CHP Kurultayı, Kılıçdaroğlu ve aydınlar!
Fotoğraf: Envato
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, son günlerde her vesileyle aydınlara, “Korkmayın, korkak aydın olmaz!” çağrısı, daha doğrusu eleştirisi yapıyor.
Bu çağrıyı Kılıçdaroğlu, birçok yanıyla tartışılabilecek önceki günkü Kurultay konuşmasında da yineledi.
“Korkaklardan aydın olmaz. İstediği kadar okusun, yüreği yoksa ona aydın demem. Gerçek aydın tarihin hiçbir döneminde korkmamış, halkı çaresiz bırakmamıştır” diyen Kılıçdaroğlu, söyleminin çekiciliğine ve eleştirisinin haklılığına öylesine kapılmış olmalı ki, aydınlara ”Korkmayın!” çağrısı yapmasının bir çelişki olduğunu fark etmiyor.
‘KORKAK AYDIN OLMAZ’SA, AYDINLAR KORKMAZ!
Çünkü Kılıçdaroğlu, hem korkağa aydın denemeyeceğini öne sürüyor hem de “Korkan aydınlar var” deyip onları eleştiriyor!
Ancak bu çelişkileri de yok sayarak şunu belirtelim ki, Türkiye’de aydın demek çok okumuş yazmış, ya da çok tanınmış olmaya karşılık geliyor ve öyle olunca da “Aydınlar korktu”, “Aydınlar AKP’ye çanak tutuyor” gibi tartışmalar gündeme geliyor.
Oysa bugün, Kılıçdaroğlu’nun iddiasının aksine çok geniş bir akademi alanında, kültür, sanat dünyasında, sendikal alanda, basında; basın ve ifade özgürlüğünü, demokrasiyi, genel olarak özgürlükleri, barışı, emeğin haklarını savunan, bu amaçlarla çeşitli girişimler içinde olan geniş bir kesim var.
Ve bu kesimden zaman zaman yüzlerce hatta binlerce kişi, altına imzalarını koydukları bildirilerle tutumlarını açıklıyorlar; yeri geliyor hükümetin, devletin uygulamalarına açıkça karşı çıkıyorlar.
‘AYDIN’ KAYADAN YONTULMUŞ BİR YARATIK MIDIR?
Demek ki, bir yandan bakıldığında çok geniş bir aydın kesimimiz var bunlar da CHP liderinin dediği gibi suskun ya da korkak değil. Bu geniş çevre daha etkin olabilir mi, Türkiye’nin sorunlarının çözümünde inisiyatif alır bir noktada mıdır?” denirse bu soruya kısaca evet ya da hayır demek doğru olmaz.
Çünkü duruma göre değişmektedir aydın çevrelerin tutumu ki, bu da işin doğasında vardır. Ve sisteme karşı demokratik siyaset bu çevreyi etkilediği ölçüde tutumlar da ona göre biçimlenmektedir. Çünkü ülkenin bir maden ocağında, ”aydın” adında bir kaya kitlesi vardır, aydınlar da bu kaya kitlesinden yontulup çıkmamaktadır!
AYDINLAR HAREKETE GEÇTİĞİNDE CHP NE YAPIYOR?
CHP liderinin, kendi yandaşı ‘aydın’ çevrenin ülke sorunlarının çözümüne uzak durmanın hesabını vermeden “Aydın korkuyor! Ben korkak adama aydın demem” diyen tepeden bakan tutum hiç anlaşılır olmuyor. Örneğin binlerce gazeteci, basın özgürlüğü ve tutuklanan gazeteciler için alanlara çıkarken, tiyatrocular, hükümet “muhafazakar sanat” uğruna şehir tiyatrolarını tasfiye etmeye kalkıp ayaklandığında, avukatlar, bilim insanları, sanat-kültür insanları Kürt sorununa barışçıl çözüm isteklerini çeşitli biçimlerde ifade edip hükümetin tutumunu eleştirdiğinde, CHP’nin bu mücadelelerdeki yeri nedir; ana muhalefet partisi bu girişimlere, o da gelişmeler çok ayyuka çıktığında birkaç vekil göndermekten öte ne yapmıştır; ki, CHP’nin Genel Başkanı aydınları korkaklıkla eleştiriyor?
Elbette aydınlar da eleştirilebilir, eleştirilecek pek çok yanları da vardır. Ancak aydınları “korkaklık”la suçlamak. “Ben böyle korkaklara aydın demem!” diye Erdoğan özentisi üslupla saldırmak aydınlara haksızlık olduğu gibi, en temel konularda “majestelerinin muhalefeti” çizgisini aşmayan bir ana muhalefet partisinin de hakkı değildir.
KÜRT SORUNU, AYDINLAR VE CHP
Belki aydınlara yönelik en fazla eleştirinin yapılacağı alan Kürt sorununun demokratik çözümüyle ilgilidir. Çünkü sorun buraya geldiğinde aydınların daha geniş bir kesimi “titrek” davranmaya yönelmektedir. Ama bu konuda aydınların en geride duranı bile CHP’den geride değildir.
CHP’nin Genel Başkanı Kurultayda, “35 yıllık bu sorunu biz çözeceğiz” diye ha bire vurgu yapıyor ama nasıl çözeceğinden hiç söz etmiyor; “Hele bir iktidara gelelim bakarız!” demeye getiriyor. CHP’nin Kürt sorununun çözümüne dair yayımladıkları program ve Meclisteki partilerle ortak bir “çözüm komisyonu”, bir de “Akil insanlar gurubu” girişimi bile, önerisinin arkasında dik duramadığı için CHP’yi AKP’nin, Kürtlere karşı şiddet politikasının dolgu maddesine dönüştürmüştür. Tersine CHP bugün, AKP’nin Türkiye’nin Kürtlerini sorunun tarafı olmaktan dışlayan tutumuna destek veren bir çizgiye çekilmiş durumdadır.
Kılıçdaroğlu, daha önce Yılmaz, Demirel, Erdoğan’ın yaptığı gibi kürsüden; “Bu sorunu biz çözeceğiz!” diye haykırıyor.
Peki sen çözeceksen ve Erdoğan’dan farklı bir çözümün varsa; son günlerin en sıcak gelişmesi olan 14 Temmuzda Diyarbakır’da mitingin yasaklanmasına neden ses çıkarmıyorsun; hadi yasağa ses çıkarmadın, milletvekillerine, yerel yöneticilere, halka emniyet güçlerinin saldırısına, kentin sıkıyönetim altına alınmasına neden açıkça karşı çıkmak aklına gelmiyor? Neden, “Bu sorunu biz kendi Kürtlerimizle oturup konuşup çözeceğiz” diyerek AKP’nin çözümünden farklı bir çözümü öne süremiyorsun?
AYDINLAR MI GERİDE CHP Mİ?
Oysa Türkiye’nin o beğenmediğin aydınları, (azımsanmayacak sayıda aydın) bu konuda yıllar boyunca, CHP’nin“Kürt sorunu yoktur, Kürt yoktur kart kurt vardır” diyenlerin peşinden gittiği dönemlerde bile Kürt sorununun demokratik çözümünü savunuyorlardı; bugün de savunuyorlar.
Evet, siyasi partiler elbette kurultaylarında ülke sorunlarını konuşacaklar, fikirlerini söyleyecek, aydınlara da çağrılar yapacak, gerekirse eleştiriler de yapacaktır. Ama söylediklerinde bir hakkaniyet olması, karşısındakini eleştirirken; ”Ben ne yapıyorum ki karşımdakini eleştiriyorum” diye düşünmesi CHP’den de beklenen bir erdemdir.
Ülkenin başlıca sorunları; Kürt sorunu, Alevi sorunu (En iddialı olduğu laisizm sorununda bile CHP diyanetin kaldırılması, imam hatipler, din öğretimi; devletin imam atamaması, cami yatırmaması gibi konularda AKP ile ayrışabilmiş değildir), hükümetin dış politikası ve demokratikleşme gibi konularda CHP, aydınların çok gerisindedir ve böyle bir CHP’nin aydınları korkaklıkla suçlaması, Kürt sorununu biz çözeceğiz diye böbürlenmelerde bulunması anlaşılır değildir. Ve eğer CHP bu aydın karşıtı tutumunu sürdürürse, varacağı yer, AKP’nin de hayli zamandır vardığı; “Aydınlar da kim oluyor!” diye ifade edilebilecek aydın düşmanlığı çizgisidir. Aynı yerde buluşulduktan sonra, tamamen karşıt noktalardan yola çıkılmış olmasının bir öneminin olmadığını da artık Türkiye’de herkes biliyor.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00