Alex konuştu, medya işine geldiği gibi anladı...

Geçtiğimiz hafta içinde Alex’in Fenerbahçe üzerinden futbol felsefemize, futbol düzenimize yönelik eleştirel açıklamaları, bomba(!) transfer haberlerinin arasında kaynadı gitti. Yayın politikasını, uydurma haberlerle taraftarların taleplerini, beklentilerini, hayallerini tatmin etmek (sömürmek) temeline oturtmuş medyanın Alex’in açıklamalarına gereken önemi vermesini ve bu açıklamaların ardından bir tartışma, sorgulama süreci başlatmasını beklemiyorduk elbette. Bu zaten, medyanın kendi ayağına kurşun sıkması gibi bir şey olurdu. Dolayısıyla; Alex’in açıklamalarının örtbas edilme şüphesi uyandıracak kadar hızlı bir şekilde gündemin dışına itilmesine şaşırdığımızı söyleyemeyiz.
Açıklamaların verilişi de gerilim sever medyaya yakışan tarzdaydı. Sanki Alex, Fenerbahçe’ye hakim olan futbol felsefesini, futbol düzenini eleştirme bahanesiyle Aykut Kocaman’a göndermede bulunuyormuş gibi bir algı yaratmaya çalıştı medya. Bunun için de Alex’in, “Kendimi 18 yaşında gibi hissediyorum”, “İşsiz kalmam”, “Daha yıllarca futbol oynarım” gibi sözlerini ön plana çıkardılar. Bu laflar pekala, Aykut Kocaman’ın bu sene Alex’in sırtındaki yükü azaltmaya yönelik planlarına karşı bir duruş sayılabilirdi!..
Aslında Alex’in ne dediğinin medya için pek de bir önemi yoktu. Onlar açıklamaları işlerine geldiği gibi, yani, yeni bir polemiğe kapı açacak şekilde vermiş, ardından da ellerini ovuşturarak beklemeye geçmişlerdi. Umutları, bu açıklamaların ardından Aykut Kocaman ile Alex arasında yeni bir polemiğin başlamasıydı. Belli ki, böyle bir polemiğin tirajlarına yapacağı katkının hesabı içindeydiler...
Aykut Kocaman’dan yanıt gelmedi neyse ki. Ama her an, Aykut Kocaman’ın ağzından Alex’e yanıt anlamı taşıyan bir söz manşetlerde yerini alabilir. Tabii kaynak olarak gösterilen, “Genç teknik adamın yakın çevresine... dediği öğrenildi” gibi bir cümleyi de hiç yadırgamayız. Yakın çevreye edilen sözlerin kaynak gösterildiği ne haberler okuduk bugüne kadar!..
Alex’in açıklamalarının içeriğiyle ilgilenmeyip bundan bir polemik çıkarma gayretine girişen, başaramayınca da konuyu gündemden uzaklaştıran medya, böylelikle bir kez daha gerçek yüzünü sergiledi. Görüldüğü gibi medya, futbolun sorunlarıyla ilgili yapıcı, yol gösterici değerlendirmeleri, eleştirileri bile rant hedefleri uğruna bambaşka yönlere çekip arsızca çarpıtabiliyor.
Hem zaten sayfaları birbirinden çarpıcı(!) transfer haberleriyle doldurmak varken, kim takardı ki Alex’in yorumlarını, uyarılarını?.. Zaten bu söylemler, kulüplerin, medyanın ve taraftarların, “transfer odaklı” futbol mantığına tamamen zıt değil miydi?.. O nedenle bu açıklamaları gündemde tutmaya hiç gerek yoktu!..
Alex, gençlere fırsat tanımayan, gençlerin önünü tıkayan mevcut futbol felsefesini ve düzenini eleştiriyor. Pek çok yetenekli gencin bu yüzden kendisini gösteremediğine dikkat çekiyor. Tabii bu laflar aynı zamanda kulüplerin altyapıya daha fazla önem vermeleri gerektiği anlamına da geliyor. Ne yazık ki altyapıya ve buna bağlı olarak gençlere fırsat vermeye dayalı değişim, dönüşüm düşüncesinin -en azından şimdilik- ilgi gördüğünü söylemek mümkün değil.
Dünyanın önde gelen kulüplerinde 17,18, 19 yaşında forma giyen oyuncular görmek bizi heyecanlandırıyor ama bunu nedense kendi takımlarımız için uygun bulmuyoruz. Çünkü en yakın zamanda kupalarla, şampiyonluklarla kucaklaşma isteği bizim için her şeyin önünde geliyor. Gençlerle mücadele etmek ne de olsa -kısa vadede başarıya ulaşma hedefi anlamında- riskli bir iş. Böylesi bir riski sırtlayıp başarıdan uzak kalma ihtimalini asla göze alamayız. Kaldı ki başarı için beklemeye de hiç tahammülümüz yok...  
Gelişkin bir spor kültüründe elbette başarı hedefi vardır ama bu hedef hiçbir zaman, “ne pahasına olursa olsun” yaklaşımı çerçevesinde saplantı haline getirilmez. Bizim spor kültürümüzü ise ne yazık ki, “Başarı, hemen şimdi” anlayışı (saplantısı) şekillendiriyor.

TRANSFER TAKINTISI!

Kulüp yönetimlerinin ve medyanın yıldız oyuncu transferine şartlandırdığı taraftarlar da sürekli olarak yabancı yıldızlar sayesinde ulaşılacak şampiyonlukların hayalini kuruyorlar. Havaalanlarında coşkun bir şamatayla karşıladıkları pek çok futbolcunun hüsranla son bulan maceralarını unutup büyük bir heyecan ve umutla yeni yıldızların gelmesini bekliyorlar...
Yöneticiler, gençlere fırsat tanımanın uzun vadede hem sportif hem de ekonomik açıdan olumlu sonuçlar doğuracağını elbette biliyorlar ancak mümkün olan en kısa sürede başarılı olma düşüncesi her zaman ağır basıyor ve taraftarların beklentilerini karşılamaya yönelik popülist politikaları tercih ediyorlar. Sonuçta başarılı olurlarsa sorun yok, başarılı olamazlarsa ise en azından, “Biz elimizden geleni yaptık” bahanesinin ardına sığınabiliyorlar!..
Örneğin kimileri hâlâ, Beşiktaş’taki kombine satışlarının hedeflenenin çok altında kalmasını, heyecan yaratan yeni transferler yapılmamasına ve yıldız oyuncuların takımdan ayrılmasına bağlıyor. Yıldız oyuncu transferine dayalı politikanın kulübü ne hale getirdiği ortadayken, sıkıntılı durumdan kurtulmak adına yeni yıldızların alınması gerektiğini iddia etmek, transfer konusunun nasıl iflah olmaz bir takıntıya dönüştüğünün çarpıcı bir örneğini oluşturuyor.
Oysa şu anda göründüğü kadarıyla Beşiktaş için en uygunu, koşulların zorunlu olarak dayattığı mütevazı olanaklar çerçevesinde, gençlere fırsat verilen köklü bir dönüşüm, değişim hamlesine girişmek. Böyle bir hamle, doğuracağı olası olumlu sonuçlarla, Beşiktaş tarihinde bir dönüm noktası olabilir. Tabii olumlu sonuç derken sadece skorsal anlamda başarılı olmayı kastetmiyoruz. Genç oyuncuların yer aldığı kadroyla sergilenecek heyecan ve keyif veren futbolun şampiyonluklar kadar değerli olduğu inkar edilebilir mi?..
Medya, taraftarların yıldız transfer beklentisini en önde gelen sömürü malzemesi haline getirmiş durumda. Her gün onlarca uydurma transfer haberiyle, taraftarların hayallerini tatmin ediyorlar(!) Ünal Aysal’ın, “Pasta tamam, şimdi üstüne çilek arıyoruz” sözü haftalardır gündemden düşmüyor. Aysal’ın çileği için “bomba” iddialar birbirini kovalıyor. Çilek mecazına göndermede bulunularak her gün yeni transfer söylentileri sürülüyor ortaya.
Taraftarlarda bu denli güçlü transfer takıntısı, medyada da transfer haberleri üzerinden taraftarları bu denli güçlü sömürme azmi var oldukça, belli ki “bombaların” sonu gelmeyecek...

FANATİZMİ SORGULAMAK

Alex’in fanatizmle ilgili sözlerini de göz ardı etmemek lazım. Brezilyalı oyuncu, taraftarlar arasındaki gerginliğin ve fanatizmin endişe verici boyuta ulaştığına dikkat çekerek, futbolda her türlü sonucun olgunlukla karşılanması gerektiğini, aksi takdirde işlerin iyice içinden çıkılmaz hale geleceğini söylüyor. Son derece doğru ve yerinde saptamalar. Ama ne yazık ki böylesi saptamalardan yola çıkarak değil daha farklı bir spor kültürünün tohumlarını atmak, derinlikli ve kapsamlı olarak tartışma, düşünme fırsatı dahi bulamıyoruz... Çünkü; kulüplerin ve medyanın fanatizmden beslendiği bir spor düzeninde, fanatizmi sorgulayan düşünceler, saptamalar hiç hoş karşılanmaz ve gündemde tutulmaz. Sonuçta da suya yazılan yazı misali kaybolup gider... Ve çark, kimilerinin sahte, kimilerinin gerçek bağırış, çağırışları altında döner durur...

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et