Yargı paketi ve Erdoğan’ın amaçları
Fotoğraf: Envato
7 TİP’li devrimci gencin katilleri; cezaevinden salıverilirken, Başbakan Erdoğan başta olmak üzere Adalet Bakanı Ergin’e, Başbakan Yardımcısı Arınç’a ve öteki emeği geçenlere teşekkür ettiler.
Çünkü “3. Yargı Paketi”ne katilleri serbest bıraktıran madde, son anda Başbakan Erdoğan’ın girişimiyle ve MHP iş birliği içinde yasaya eklenmiş!
Ve öyle anlaşılıyor ki, bu pakette; uzunca bir zamandan beri toplumda infialle karşılanan, tutuklu gazeteciler, avukatlar, bilim insanları, aydınlar, milletvekilleri, öğrenciler, Kürt belediye başkanları, yerel yöneticiler, çeşitli siyasi parti yöneticilerinin salıverilmesini sağlayacak bir düzenleme yok. AKP’li vekiller, faşist katillerin salıverilmesini, “Bugüne kadar solcular dışarı çıkarıldı, bizde sağcıları çıkardık ne var bunda?” diye savunuyorlar.
Ama gerçek böyle değil. Geçmişte çıkarılan af ya da affa benzeyen düzenlemelerden solcular kadar, hatta daha fazla sağcılar da yararlandı. Ne var ki, Tahir Canan gibi 31 yıldır, infaz yakma, filan gibi gerekçelerle, cezaevinde tutulmaya devam edilen solcu hükümlüler var ve tamamen bürokratik gerekçelerle, aleyhine yapılan yasa ve kural yorumlamalarıyla cezaevinde kalmaya devam ediyorlar.
Basında ve siyaset alanında üçüncü yargı paketinden toplumun beklentisiyle ilgili bir şey çıkmaması ve kitle katliamı yapan 12 Eylülün faşist katillerinin, kontra tetikçilerinin serbest bırakılması eleştiriliyor. Bu eleştiriler, Sivas Katliamı’nın sorumlularına kol kanat gerilmesi, Hizbullah liderlerinin salıverilmesine de uzatılarak hükümetin, kontra güçleri, faşist katilleri salıverirken taraflı hareket ettiğine kadar götürülüyor.
Kuşkusuz ki bu eleştiriler gerçeği ifade ediyor ve AKP’nin geldiği siyasi kültürle, siyasi-kültürel genleriyle salıverilen, Sivas katliamcılarının, Hizbullahçıların, faşist katillerin çok yakın akraba genlere sahip olduğuna işaret ediyor.
Ancak Erdoğan’ın partisinin üst kadrolarını bile aşarak, hatta dışlayarak önüne koyduğu hedeflere bakıldığında olanları sadece “gen yatkınlığı” ve “taraf tutmak” ile açıklamak yetmez. Çünkü bugün Erdoğan ve ekibinin ilk hedefi AKP’nin kendi yazacağı anayasanın halkoyundan geçirilmesidir. Hemen sonraki adım ise Erdoğan’ın “başkan” olabilmesi için yüzde 50’nin üstünde oy alabileceği tabanın oluşturulmasıdır. Bu amaçla Erdoğan, AKP’yi yeniden yapılandırmaya girişmiş bulunmaktadır. HAS Parti’ye yönelik bu partiyi bölme girişimi bu operasyonun başlatıldığının işaretidir. Ve benzer bir girişimin BBP’ye yönelik yapılacağı da konuşulmaktadır. Ki, bu aynı zamanda MHP’nin altının boşaltılması ve etkisiz bir parti konumuna sürüklenmesiyle AKP’nin sağın merkez hatta tek partisi duruma getirilmesi demek olacaktır. Yine Hizbullah’la da benzer, görüşmeler yapıldığına dair iddialar, bilgiler de vardır.
Burada “merkez” parti olmak, sağın en aşırı ucunda yer alanlarla uzlaşmaz görünse de AKP’nin bütün bu aşırılıklarla uzlaşabileceği son yıllarda iyice görülmüştür. “Dindar gençlik yetiştirme”, “imam hatipler”, “eğitimin müfredatı”, özgürlükler, laisizm “tekçilik”, ... gibi konularda da açığa çıkan “AKP muhafazakarlığının” içerdiği eğilimler dikkate alındığında, AKP’nin BBP, Hizbullah ya da MHP’nin çeşitli fraksiyonlardan yapılacak katılımlarla kolayca uzlaşabileceği bir gerçektir.
Burada sorun olacak olan 10 yıldır AKP içinde biçimlenmiş ve kurumlaşmış fraksiyonların Erdoğan’ın bu girişiminden hoşnutsuz olacağıdır. Nitekim HAS Parti’ye yönelik Erdoğan’ın çağrıları AKP üst yönetimindeki pek çok kişi tarafından, açıkça son derece gönülsüz desteklenmiştir. Erdoğan’ın bu eski ve yeni AKP’lileri “karıştırıp, barıştırıp” onların güçsüzlüğünü kendi gücüne çevirme planının AKP içindeki Erdoğan sonrası hesapları bozması AKP’nin büyük kargaşaya sürüklenmesine kadar varabilir. Yani evdeki hesap çarşıya uymayabilir; büyük ihtimalle de uymayacaktır!
Bugün için söylersek, 3. Yargı Paketi, Gülencilerle hesaplaşırken, MHP ve BBP’ye çengel atmanın girişimi olmuştur. Eş zamanlı olarak HAS Parti’ye yönelik hamleyle birleştiğinde de bu paket aynı zamanda Erdoğan’ın AKP’yi yeniden yapılandırma girişimiyle de birleşmiştir.
Kısacası, “AKP için (Burada Erdoğan için demek daha doğru) hak, adalet, vatan, millet diye bir şey yoktur; ne yapıyorsa kendi çıkarları için yapmaktadır” diyenler bir kez daha haklı çıkmıştır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00