısıtlamalara, olumsuz koşullara aldırmaksızın yazıyor. Araştırıyor, gözlemliyor ve üretiyor. İşte daha çalışması kitaplaşmadan el konulan ve terörle ilintilendirilerek cezaevine gönderilen Ahmet Şık’ın ikinci kitabı “Pusu” vitrinleri süslüyor şimdi. Soner Yaçın’ın yeni kitabı “Samiztad” çok satarlar arasında. Nedim Şener, Barış Terkoğlu, Mahmut Alnıak, Barış Pehlivan, Bedri Adanır, Mustafa Balbay (Sahi bu kaçıncı kitabı oldu içeride yazdığı Mustafa’nın), Tuncay Özkan’ın ve bir çırpıda hatırlayamadığım diğer tutuklu gazetecilerin ürünleri. Üstelik tümü de yaygın biçimde okunuyor. İktidarın canını sıksa da bu durumdan çıkaracağı çok ders olmalı. Cumhuriyet gazetesinin Ankara temsilcisi meslektaşımız Utku Çakırözer’in başarılı Esad söyleşisinden de… AKP iktidarı şapkayı önüne koyup düşünmeli. İleri demokrasi lafla olmuyor. Ülke içinde barışı sağlamadan, akan kanı durdurmadan, Uludere’de yaşanan trajedinin sorumlularını ortaya çıkarmadan, Sivas Madımak, Çorum, Kahramanmaraş katliamları ile yüzleşmeden komşu ülkelere akıl satmak yol değil. Hem şunu da bilmeli ülkeyi yönetmeye soyunanlar. Gazetecilik, ilkelerine uygun insan odaklı habercilikle yapıldığında onurlu bir meslek. Haberi, yorumu, bilgiyi halka doğru yansız biçimde aktarmak gibi kutsal bir görevi vardır. Bu açıdan bakıldığında iktidar varsın güdümüne aldığı gazetecilerle halletsin sorununu. Meslek sorumluluğunun bilincindeki tüm gazetecilerin vicdanları rahattır ve geceleri rahat uyurlar. İşten attırsanız da, parmaklıklar arkasına koysanız da...
Evrensel'i Takip Et