Halep ve Şemdinli bile kesmedi!
Fotoğraf: Envato
Halep’ten gelen, neyin doğru neyin yanlış olduğunun bilinmesini olanaksızlaştıran “haberler” de Şemdinli’den, PKK’nin kentin hakim tepelerinde mevzilendiğinden başlayıp, kentin içindeki evlere yüzü aşkın gerillanın yerleştiğine ya da Şemdinli kırsalında on bini aşkın askerle yürütülen operasyon haberleri de kesmiyor Ankara’nın gündemini. Dışişleri Bakanı Suriye ve Suriye Kürdistanı’nda açmaza sürüklenmiş dış politikasını, “tampon bölge” ve yeni “kırmızı çizgiler” ilan ederek yeniden savunmak zorunda kalırken bir yandan Barzani’yle görüşmek üzere Erbil yolunu tutuyor. Ve giderek de fiili bir “tampon bölge” için de hem psikolojik hem de askeri hazırlıklar hızla yapılıyor. Bunlar da Ankara gündemini kesmiyor!
“Kesmiyor” olmalı ki, bütün bu hengame içinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Basın Başdanışmanı Ahmet Sever, Cumhurbaşkanlığına Gül’ün aday olamayacağına dair çıkan haberler ve AKP cenahından bu haberlere verilen desteklerden duyulan hoşnutsuzluğu açıklayarak 2014’te yapılacak olan cumhurbaşkanı seçimini yeniden gündeme getirdi.
Gül’ün Basın Başdanışmanı, Cumhurbaşkanı Gül’ün aday olmayacağına dair AKP’den verilen tepkilere “kırgın” olduğunu söylüyor. Bu açıklamanın üstünden geçen bir günden fazla sürede Cumhurbaşkanı tarafından, “Bunlar Sever’in görüşüdür, benim bir küskünlüğüm kırgınlığım yoktur!” açıklaması yapılmadığına göre diyebiliriz ki Sever, bu açıklamayı Gül’le konuşarak, onun duygu düşüncelerini kamuoyuna duyurmak için yapmıştır!
Dolayısıyla diyebiliriz ki, AKP önde gelenlerinin “Gül aday olmaz. Tek adayımız Erdoğan’dır!” biçimindeki açıklamalarına Gül karşıdır. Sadece karşı da değil bu açıklamalara “kırılmış” ve “üzülmüş”tür!
Ancak Sever’in açıklamasına hemen yanıt veren AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik geri adım atmadığı gibi, “Daha önce Erdoğan’ın Gül için jest yaptığını şimdi sıranın Gül’de olduğunu” da öne sürerek, biraz da çirkin ve kaba bir piyasa ilişkisini dayanak yaparak iddialarını sürdürmüştür. Dahası Çelik, “Eğer Erdoğan ben adayım derse Gül’ün aday olmayacağını” da ekliyor iddialarına.
Öte yandan Erdoğan da artık konuşmalarında parti teşkilatına “veda ziyaretlerine” de başladı; AKP Genel Başkanlığına son kez aday olacağını da ilan etti. Bu durumda da Erdoğan Gül’e, “Sen hiç aday olmaya soyunma” demektedir.
Bugünden bakıldığında “Erdoğan aday olursa Gül aday olmaz ve sonrasında kendisine ne görev verilirse yapar!” denebilir. Çünkü Erdoğan’ın AKP içindeki ağırlığı tartışılmaz görünüyor. Ancak şu da bir gerçek ki, Erdoğan’ın partisi içindeki ağırlığının tartışılmazlığı bir yıl öncesindeki kadar da değil. Suriye’deki gelişmeler ve hükümetin dış politikasının bir duvara çarpmaya doğru hızla ilerlemesi; Kürt sorununda girilen sıkıntının giderek büyümesi, ekonomideki gelişmelerin kırılganlıklarının artması dikkate alındığında 2014’e kadar köprülerin altından çok fazla su akacağını ve bu akacak suyun miktarının da köprüyü çok hırpalayacağını söylemek yanlış olmaz.
Öte yandan politika alanındaki sıkıntılı gelişmeler, AKP içindeki Gülen cemaati ve Erdoğan yanlıları arasındaki çatışmanın boyutları, Erdoğan’ın AKP’yi yeniden yapılandırma girişimleri ile birlikte ele alındığında, yakın gelecekte AKP içinde birlik ve bütünlüğü Erdoğan’ın bile koruyamayacağını gösteren güçlü belirtiler vardır.
Kısacası yakın gelecek açısından bakıldığında; AKP içindeki çatışmalar hükümetin iç ve dış politikasındaki sorunları büyütürken iç ve dış politikada sorunların çözümsüzlüğü ve büyümesinin de parti içindeki çatışmaları derinleştireceğini söylemek gerçeği ifade etmek olur. Bu yüzdendir ki, her adımını on kez düşünerek atan Gül’ün, Başdanışmanı Sever aracılığı ile Cumhurbaşkanı seçimi tartışmasını, böyle çok sorunlu bir dönemde yeniden açması, bunu da AKP içindeki çelişkileri derinleştirecek gerekçeler öne sürerek yapması elbette rastgele, ya da öylesine bir “üzüntü”, “kırgınlık” bildirme amaçlı olarak atılmış bir adım olamaz.
Biraz erken görünse de onca büyük iç ve dış sorun içinde Ankara’da çanlar Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığının epey zorlaştığını duyurmak için de çalıyor.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00