Ergenekon’da daha karpuz kesecekler
Fotoğraf: Envato
Ergenekon davasında başından beri niyeti sorgulatacak ölçüde ciddi usul hataları yapılıyor. Belki daha doğru tanımlamayla, işin paradigmasındaki tutarsızlıklar, imaj sorunu olarak karşımıza çıkmaya başladı.
Temel yaklaşım hatalarından birisi suç tanımlamasıdır. Hangi niyetle yapılmış olursa olsun somut illiyet bağları kurulmadıkça ifade ve örgütlenme özgürlüğü bağlamında ele alınması gereken eylemler dava konusu yapılmamalıdır. Cumhuriyet mitinglerine destek, öğrencilere burs ve kitaplar, iddia edilen suçun esası ya da parçasıymış gibi yaklaşıldığında sulanma riski kaçınılmaz olur.
Darbecileri yargılama ya da darbe girişimlerini açığa çıkarma amacı ile yürütülecek bir yargılama sürecinde olması gerekenleri göremediğimiz gibi, olmaması gereken bir çok tabloya birlikte şahit olduk. Bu süreç sadece yargısal boyutu ile değil toplumsal psikolojinin yönetilmesi açısından da yanlış zeminde gelişti. İlgili ilgisiz her şey “Ergenekon” torbasına atılmakla kalmadı, devlet adına işlenen suçlar bir grup maceraperestin girişimi gibi lanse edilmeye çalışıldı.
Ergenekon ve bağlantılı davalarda yaşanabilecek seyrin, Orta Doğu’daki gelişmelerle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Nitekim hedef tahtasına oturtulan çevrelerin uluslararası bağlantılarından söz ediyorsak bunun yadırganacak bir tarafı olmadığını da bilmeliyiz.
Bu noktada hangi dış gelişmelerin “bağımsız yargı” mekanizmasını ne yönde etkileyebileceğini çok yönlü ve ayrıntılı tartışmak gerekir. Toptancı ve genellemeci yaklaşımlar bu açıdan yanıltıcı olabilir. AB-Türkiye ilişkileri, İsrail’in güvenliği gibi bir çok konu, Türkiye’ye biçilecek yeni konum ve rolü etkileyebileceği gibi davanın seyrini de yönlendirecektir.
Bu sürecin bir cemaat ya da iktidar partisin hesaplarına indirgenmesi eksik değerlendirmelere neden olur. Elbette seçim dönemine girilirken bu açıdan kritik gelişmeler yaşanabilir ancak konunun daha uzun boylu tarafları olduğunu göz ardı etmemeliyiz.
Dünya siyasetinde olduğu gibi Türkiye iç dengelerini şekillendirmede de kendisini ev sahibi olarak görenler daha “karpuz kesme” faslına geçmediler. Demokratikleşmenin bu kadar kolay bir süreç olmayacağını öğrenmek için zamanımız gittikçe azalıyor. Kum saatinin bir kez daha ters çevrilip çevrilmeyeceği konusunda seçime kadar uzanan süreç oldukça belirleyici olacaktır.
- Yazılı olmayan kurallar 11 Nisan 2015 01:00
- Muhalefetin gücü ve farkındalık 04 Nisan 2015 00:57
- Katırlar da ağlar 28 Mart 2015 01:00
- Halife efendimiz aldatılmış hükümsüzdür 21 Mart 2015 00:52
- Ben aday olmazsam kim olmalı? 14 Mart 2015 01:00
- Erdoğan’ın faizci arkadaşları ? 07 Mart 2015 00:54
- Türkmenistan modeli dururken ne Meksika'sı? 28 Şubat 2015 01:00
- Kavganın büyüğü 21 Şubat 2015 00:52
- En yeni Türkiye 14 Şubat 2015 01:00
- İşlevsiz parlamento, tutarsız başkanlık 07 Şubat 2015 00:52
- Herkes radikal solmuş meğer 31 Ocak 2015 00:53
- Deli deliyi görünce 17 Ocak 2015 01:00