Savaşın sesiyle büyümek
Fotoğraf: Envato
Çıkan çatışmada şu kadar ... öldü, şu kadar ... yaralandı.“Çatışmada şu kadar ... öldürüldü.” Sanki bir maç var ve skor bir türlü belli olmuyor. Birileri belki de maç istatistiklerini tutar gibi tutuyor bu sayıları. Sayıyorlar, durum kaç kaç? Oysa ölenler, öldürülenler, ölmekten beter edilenler, acılara boğulanların hepsi insan. Hem de hepsi aynı toprakların insanları... Milyonlarca çocuk bu ortamda büyüyor. Çatışmaların, savaşın içerisinde. Savaşın doğrudan hedefi oluyorlar; olmasalar bile savaşın seslerini dinleyerek, belleyerek büyüyorlar.
İLK MİLLİ TANK
Bu arada Ankara’da davullar vuruluyor. İktidar borazanı gazeteler davullara eşlik ediyor. Bu gazetelerde, “ilk milli tank yaz sonunda görücüye çıkıyor” yazıyor. Tanka ad çoktan bulunmuş: Altay! Bu işlerin hangi kafaların ürünü olduğu tankın adından belli.
Altay’ın üreticisi Otokar. Şirket Genel Müdürü Serdar Görgüç açıklamasında tankın ne kadar “milli” olduğunu vurguluyor. “Yaz sonunda, Türk kamuoyu ilk milli tankla tanışacak”. Tank, “sıfırdan Türk mühendisler tarafından” tasarlanmış. Aman ne büyük başarı...
Altay’a harcanan paralar ölüme harcanıyor. Paralar elbette Otokar’a gidiyor. Prototip üretimi için 500 milyon dolarlık kaynak ayrılmış. Toplum için, çocukların gereksinimleri için harcanması gereken kaynaklar yine çalınıyor ve ölüme harcanıyor.
OTOKAR'IN ÖLÜM MAKİNELERİ
Otokar’ı bilmeyenler olabilir. Otokar bir Koç şirketi. Bir zamanlar “Havalı Apollo” denilen otobüsleri üreten Otokar’ın ölüm makineleri üretmeye başlaması 12 Eylül sonrasına denk düşüyor. Bunun Vehbi Koç’un 12 Eylül Cuntası ve Turgut Özal’a olan ilgisi ve sevgisi ile ilişkisi olabilir. Otokar’ın ölüm makineleri üretmesi şirketin web sitesinde gururla anlatılıyor. Liste uzun. Özet ise şöyle:
1987 - Land Rover Defender 4x4 taktik araç üretimine başlandı.
1990- Akrep, Cobra vb. zırhlı taktik araçları üretimine başlandı.
2003- İlk 8x8 taktik tekerlekli zırhlı araç üretildi.
2005- Zırhlı İç Güvenlik Aracı’nın tasarımı tamamlandı ve “zırhlı araç ürün ailesine” eklendi.
2008- Otokar, Altay Milli İmkanlarla Modern Tank Üretimi Projesi ana yüklenicisi oldu.
2009- Mayın korumalı zırhlı personel/yük taşıyıcı Kaya üretildi.
2010- 6x6 zırhlı araç Arma üretildi.
Otokar web sitesinde bu araçların nelere alet edildiği, kaç kişinin canının yanmasına, kaç kişinin ölümüne neden olduğu elbette ki, yazmıyor. Bunların yerine, “Otokar’dan rekor büyüme!” müjdesi var. Otokar, 2011 yılında yüzde 72 büyüyerek cirosunu 890 milyon TL’ye yükseltmiş. Satış adetleri yüzde 58 artmış. Otokar’ın kârlılığı ise 55 milyon TL olmuş.
YAŞASIN SİLAHLANMA!
Otokar Genel Müdürü Görgüç, şirketin savaş ile ne kadar iç içe olduğunu gösteren laflar etmekten hiç kaçınmıyor: “Ayağını basmadığın toprak senin değildir. Bunu Irak’ta gördük. ABD, Saddam rejimini havadan ve denizden vurdu. Daha sonra ise kara harekatı düzenlemek zorunda kaldı. Ayağınızı kuvvetle yere basmak istiyorsanız, çok iyi tanklarınız olmalı. Tank, çok uzun yıllar boyunca tüm dünya ordularının ana demirbaşı olarak kalacak. 2020’den sonra sil baştan tank yapmaya hazırlanan ülkeler var.”
Görgüç, Otokar ile TSK’nin el ele çalıştığını vurguladıktan sonra, “Altay tamamlandığında, dünyanın bir numarası olacak. Hareket kabiliyeti, zırhı ve yüksek atış isabetiyle adından söz ettirecek. İleri teknolojisiyle, yeni gelişen tehditleri bertaraf edecek,” gibi silahlanma yarışını teşvik edecek sözler de etmiş.
MİLLİ MEDYA
Geçen yıl, “Silahlar da çocuklara zararlıdır” başlıklı yazımda Görgüç’ün zırhlı muharebe aracı Arma hakkındaki sözlerine yer vermiştim. Görgüç, “Yeni aracımız Arma 8x8 beka kabiliyeti, yüksek hareket kabiliyeti, farklı görevlere imkan veren iç hacmi ve düşük operasyonal giderleri ile dünyadaki rakipleri arasından sıyrılıyor. Ülkemizde ve uluslararası arenada çok başarılı olacağını düşünüyoruz” demiş ve eklemişti: “Araçlarımızın piyasalarda elde ettiği başarı, Türk mühendislerinin ve işçisinin tasarımı ile üretim gücünü kanıtlaması bakımından bize gurur veriyor.”
Söylem aynı. Aslında bu söylemin Otokar’ın ürettiği araçların birer ölüm makinesi olduğunu gizlemesi söz konusu değil. Ama büyük medya gazetelerinde çıkan haberlerde sorgulama değil, coşku var. Konu “milli tank” gibi ölüm araçları ise “milli medya” için her şey yolunda. Sabah gazetesi geçen yıl, Arma hakkında “Otokar’a büyük sipariş” başlığı ile övgüler içeren bir haber üretmişti (29 Nisan 2011). Radikal ise iki yıl önce “Otokar’ın milli tankı, milli coşku yarattı” başlıklı bir haber yapmıştı (16 Ekim 2010). Haberde Görgüç’ün sözleri eleştirel bir süzgeçten geçirilmeden şöyle verilmişti: “Tank o kadar heyecan yarattı ki, vatandaşlarımızdan bazıları bize tasarımlar, çizimler gönderiyor. Elbette bunlar amatörce ama bu heyecan bize güç veriyor.”
SESİNDEN BİLMEK!
Eğer savaş davulları susacak olsa, “milli tank” zırvaları “milli medya” yayınları biraz kesilse, duyulması gereken onca ses, onca çığlık belki duyulacak.
Bir öğrencim askerde, Türkiye’deki nice genç gibi, savaşın içinde. Geçen haber gönderdi. “Artık öğrendim,” diyor. “Hangi cins helikopter iniyor, kalkıyor bakmama gerek yok. Artık sesinden biliyorum.” Savaşı tanımak bu olsa gerek. Sesinden bilmek. Savaşın seslerini dinleyerek, belleyerek büyüyen çocuklar da savaşı sesinden tanıyorlar.
BİLDİĞİN GİBİ DEĞİL
Savaşın seslerini dinleyerek, belleyerek büyüyen çocukları daha iyi anlayabilmek için okunması gereken kitaplardan biri, Funda Danışman ve Rojin Canan Akın’ın, “Bildiğin Gibi Değil: Güneydoğu’da Çocuk Olmak” başlıklı kitabı (Metis, 2011).
Bu kitap, “milli tank” zırvalarına yer veren “milli medya” gazetelerinin pek ilgisini çekmedi. “Milli haber” üretmek değil, gerçeklere ışık tutmak peşinde olan Evrensel ise kitaba geniş yer verdi.
Funda Danışman, savaş uçaklarını, ölüm kusan silahların çeşitlerini bilmek zorunda kalan çocukların çocukluklarının çalındığını anlatıyor: “Bu çocuklar bu savaşın içerisinde büyümek zorunda kalan çocuklardı. ‘90’lı yıllarda normal bir çocukluk yaşamadılar. İlk olarak dilleriyle ilgili sorunlarla başladı hayatları. Ama çok çocuk da diyemeyeceğim. Bir çocuk savaş uçaklarını tanımaz. Çatışma ortamlarında hangisi gerilla, hangisi asker kurşunu bilen çocuklar vardı burada. O yüzden ‘90’larda bölgede çocuk olmak hem çok zor, hem farklı. Çok çabuk olgunlaşıyorsun. Bunları yaşayıp hayattan çözümlemeler yapmaya başlıyorsun. Sabah olunca çatışmanın biteceğini bildiklerinden annelerine ‘Saati ileri al da çatışmalar bitsin’ diyen çocukların hikayeleri bunlar.” (Faruk Ayyıldız, Evrensel, 29 Mayıs)
BABA BABA PANZER
Kitapta 1979 Gever (Yüksekova) doğumlu bir baba anlatıyor: “Dört çocuğum var; biri altı yaşında, biri dört yaşında, biri iki yaşında ve biri daha bebek. Geçen gün çarşıda geziyoruz. Dört yaşındaki kızım, askeri konvoy geçtiği esnada, baba baba panzer, baba baba cip [dedi.] Yani anlatıyor böyle askeri araçları. O günden beri diyorum, hadi biz yaşadık. Bu çocuklarımız niye yaşıyor bunu? Benim çocuklarım niye tanıyor bunları? (s.226)
MASANIN ALTINA SAKLANIRDI
Funda Danışman ve Rojin Canan Akın’ın aktardıkları gerçek. Bu gerçekler gibi nice gerçek var yüzleşilmesi ve artık kabul edilmesi gereken. Bugün nice çocuk, milyonlarca çocuk, helikopter sesi duyduklarında neler olabileceğini biliyorlar. Tıpkı eskiden uçak sesinin ne anlamına gelebileceğini bilen çocuklar gibi.
Dersim 38’in kayıp kızlarından Huriye’nin öyküsü geçen yıl Şükrü Aslan’ın kaleminden aktarılmıştı. Huriye’nin “evlatlık” olarak kaldığı Samsun’daki evin çocuklarından Meral şöyle diyordu: “Samsun’da uçak geçtiğinde Huriye abla telaşla masanın altına saklanır, uçağın sesi bitene kadar ürkek bir şekilde orada beklerdi.” (Dersim’in kayıp kızı. Radikal İki, 21 Haziran 2011)
SAVAŞIN DEĞİL BARIŞIN SESLERİ
Türkiye’de milyonlarca çocuk nice yıldır uçak sesi, tank sesi, helikopter sesi, panzer sesi, silah sesi ile büyüdüler, büyüyorlar. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, helikopterlerin sesi duyuluyor ama ölenlerin sesi duyulmuyor. Çocuklar ise helikopterlerin sesini de, ölenlerin seslerini de duyuyorlar.
Türkiye’de milyonlarca çocuk savaşın doğrudan hedefi oluyorlar; milyonlarca çocuk savaşın seslerini dinleyerek, belleyerek büyüyorlar. Savaş davullarını, “milli medya” haberlerini dinliyorlar. “Milli tank” haberleri yapan büyük medya, çocukların gereksinimleri için harcanması gereken kaynaklar niye Otokar’a gidiyor, sormuyor.
“Laik” devletin müftüleri, Türkiye’nin çocuklarına, “Allah şehitleri peygamberlerinden sonraki mertebeye yükseltmiştir. Her bir şehit ahrette ailesinden 70 kişiye şefaat edecektir” yalanlarını anlatıyor.
Türkiye’de milyonlarca çocuk helikopterleri sesinden tanıyor. Akrep, Cobra, Kirpi, Kaya, Arma nedir, biliyor. Oysa çocuklara barış gerek. Gün gelecek, çocuklar bu ülkede savaşın değil, barışın sesleriyle büyüyecekler. Gün gelecek, çocuklar çocuk olabilecek.
O gün gelecek...
- Netta Lannes Arbel: Gözlerimi kapatmayı reddediyorum 12 Ocak 2025 04:15
- Boğaziçi direnişi sürüyor 05 Ocak 2025 04:18
- Neden unutturmak istiyorlar? 22 Aralık 2024 04:15
- Çocuk çocuktur! 08 Aralık 2024 04:29
- Soul Behar Tsalik: Gazze’den çıkın! 01 Aralık 2024 04:30
- Profesör Saibaba ardından 17 Kasım 2024 04:01
- Irkçılığa karşı zırh gerek 03 Kasım 2024 04:03
- Almanya, militarizm ve okullar 20 Ekim 2024 04:15
- Nihon Hidankyo kuruluş bildirgesi 13 Ekim 2024 04:15
- Yuval: Soykırıma ortak olmam 29 Eylül 2024 04:54
- Ordunun kıskacındaki gençler 15 Eylül 2024 04:08
- Nükleer felaket önlenebilir 08 Eylül 2024 04:27