19 Temmuz 2012 10:17

‘Direniş çadırı’nın yanına ‘destek çadırı’

‘Direniş çadırı’nın yanına ‘destek çadırı’

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’de uzun yıllardan beri pek çok işçi direnişi oldu, oluyor. Bu direnişlerden bazıları kısa süreli olurken bazıları aylarca sürdü. Ve bu direnişler, direnciyle paralel olarak az ya da geniş işçi kesimlerince, mücadeleden yana sendikacılarca desteklendi.
Savranoğlu’nun deri işçilerinin direnişi bir yıldan fazla sürdü ve İzmir’de mücadelenin gelişmesine son derece önemli katkılarda bulundu. Billur Tuz işçileri de altı ayı geride bıraktı. Ankara’da ise TOGO ayakkabı işçilerinin direnişi de haftaları geride bırakmış olarak sürüyor.
Özellikle Savranoğlu ve Billur Tuz işçilerinin direnişleri, İzmir Sendikalar Birliği (İSB)’nin de hem istikrar kazanmasına hem de bir mücadele merkezi olarak güçlenmesine dayanak teşkil etti.
Önceki gün Türk-İş 3. Bölge Temsilcisi Hüseyin Karakoç’un İzmir’deki Türk-İş’e bağlı sendikaların şube başkanları ve yöneticileri ile birlikte Billur Tuz işçilerinin direniş yerini ziyaret etmesi sırasında Karakoç ve diğer sendikacıların söyledikleri, İSB’nin direnişi daha ileriye taşıyacak bir destek sağlamaya yöneleceğini göstermektedir. Bu desteğin bir yandan Karakoç’un ifadesiyle, bir yandan Türk-İş Temsilciliği’nin direnişe daha açıkça destek veren bir pozisyona geçmesiyle öte yandan da şubelerin desteklerini somutlaştırmaya başlamasıyla olacağa benzemektedir. Nitekim Petrol-İş’in Aliağa Şubesi’nin Billur Tuz işçilerinin çadırının yanına “Petrol-İş çadırı” kurarak, direnişe desteklerini daha ileriden göstermeye girişmişlerdir. Petrol-İş’i diğer sendikaların da izlemesi, direniş yerinin her sendikadan işçiler için yeni bir dayanışma merkezine dönüşmesi şaşırtıcı olmaz.
Nitekim Karakoç da Petrol-İş’in bu örnek girişimini diğer sendikaların da izlemesini isteyerek, şubelerin direnişe daha yakın destek vermelerinin önünü açmıştır.
Son yıllarda az çok uzun zaman süren işçi direnişlerinin, patronların; işyerine sendikanın girmesini önlemek için sendikalaşan işçileri, en azından mücadeleye önderlik edenleri işten atmasıyla başladığını biliyoruz. Ve bu mücadele içinde “atılan işçilerin geri alınması ve patronların sendikayı tanıması” talebinin başlıca talep olduğunu söyleyebiliriz. Savranoğlu’da, Billur Tuz’da, Kampana deri direnişinde, halen Ankara’da sürmekte olan TOGO Ayakkabı fabrikası işçilerinin direnişinde talepler böyledir.
Direnişin başlamasında talep bir işyerini ve belirli sayıda işçiyi ilgilendirmektedir. Belki direnişlerin sürme nedeni de budur. Ama, direnişin dışındaki yüz binlerce sendikalı işçi için bu direniş onların sendikalı olarak kalması mücadelesidir. Ya da milyonlarca sendikasız çalışmaya zorlanan işçi için ise bu direnişler, onların sendikalı olma umudu, onlar adına da süren bir sendikalaşma mücadelesidir.
İşçilerin ileri kesimleri bunu fark ettikleri için de bu direnişleri kendi direnişleri olarak görmektedirler. Bu yüzden de az çok örgütlenmenin olduğu sanayi havzalarında bu direnişler yakın işletmelerden başlayarak, giderek daha geniş destek bulabilmektedir. Bu bilinç netleşip yaygınlaştığı ölçüde de direniş, bir işletmedeki işçilerin direnişi olmayı aşan bir karakter göstermeye başlamaktadır.
İSB’nin giderek daha birleşmiş ve daha mücadeleci bir karakter kazanmasına da bağlı olarak Billur Tuz işçilerinin direnişinin tüm Çiğli, tüm İzmir işçilerinin adına süren bir direnişe dönüşmesi güçlenmiştir. Petrol-İş Aliağa Şubesi’nin Billur Tuz işçilerinin direniş çadırının yanına kendi çadırlarını kurması İzmir’de yayılan Billur Tuz işçilerinin tüm sınıf adına, tüm sendikasız ve sendikalı işçiler adına sendikalaşma mücadelesinin ön cephesinde yer aldığı düşüncesinin sembolik ama somut ifadesi olmuştur.
Ve eğer bu eğilim iyi değerlendirilirse, Billur Tuz işçilerinin direniş çadırının yanına kurulacak her çadır, Çiğli OSB’de her iş kolundan sendikaların örgütlenme mücadelesini daha ileri bir mevziye taşıyacaktır. Ve Billur Tuz işçileri de havzadaki, İzmir’deki desteklerini güçlendirdikleri ölçüde kazanma şanslarını artıracaklardır.
Bugün her işçi direnişi, bütün işçiler, bütün sınıf adına bir direniştir. Bunun bilincine varıldığı ölçüde direnişler, anlamlanıp kendi ortaya çıkış amaçlarını da aşarak, tüm sınıf için sendikal mücadelenin son derece önemli dayanağı olacaklardır.
Billur Tuz direnişi böyle önemli bir yola girmiş görünmektedir. Bu açıdan Türk-İş 3. Bölge Temsilcisi Hüseyin Karakoç’un verdiği mesaj önemlidir.
Bundan sonrasını belirleyecek olan İSB ve şubelerin tutumu olacaktır.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa