27 Temmuz 2012 10:45

Bu sefer bu tuzağa düşmeyin!

Bu sefer bu tuzağa düşmeyin!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Suriyeli muhalifler” denen güruh bugünlerde çok hareketli. Kimisi İstanbul’da parti kuruyor, Başbakanla Dışişleri Bakanıyla derin müzakerelerde bulunuyor, kimisi Katar’da kuracakları hükümetin programını konuşmak için toplanıyor. Kimisi ise Türkiye-Suriye sınırında gümrükte Türk TIR’larını yağmalayıp yakmak, sınır boyunca El Kaideci kurtarılmış bölgeler oluşturmak için uğraşıyor. Ortak noktaları bütün bu faaliyet içinde Suriye halkının çıkarlarını değil ama kendilerine para, barınma imkanı ve silah vererek ortalığa salan efendilerine yaranmak! Çünkü arkalarında onlar olmazsa bir gün bile ayakta kalamayacaklarını biliyorlar.   
Tüm bu gelişmelerin arkasında etkin bir güç olmaya çalışan AKP Hükümeti, Suriyeli Kürtlerin çoğunlukta bulundukları altı kentte yönetimi devralmasından (ya da el koyması) sonra ise tüm diğer işleri, hatta Esad’ın geleceğine dair girişimleri bile “ayrıntı” seviyesine düşmüş görünüyor. Varsa yoksa Kürtlerin altı kentte yönetimi ele geçirmesi!
Üstelik bu sorun etrafında yaygara kopararak, Suriye Kürtlerinin hamlesinin başarısızlığa uğratılmasının gündemin birinci sırasına alınması sadece Hükümetin de değil; Hükümetin Suriye politikasına gizli ve açık çanak tutuculuğu yapan basın ve siyasi odaklar da bu “tehdidi” öne çıkarıyorlar.
Bunlara göre, Kürtlerin Suriye’nin Kuzeyinde bir “Kürt özerk bölgesi” kurma ihtimali Türkiye’nin ulusal çıkarlarına tehdit oluşturmaktadır.
Başbakan da bu gelişmeyi; “Bizim Kuzey Suriye’de terör örgütünün kamplaşmasına ve bunun ülkemiz için tehdit oluşturmasına müsaade etmemiz söz konusu olamaz” diyerek bu kampanyayı ve hedefini resmileştirmiş bulunmaktadır. Yani Erdoğan’ın karşı çıktığı; Suriye Kürdistan’ında Suriye Kürtlerinin özerklik, federasyon ya da başka biçimde kendi kaderlerini tayin hakkını kullanmasıdır. Ve bu girişime şu ya da bu kılıfı geçirerek, hele bu girişimin Türkiye’yi tehdit ettiğini söyleyerek karşı çıkmak, bu karşı çıkmayı “müsaade etmeyiz”e kadar götürmek açıkça şoven, ırkçı bir tutum, bir halkın kendi kaderini tayin etme hakkına emperyal bir müdahaledir.
Çünkü AKP Hükümeti Türkiye’nin ulusal çıkarlarını çoktan beri ABD’nin bölge stratejisinin gereklerine göre davranmanın bir maskesi haline getirmiş olup, bu uğurda komşularla çatışmayı esas alan bir politik hatta girmiştir. Bu yüzden de Türkiye bölgedeki her türden demokrasi girişimiyle, halkların emperyalist çıkarlarla çatışacak, özgürlük ve demokrasinin gelişmesine dayanak olacak girişimleriyle karşı karşıya gelmektedir. Suriye’de de bu olmuş; AKP Hükümeti, emperyalist politikalarla uzlaşmayan Kürtlerin girişimini derhal, “Türkiye’nin bütünlüğüne karşı bir hareket” olarak suçlamaya yönelmiştir.
Elbette Türkiye’yi yönetenlerde yüz yıldır bir “Kürt fobisi” vardır. Afrika’nın ortasında kurulacak bir Kürt devletini bile Türkiye’ye karşı bir tehdit görebilecek kadar Kürtlere karşı ulusal genleri hassastır!
Yani Hükümetin dış politikası bugün, sadece Suriye duvarına çarparak kırılmakla kalmıyor bir de bu kırılmadan Kürt devleti (özerk, federatif ya da başka biçimde) çıkıyorsa, elbette bu burnundan kıl aldırmayan AKP Hükümeti için suratına inmiş çok ağır iki tokattır ve faturası da o ölçüde ağır olacaktır! Onun için de AKP Hükümeti, Suriye Kürtlerini hedefe almakta vakit kaybetmemiş, emrindeki ve bütün şer güçleri onların üstüne sevk etmekte duraksamamıştır.
Dış politikasını zaten bir zamandan beri, emperyalist müdahalenin baskısı altındaki bölge ülkelerine rejim ihraç etmeye endekslemiş; o ülkelerdeki rejimleri tarif etmeyi marifet sayan Türkiye’nin Suriye’nin nasıl şekilleneceğine de müdahale etmemesi beklenemezdi.
Şimdi daha iyi görünmektedir ki, Suriye’ye bir dış müdahaleye karşı çıkmanın tek gerçekçi anlamı, en başta kendi hükümetlerinin Suriye politikasına karşı çıkmaktır. Ve bugün Suriye’nin bütün halkının olduğu gibi onun içindeki üç milyon Kürdün de kendi kaderini tayin etmesine karşı Türkiye’nin müdahalesine karşı çıkmak bugün demokrat olmanın da ölçütüdür. Aksi halde, şu ya da bu gerekçeyle bu hükümetin Suriye Kürtlerine müdahalesine destek vermek (ya da sessiz kalmak) Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin  Suriye politikasına ve bölgeye yönelik dış politikasına destek vermek, dolgu maddesi olmak anlamına gelecektir.
CHP’ye de MHP’ye de cümle diğer, sağ ve “sol” kulvarda, “Hükümetin Suriye politikası yanlıştır ama Kürtlerin özgürleşmesi de Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırıdır!” diyenlere de duyurulur!
Unutmayın ki AKP ve Hükümeti sizleri hep “ulusal çıkarlar tehdit altında” ; “ülke bölünür” gibi hamasi ve uydurma gerekçelerle yedekledi, boşa düşürdü; sonra da sizleri bel kemiksiz, tutarsız ilan etti. Bugün bir kez daha tuzağı buraya kurmuş bulunuyor.
Bu sefer bari bu tuzağa düşmeyin!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa