Bu muhalefet Suriye’yi parçalar!
Fotoğraf: Envato
Yazı İşleri Müdürümüz Fatih Polat, Şam’dan izlenimlerini yazarken, dün belki de bütün bu çatışmaların hem arkasındaki hem de geleceğine dair şu saptamayı yapıyor: “Tunus ve Mısır’da şehirlerin en büyük meydanlarını taleplerini içeren pankartlarla birlikte dolduran yüz binlere burada (Suriye) rastlamak mümkün değil. Bir şekilde silahlanmış ya da silahlandırılmış örgütlerin ’rejimin moralini bozmak’ ve yavaş yavaş sözlerini geçirecekleri bir siyasal ortam inşa etmek üzere giriştikleri saldırılar var. Ve bu muhalefet içinde kimin gerçekten hürriyet istediği, kimin ise ülke içindeki etnik ve mezhepsel farklılıkları da hürriyet talebi etrafında başka ve ‘çok uluslu hesaplar’ peşinde koştuğu birbirine karışıyor.”
Fatih’in izlenimlerindeki bu değerlendirme aslında Suriye’deki durumu özetliyor ama buradaki kritik saptama; muhalefetin stratejik hedefinin “rejimin moralini bozmak” olduğu saptamasıdır.
Çünkü bu muhalefetin, iktidarı ele geçirip ülkede huzuru sağlayacak bir sosyal temelinin olmadığı görülüyor. Dahası bu muhalefetin kendi içlerinde uzlaştıkları bir “Nasıl bir Suriye kurmak istiyoruz?” programı da yok. Bu yüzden de hedef rejimin bir biçimde çökertilmesidir! Bu yüzden de birbiriyle ilişkilerinin bile ne olduğu bilinmeyen “muhalif gruplar”, bir yandan terörist eylemlerde sınır tanımazken öte yanda da BBC, CNN; AFP, AA gibi ajansların da desteği ile yalan haber yaymakta ve Suriye’de bir kaos yaşandığı, bu kaosun nedeninin de Esad rejimi olduğu, rejimin bu kaotik gidişe son veremeyeceği propagandasına inandırıcılık kazandırmaktadır.
Nitekim, iddialarıyla durum arasında bu çelişkiyi görmüş olmalı ki, “muhalefet”in en güçlü fraksiyonu Müslüman Kardeşler, kendisini öteki fraksiyonların da önüne geçirecek bir adım atarak, dün İstanbul’da toplanıp bir parti kuracağını açıkladı. Elbette böyle bir partinin Suriye halkını ne kadar toparlayacağı çok tartışmalıdır. Çünkü Suriye, Mısır ya da Tunus’a göre çok daha kozmopolit bir ülkedir ve Müslüman Kardeşlerin parti kurarak Suriye’yi yönetmeye aday olması sadece bir iktidar alternatifliği bakımından yeterli olmama ötesinde, muhalefet içindeki kimi güçlerin de “muhalefetten ayrılmasına” bile yol açabilir.
Müslüman Kardeşlerin durumu ve muhalefetin öteki fraksiyonların her birinin durumu tartışma konusu olsa da, muhalefetin uyguladığı terör, Savunma Bakanı ve rejimin önde gelen üç kişisini katletmeye kadar varmıştır. El Kaide ve onun çeşitli tonlardaki versiyonlarının tüm Suriye’de cirit atması da artık herkesin bildiği bir gerçektir ve ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler Suriye rejimine yönelikse; El Kaide’nin, Taliban’ın terörünü de desteklemektedir! Ve dahası bu örgütlerin yaptığı suikastların, sabotajların, katliamların faturası rejime kesilirken, bu örgütlerin terörü Batılı emperyalistler ve onların bölgedeki ortağı ülkeler tarafından “özgürlük mücadelesi” olarak görülmektedir!
Şam rejimi, bu “muhalefetin” saldırısı ve onların yarattığı kaos üstünde yoğunlaştırılmaya çalışılan emperyalist kuşatmayı aşabilecek midir, bunu önümüzdeki haftalarda göreceğiz.
Ancak, batılı emperyalistlerin, Türkiye-Suudi Arabistan-Katar blokunun yıkmak için gayret ettiği Esad rejimi çökerse, olacaklar da belli olmaya başlamıştır.
Nitekim bu gelişmeler karşısında “Suriye muhalefeti”ne katılmayan ve “bölgesel özerklik” talebinde bulunan Kürtler, Kürtlerin yoğun yaşadığı Kobani’de yönetime el koymuşlar, bölgelerinde terör örgütlerinin faaliyetlerine izin vermeyeceklerini açıklamışlardır. Ve Kürtlerin yoğun yaşadığı diğer kentlerde de (Suriye’de 3 milyon dolayında Kürt yaşıyor. Bu Suriye nüfusunun yüzde 15’ine karşılık geliyor) benzer gelişmelerin olması bekleniyor. Dahası merkezi otoritenin çöküşü sürerse, Nusayriler, Şiiler, Hıristiyanlar, şeriatçı bir Suriye’de yaşamak istemeyecek diğer etnik ve mezhepsel azınlıklar da kendi bölgelerinde benzer bir tutuma girebilirler. Terörden başka bir silahı olmayan muhalefetin de bu bölünmüşlüğü önleyecek bir otorite oluşturmasının çok zor olduğu da ortadadır.
Ki, bunun adı “Suriye’nin parçalanması”dır. Parçalanmanın nerede duracağını bölgeye nasıl yansıyacağını Türkiye, Irak ve Lübnan’da hangi sonuçlara yol açacağını bugünden hesaplamak olanaksızdır. Ama parçalanmış bir Suriye’nin, Suriye’ye komşu ülkelerin kabusu olacağını, Esad rejimini mumla arayacaklarını bugünden söyleyebiliriz.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00