15 Temmuz 2012 07:47

Profesyonelliğe amatörce bakmak!..

Profesyonelliğe amatörce bakmak!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Transfer dönemleri, ne kadar çarpık bir futbol algısına sahip olduğumuzu vurucu bir biçimde ortaya koyuyor. Fanatizmin patolojik boyuttaki duygusallığı işin içine girince, transfer konusu da -gerilim anlamında- başlı başına bir soruna ya da mevcut sorunları besleyen gür bir kaynağa dönüşebiliyor. Futbolcuların bu işin profesyonel figürleri olduğunu unutup onlardan takımlarına yönelik sonsuz sadakat bekliyoruz. İmza törenlerinde kulüp bayrağını, gol attıktan sonra ise formalarını öptüklerini gördükçe, takımlarıyla aralarında, başka bir yere gitmeyi asla düşünmeyecek sağlamlıkta gönül bağı kurduklarına inanıyoruz... En hafif ifadeyle, saflık değil mi bu?..
Sporun profesyonel olarak icra edildiği ortamlarda, sporcunun spora bakış açısıyla taraftarınki örtüşebilir mi?.. Profesyonellik söz konusuysa, sporcu elbette öncelikli olarak kendi çıkarlarını, amaçlarını, beklentilerini, kaygılarını göz önüne alacak ve buna göre tercihini yapacaktır. Taraftarların temel beklentisi ise sporcuların ve buna bağlı olarak tuttuğu takımın sergileyeceği başarılı performanstır. Sporcuların geleceğe yönelik planları onları ilgilendirmez. Aslında ilgilendirmesi de gerekmez. Ancak bütün işlerin parayla yürüdüğü spor ortamında, duygusallığa ve amatörlüğe pek bir yer olmadığını kavrayıp sporcuların tercihlerine ve kararlarına saygı duymaları gerekir.
Sonuçta futbolcu, hedeflerini, beklentilerini futbol oynayarak gerçekleştirmeye çalışan profesyonel bir aktör... Hedeflerine ve beklentilerine daha kolay ve rahat ulaşabileceği imkanları kendisine sunan bir kulüpten gelen transfer teklifini değerlendirmesi son derece doğal. Transfer, profesyonel sporun doğasında olan bir olgu değil mi?.. Profesyonel oyuncuların, kendilerine daha uygun şartlar sunan kulüpleri tercih etmesini yadırgamak ve buna anlamsız, abartılı tepkiler göstermek, futbol ortamına ekstra gerilim yüklemekten başka ne işe yarayabilir ki?.. Zaten adeta her konudan gerilim yaratmak için fırsat kolluyoruz... Transfer konusu da özellikle medyanın katkısıyla(!) gerilim yaratma bahaneleri arasında yer alıyor artık.
Ülkemizde özellikle büyük kabul edilen takımlar arasında gerçekleştirilen transferler, taraftarlar arasında ciddi tepkiler yaratabiliyor. Tabii medya bu konuda da zehir saçan, kışkırtıcı bir dil kullanmaktan geri durmuyor. “Hamit savaşı”, “Burak savaşı”, “Transfer taarruzu” şeklindeki şiddet çağrıştıran ifadelerin yanı sıra, bazı transfer haberleri de “Elinden kaptı”, “Ezeli rakibine gol attı” gibi kimilerinin gururunu okşayan, kimilerinin ise fena halde gururuna dokunan başlıklarla veriliyor. Transfer döneminde medya eliyle yaratılan bu türlü “gurur temaslarının” yeni sezonda tribünlere ne şekilde yansıyacağını tahmin etmek zor değil.
Medya kendi açısından, rekabetin bu işin can damarı olduğunun bilincinde. Bu nedenle ölü sezonda rekabeti, transferler üzerinden canlı tutmaya çalışıyor.  Rekabet geri plana düşerse, yalanlarının, kışkırtmalarının artık bir işe yaramayacağı ve buna bağlı olarak rant hesaplarının sekteye uğrayacağı gerçeği ödlerini koparıyor.
Yalan transfer haberleriyle taraftarların umutlarını, beklentilerini sömürüp ölü sezonda da çarklarını yüksek tempoda döndürebiliyorlar. İnsanlar; sağlık, huzur ve mutluluk verici bir spor ortamı için bu çarka çomak sokmanın zorunlu olduğunu anlayana dek ne yazık ki aynı filmi daha çok izleyeceğiz...
ELİN OĞLU VE DELİKANLILIK!..
Hadi, profesyonelliği kavramakta, algılamakta zorlanan fanatik taraftarları anladık da, kulüpten ayrılan futbolculara yönelik olarak yöneticilerin gösterdiği pespaye tepkilere ne demeli?
Trabzonspor Taraftar Temsilciliği görevine getirilen Trabzonspor’un eski futbolcusu Serdar Bali’nin, Galatasaray’a transfer olan Burak Yılmaz için twitter’da kullandığı ayrımcı, kışkırtıcı ve hedef gösterici içerik taşıyan ifadeler sayesinde, futbolu sorunsuz yaşayacağımız o güzel günlerin bize ne kadar uzak olduğunu fark ettik bir kez daha...
Bali’nin, twitter’da yazdığı bazı ifadeler şöyle: “Mahalledeki arkadaşlarımıza, et tırnak gibi olduğumuz kardeşlerimize eskiden olduğu gibi Trabzonspor forması giydirmezsek, daha çok elin oğluna ‘delikanlıdır’ der, hüsrana uğrarsınız. En delikanlı geçinen kimdi? Burak. Ne oldu?​”, “Bundan sonra kimi sahipleneceğinize dikkat edin. Para delikanlılığı bozuyor.”
Futbol Federasyonu bu sezondan itibaren, kulüp yönetimleriyle taraftarlar arasında sağlıklı iletişim kurulması ve böylelikle şiddet olaylarının önüne geçilmesi amacıyla taraftar temsilciliği uygulaması başlatıyor. Twitter’da yazdıklarına bakılırsa Trabzonspor bu göreve, Serdar Bali’den daha uygun birisini getiremezdi!.. “Tam isabet” diye buna denir herhalde!.. Hani neredeyse Burak Yılmaz’ı “Takımını satan hain” olarak yaftalayacak bir kişiden, taraftarlarla kulüp arasında sağlıklı iletişim kurulmasına ön ayak olmasını ve gerilim düşürücü bir rol oynamasını bekliyoruz. Ne kadar ironik!..
Trabzonspor formasıyla gol kralı olmuş bir oyuncuya, verdiği emek nedeniyle teşekkür edip bundan sonrası için başarı dileğinde bulunmak bu kadar mı zor?..
Trabzonspor’un Trabzonlu futbolcularla çok daha başarılı sonuçlar alacağına inanıyor olabilirsiniz, bu çok doğal. Ayrıca kulüp yönetimini ikna etmeyi başarırsanız bunu pratiğe geçirme şansını da yakalayabilirsiniz. Ancak bu düşünceyi “elin oğlu”, “delikanlılık” gibi açık ayrımcılık içeren kışkırtıcı kavramlarla dile getirmek, ilkellik göstergesinden başka bir şey değil.
Serdar Bali, geçen sezon Galatasaray’a transfer olan Selçuk İnan için de aynı şekilde “delikanlılık” sorgulamasına girişiyor.
Elin oğlu ne demek?.. Bali’nin bu sözlerinden sonra Trabzon doğumlu olmayan hangi futbolcu Trabzonspor’da forma giymek ister?.. Trabzon dışından gelen futbolculara “elin oğlu” yakıştırmasını uygun gören bir zihniyet, yurt dışından gelen futbolculara hangi gözle bakar acaba?.. Trabzonspor’un eski başkanlarından Mehmet Ali Yılmaz, “yamyam” nitelemesiyle seneler önce bunun örneğini vermişti.
Futbola egemen olan erkek bakış açısının ürünü, “delikanlılık” vurgusuna da dikkat!.. Takımını yüzüstü bırakıp (satıp) gidersen delikanlı yani erkek değilsin. Çünkü erkekler asla böyle bir şey yapmaz. Eee, hangi cinsel kimliğe sahip olanların böylesi “satış” işlemlerine yatkın ve düşkün olduğu biliniyor ne de olsa!.. Açıkça dile getirmeye gerek yok şimdilik!..
Şiddet sorununa çare arayışı kapsamında görev alan bir kişi, böylesi kışkırtıcı, hedef gösterici açıklamalar yapıyorsa, tribünleri dolduran fanatikler neler yapmaz... Nitekim, kadir bilmez oyunculara hadlerini bildirmeye kararlı bazı Trabzonsporlu taraftarlar duygularının rehberliğinde hareket edip çoktan darağacını kurmuş ve Burak’ı sallandırmışlar bile!.. Daha ötesini konuşmanın anlamı var mı?

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa