İSB örneği bize ne söylüyor?
Fotoğraf: Envato
Son günlerde gazetemizde sendikal hareketin önemli sorunlarının çeşitli boyutlarına dikkat çeken üç önemli yazı ve haber çıktı.
Bu yazılardan birincisi 6 Temmuz günü Deri-İş İzmir Şube Başkanı Makum Alagöz’ün, ikinci yazı ise 13 Temmuz’da Tek Gıda-İş Genel Başkan Danışmanı Gürsel Köse’nin yazılarıydı. Haber ise, yine gazetemizin 13 Temmuz günkü nüshasında çıkan Gürsoy Turan’ın “Schneider Elektrik işçileri örgütlülüklerini daha da güçlendiriyor” haberidir.
Elbette haber ve yazıların birinci ortak özelliği İzmir menşeli ve İzmir Sendikalar Birliği (İSB)’nin çalışmalarının üstünden yazılmış olmalarıdır. Çünkü iki yıla yaklaşan bir zamandan beri İSB, İzmir’deki sendikal mücadelede ortak hareket etmeye çalışan şubeleri bir araya getirip, böylece kentteki sendikal harekette bir toparlanma merkezi olurken aynı zamanda sendikal hareketin sorunlarını tartışıp, üstünden ortak tutumlar geliştirmeye çalışmıştır. Bu da giderek “İzmir’de sendikal hareket” denince İSB’nin adının daha çok akla gelmesine yol açmıştır, açmaktadır.
İSB’nin oluşumunda başlıca rolü oynayan sendikacılar olarak Makum Alagöz ve Gürsel Köse’in yazılarında sorunun ele alınışı ve izlenecek yola dair söyledikleri tamamen sendikal hareketin gerçekleri ve bu gerçekleri etinde kemiğinde duyan insanların çözüm önerileridir.
Gürsoy Turan’ın haberi ise İSB’nin de başlıca tarafı olduğu Çiğli’deki sanayi havzasında sendikal örgütlenmenin en önünde yer alan Schneider Elektrik’teki mücadelenin başarısı ve arkasındaki nedenlere değinmektedir. Ve şu söylenebilir ki Alagöz ve Köse’nin sendikal hareketin dayanakları ve sorunlarına dair yaptıkları saptamada, sendikal hareketin en tahrip edici sorununun bizatihi sendikacıların yarattığına dikkat çekiyorlar ve bu sorunlar ortadan kalktığında, örgütlenmek için adım atılan her yerin bir Schneider Elektrik olmasının önünde bir engel olmadığı da anlaşılıyor. Hani denebilir ki, bugün sendikal hareketin ilerlemesiyle ilgili yasalardan, idarenin patronların yasa, hak-hukuk tanımayan uygulamalarından, emniyetin patronların silahlı gücü gibi davranmasından,... şikayet edilebilir, bunların sendikal hareketi baskıladığından yakınılabilir. Ama Köse ve Alagöz’ün yazılarından bu açıkça anlaşılıyor. Bu tahribat aşıldığı ölçüde sendikal hareket patronlarla ve hükümetleriyle başarıyla mücadele edebilecektir. Ki, bu mücadele sendikal hareketi zayıflatan değil, güçlendiren, işçi yığınlarının bilinçlerini bileyen bir mücadele de olacaktır. Bu yüzden de kendilerine ne sıfatı takarsa taksın, sendika üst yönetimlerinin, tabanın ne dediğini, ne istediğini göz ardı ederek, şubeleri kapatması, seçilmiş yönetimleri görevden alarak ya da sendikaları tahrip eden olağanüstü genel kurullar şube kurulları oyununa başvurmaları bugün sendikal harekete yapılabilecek en büyük kötülüktür. Ve her iki sendikacının yazısında dikkat çektiği gibi, bugün artık bu sorular şu sendikanın, bu sendikanın “iç sorunu” olmaktan da çoktan çıkmış, tüm sendikal hareketin sorunu haline gelmiştir.
Ve tabii ki hareketin en zayıf yanı da gerek örgütlenme girişimlerinin gerekse sendikal bürokrasiye karşı direnç noktalarının henüz, önüne çıkanı ezecek kadar güçlü olmamasıdır. Bu da gerçekleri gören, buna göre davranmaya çalışan sendikacıların sorumluluklarını artırmaktadır. Bu yüzden de sendikal hareket içinde bu sorunların farkına varmış, sayıları az olsa da savundukları gerçekler nedeniyle etkilerinin son derece fazla olacağı kesin olan sendikacıların tutumlarında ısrarcı olmaları, bu doğrultudaki her gelişmeyi teşvik eden, onlarla birleşen, dayanışan bir mücadele tutumunu ortaya koymaları son derece önem kazanmıştır. Burada bazen birkaç kişinin, hatta bir kişinin tutumu bile belirleyici olabilecektir.
Bu yüzden gerek İSB’nin vardığı ortak mücadele anlayışı, gerekse Schneider Elektrik’te yansıyan işletmedeki tüm işçileri mücadeleye çekme, yanı sıra tüm havzadaki işçilerin örgütlenme sorumluluğunu da üstüne alan bir mücadele anlayışıyla davranma son derece önemlidir.
Ve eğer bu doğrultuda adımlar atmaya devam ederlerse az çok mücadele etmeye yönelen tüm işçi kesimleri ve sendikacılar için İzmir örnek girişimin merkezi olmaya aday görünmektedir. Ama bu, İSB’li sendikacılara bütün ülkedeki sendikal hareketi izleme ve sonuçlar çıkarmada herkesten daha fazla sorumluluk yüklemektedir.
Elbette sendikal hareketin bu önemli konusu, önümüzdeki günlerde daha çok tartışılacaktır. Ama, şu bir gerçek ki, sendikal hareketin bugün, hareketin yenilenmesi için daha çok tartışma, daha açık sonuçlar çıkarma ve buradan sorumluluk üstlenerek ilerlemeyi öne çıkaran bir strateji geliştirmek ihtiyacı vardır.
Gazetemiz bu tartışmanın bir platformu olmak görevi üstlenmeye hazırdır. Bunun için Makum Alagöz, Gürsel Köse’in açtığı tartışmaya, Gürsoy Turan’ın haberindeki gibi örneklerin geliştirilmesi için haberleşmeye, mücadele sorumluluğunu hisseden tüm sendikacıların, ileri işçi-emekçi kesimlerinin katılımı, ortak mücadele hattında emek güçlerinin birleşmesi için son derece önemlidir.
- Metal TİS'i ve bir kez daha sendika bürokrasisine karşı mücadele sorunu 08 Şubat 2020 00:08
- Şimdi gözler 5 Şubat’ta başlayacak metal grevinde! 31 Ocak 2020 00:12
- Grev komiteleri etrafında örgütlenme günleri 25 Ocak 2020 00:30
- Örgütsüzlük bir işçi sağlığı sorunudur! 22 Ocak 2020 00:21
- Şimdi zaman, gerçek bir grev için birleşme zamanıdır 18 Ocak 2020 00:00
- Din ve milliyetçilik istismarcılığı artık eskisi kadar etkili değil 15 Ocak 2020 00:40
- İşçiler siyasetle uğraşmadan kazanılmış haklarını bile savunamaz! 07 Ocak 2020 23:31
- İşçiler, iki 2020’den birini tercih edebilir! 03 Ocak 2020 00:29
- 2021 asgari ücretinde de aynı oyun sahnelenmesin diyorsak... 28 Aralık 2019 00:45
- "Asgari ücret"te bu yıl da aynı oyun sahnede! 21 Aralık 2019 00:36
- Ya işçiler devreye girerek kazanacak ya da hiçbir şey! 14 Aralık 2019 00:42
- MESS’in TİS’i YHK’ye götürmesi önlenmek isteniyorsa... 11 Aralık 2019 00:45