Güngör Dilmen’i uğurlarken
üngör Dilmen’i 1958/1959 yılında tanıdım. Lisedeydim. Gençlik Tiyatrosu onun Ayak Parmakları’nı oynuyordu. Devlet Tiyatrosu oynamadığı için Gençlik Tiyatrosu repertuvarına alınan Midas’ın Kulakları’ndan önce mi sonra mı pek bilemiyorum. Ama bu oyun beni çarpmıştı.
Oyun yalın ancak gerçek-üstüydü. Bir sabah uyanan biri odasının tersine döndüğünü görür. Bu arada ayak parmaklarını fark eder. Ayaklanmışlar, özgürlük istemektedirler.
Güngör Dilmen yıllar sonra Mukadder Yaycıoğlu ile Midas’ın Kulakları’nın İspanyolca çevirisiyle yayımlanmak için yaptığı söyleşide bu oyunun doğuşunu şöyle özetler, “İlk gençliğimde bir gün sedire uzanmış yatıyorum, battaniyenin öte ucundan çıkan çıplak ayak parmaklarım bana çok garip, gülünesi gelmeğe başladı. El parmaklarıma hiç benzemiyorlardı! Kendi gövdemin doğal bir parçasını yadırgıyordum. Ayak Parmakları diye o kısa oyunu yazdım. İnsanoğlu kendi gövdesinin bir bölümünü yadırgayabiliyorsa, kendine yabancılaşabiliyorsa ötesini siz düşünün.”
Güngör’le son kez Kuzguncuk’ta eski bir ahşap evde Evrensel için bir konuşma yapmıştık. Eşi o komadayken içimi sızlatan bir şey söylemiş, bir huzurevi bulup yerleşecekler. Yalnız 2 oda tutmak zorundalar. Odanın biri Güngör’ün kitaplarına ayrılacak, Güngör de çalışmalarını sürdürebilecek.
(Niye içim sızladı derseniz... hani yazarlara önem veren yönetimler olsa da onlara bakımlarını kolaylaştıran, çalışmalarını kollayacak mekan sağlasa. Hapishane dışında elbet.)
Midas’ın Kulakları her dönem oynanacak bir konudadır:
“Kral Midas’ın kulakları bilinen bir konu. Ancak ben mitosa kendi yorumumu getirdim: Masalda Tanrı Apollon Midas’ı eşekkulaklarıyla cezalandırır, masal orada biter. Oyunumuzda ise Midas bir süre sonra bu kulaklara alışır. Alışmanın ötesinde onları bir ayrıcalık, bir üstünlük olarak görmeğe başlar. (...) Artık kulaklarını gizlemek şöyle dursun onları halkın karşısında törenle sergilemeğe kalkışır. Apollon eşekkulaklarını geri alarak onu yeniden cezalandırır. Halk, bu kez Midas’ın insan kulaklarını yadırgar, alay eder.”
Güngör Dilmen, tiyatronun hemen bütün işlerini üstlenmiş bir tiyatro adamıdır: çevirmenlik, ışıkçılık, dramaturgluk ve yönetmenlik:
“Amerika’da Yale Üniversitesinde sahne ışığı öğrenimi gördüm. Dönüşte İstanbul Şehir Tiyatrolarında oyun okumacılığının yanı sıra ışık tasarımcılığı da yaptım (...) Hamlet tragedyasının mezarlık sahnesindeyiz. Ofelya’nın tabutu geliyor. İçinde Ayla Algan. Tam o sırada bir ağustos sağanağı boşandı. Benim ışık aygıtlarımın lambaları bombalar gibi patlamağa başladı. Dehşetli bir ışık ve ses etkisi. O sahneye de çok yakıştı. Hamlet’in acısı, doğanın öfkesi, rahmeti iç içe. Tam Shakespeare’e layık bir sahne. Muhsin Bey de çok heyecanlı. Ben ışık ustası, doğanın yardımıyla harikalar yaratıyorum. Yağmur yağabilir, ama oyun devam ediyor.! Seyirci de ıslanıyor ama kaçmıyor. Ona da bravo. Ama az sonra ? Ofelya’cığın tabutu yağmurla dolmaya başladı. Ayla önce soluğunu tuttu, derken az bir debelendi... sonra can havliyle tabutun içinden fırladı.”
Araştırmacılar mitolojinin kullanılışını baskı yasalarına bağlar, Güngör Dilmen ise özellikle Midas ve diğer Frig mitoslarını seçmesinin ana nedenini Anadolu kültürüne sahip çıkmak olarak açıklar. “Gerçek bir ulusun toprağına derinlemesine sahip çıkması gerekir, yalnız doğal kaynaklarıyla değil, geçmiş kültür değerleriyle de (...) Sabahattin Eyuboğlu şöyle diyor Mavi ve Kara adlı kitabında ‘Biz bu toprakları yoğurmuşuz, bu topraklar da bizi.’ Onun için en eskiden en yeniye ne varsa yurdumuzda öz malımızdır bizim. Halkımızın tarihi Anadolu’nun tarihidir.”
Sevgili Güngör Dilmen’in Ak Tanrılar (Moktezuma) tragedyasında Moktezuma ölüm döşeğinde şu dizeleri mırıldanır: “Yıldız külleri dökülüyor alnıma/ Belli, benimle birlikte bir evren dağılmada ”.
Güngör’le de bir evren dağıldı.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp
Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.
Evrensel'i Takip Et