03 Nisan 2011 10:46

Çözümsüzlükte birleşiyorlar!

Çözümsüzlükte birleşiyorlar!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ülkeyi yönetenler, cumhuriyet rejiminin çözümsüz bıraktığı Kürt sorununu onlarca yıl görmezden geldiler. Cumhuriyetin kurucusu iki asli unsurdan biri olan Kürt ulusunun kendi kimliği-kültürüyle var olma, geleceğini belirleme sorunu olan Kürt sorununu, dönemin koşullarına göre “dış güçlerin kışkırtması”, “eşkıyalık”, “gericilik”, “ekonomik geri kalmışlık” sorunu olarak gördüler/gösterdiler. Bugün bir yandan Kürt halkının 30 yıldır sürdürdüğü ulusal-demokratik hak istemli mücadele, öte yandan Kürt Federe Yönetimi’nin sınır komşumuz olması gibi Bölgesel gelişmeler nedeniyle “kart-kurt”çular bile her ağızlarını açtıklarında “Kürt kardeşlerimiz” demeyi ihmal etmiyorlar! Ülkenin seçim sürecine girmesiyle birlikte AKP ve CHP bu sorunu ancak kendilerinin çözebileceği propagandasını yapmaya başladır. Oysa sorunu çözme iddiasındaki AKP ve CHP’nin çözüm konusunda söylediklerine bakıldığında söylenebilecek tek şey; bu iki partinin çözümsüzlükte birleştikleridir!

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Cuma günü ‘Doğu ve Güneydoğu Anadolu Ekonomik Kalkınma Strateji Hedefleri’ni açıkladı. Kılıçdaroğlu söze “CHP olarak bölgenin tüm sorunlarının ekonomik olmadığını biliyoruz. Demokrasi ve insan hakları sorunları olduğunu da biliyoruz.” diyerek başlıyor. Bazı çevreler Kılıçdaroğlu’nun bu söyleminin CHP’nin “Kürt sorunu yoktur, ekonomik geri kalmışlık sorunu vardır” söylemi bakımından bir ilerleme olduğunu söylüyorlar. Olabilir, ama bu “ilerleme”, CHP’nin hala fili kuyruğundan tutarak tanımaya çalıştığı gerçeğini değiştirmemektedir! Dolayısıyla CHP, Kürt sorununun Kürtlerin ulusal hak eşitliği sorunu olduğunu ve dolayısıyla çözümünün ancak kolektif haklar temelinde mümkün olabileceğini görmeyen bir yerde durmaya devam etmektedir. Söze “fabrika yapacağım”la başlayıp ardından “demokrasi sorunu da vardır” diyorsanız, sorunu tersten tarif ediyorsunuz demektir. Çünkü Kürt sorunu her şeyden önce bir demokrasi sorunudur; bir halkın ulusal-demokratik taleplerinin karşılanması sorunudur. Evet, cumhuriyet rejiminin Bölge’de feodal unsurlarla ittifakından Bölge’ye yatırım yapılmamasına ve son 30 yıllık çatışmalı süreçte zorunlu göç ettirmeden yayla yasaklarına kadar halkın açlık ve yoksulluğunu derinleştiren çokça nedenden söz edilebilir. Biz zaten yıllardır “demokratik halkçı çözüm” derken, sorunun ekonomik ve sosyal boyutlarının göz ardı edilmemesi gerektiğine dikkat çekiyoruz.  Oysa Kılıçdaroğlu’nun Kürt halkının ‘sivil itaatsizlik’ adıyla başlattığı eylemlerde anadilde eğitim, siyasi tutukluların serbest bırakılması, askeri operasyonların son bulması, yüzde 10 barajının kaldırılması talepleri için bir şey söyleyememesi, aslında çözüm için bir şey söylememekle eş anlamlıdır.

Kılıçdaroğlu, “Diyarbakır’a yeni cezaevi yapacağız” diyen Başbakan Erdoğan’a göndermede bulunurken aslında mesele karşısında kendi bulunduğu yeri de tarif etmektedir: “Hapishane istiyorsanız ona, fabrika istiyorsanız bize oy verin!”
Uzun lafın kısası CHP’nin Kürt sorununda halkın taleplerinin görme, sesini duyma konusundaki kronik hastalığı devam etmektedir!

AKP’ye gelince…Başbakan Erdoğan Londra dönüşü uçakta “Kürt sorununu ilk ben söyledim” diyor. Oysa Demirel’in 1991’de söylediği “Kürt realitesini tanıyoruz” sözünden bu yana birçok siyasetçi sorunun varlığını kabul etti. Özal ‘federasyondan’ bahsetmiş, özel savaşın en yoğun döneminin Başbakanı Çiller bile “Bask modelini tartışabiliriz” demişti. Ama bunları bir tarafa bırakıp Erdoğan’ın söylediğini doğru kabul edelim. Eğer devletin, yanlışı kabul ediliyorsa yapılması gereken açıktır; bu yanlıştan dönülmesi, sorunun çözümü için muhataplarıyla konuşulması. Peki, Erdoğan ne yaptı? “75 Kürt milletvekilim var”, “en büyük Kürt partisi benim” söylemleri eşliğinde Kürt ulusal hareketine karşı tasfiyeye girişti, iki bine yakın Kürt siyasetçi bu süreçte hapishaneye kondu (Erdoğan’ın yeni cezaevi “vaadi” bu gerçeklikle birlikte okunduğunda daha anlamlı olmaktadır!). Kürdistan Federe Yönetimi’ni ziyareti ile ilgili BDP’nin “sorunu burada (içerde) konuş” çağrısına, “Kandil nerede?​” diyerek yanıt veriyor Erdoğan. Ve çözümden ne anladığını bir kez daha gösteriyor; dışarıda Kürt ulusal hareketinin silahlı unsurların ve içerde siyasetçilerin tasfiyesi!

AKP ve CHP arasında seçim propagandası için yapılan dalaşa bakıp aldanmayın!İş,demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü gibi ülkenin hayati meselelerine gelince birbirlerine tek yumurta ikizleri kadar benziyorlar!

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa