Belirtiler, bulgular, daha bilmem neler
Yolum yine sayrıevine düştü. Yine doktorlar, hemşireler, şunlar, bunlar. Yine daracık odalar, pis ayakyolları. Oraya düşmüşken de oraya uygun bir konu olsun istedim bu hafta. Bir tıp teriminin geçmiş yazılardan biriktirdiğim spor sayfasında kullanımına değinmek, hem de ayaktopu alanında kalem oynatan profesör düzeyindeki tıpçılara danışmak istedim. Ben danışacağım yerlere danıştım bir tek onlar kaldı danışılacak. Hem onlara; hem de spor değil de ayaktopu yorumcusu; sağlık izlencesi değil de yarışma sunucusu eski hakem, okullu hekim, alaylı hakim çakar çakmaz çakan Ahmet Çakar’a. Araştırma ve soruşturmalarım beni doğruluyor. Bir de onlar doğrularsa, dosdoğru olacağım.
Konu bir tıp terimi olan Sendrom (syndrome) sözcüğünün ayaktopu yazınına sokuşturulması. Sendrom İngilizce sözlükte “Hastalık belirtilerinin bütünü” , Türkçe sözlükte ise “Özel bir bozukluğu belirleyen, bir arada görülen, tanıyı kolaylaştıran bulgu ve belirtilerin tümü” olarak tanımlanıyor. Yani bir sayrılık değil, sayrılık belirtisi.
Gel gör ki bizim spor basınında sayrılıkmış gibi kullanılmaktadır. Örneğin, Ercan Saatçi “…maçı öncesi yaşanan sendrom olabilir mi demeye gerek yok” diyor yazısında. Sendrom yaşanamaz bir şey,çünkü yaşanan bir şeyin sonucu, bulgusu, belirtisi desem çizmeden yukarı çıkmış olacağım; ama sözcüğün tanımı ve bu tanıma uymayan kullanımı beni buna zorluyor. Ve sanki orada yaşanan stresmiş gibi geliyor. Türkçesi, bir sıkıntı, baskı varmış gibi orada; hem de Türkçe kullanımında. Çünkü, yabancı sözcükler, yanlış da kullanılsa yazıya da, yazana da ayrı bir hava kazandırıyor ya!.. RTÜK desteğinde ve gözetiminde evlenen Can Tanrıyar’ ın adrenalin yerine anfetamin kullanması; onu da amfetamin yazması gibi.
Basri Baykoç da aynı sözcüğü benzer bir biçimde kullanıyor ve şöyle diyor: “Beşiktaş’ın son bir aydır içinde bulunduğu sendromu da en iyi açıklayan durum bu galiba.” Yok, çizmeyi aşsam da; çizmeden taşsam da kararım kesin bunlar sendromu sıkıntı, baskı (stres) ve benzeri bir şey sanıyorlar. Yoksa niye sendromun içinde bulunmaya kalksınlar, o onların içindeyken.
Birbirlerinden de etkileniyor olmalı bu arkadaşlar ki, kullanım giderek yaygınlaşıyor. Örneğin Hakan Yaşar da “Alex’ sizlik, Avrupa dönüşü, Denizli sendromuna rağmen takım çok canlı” diyor. Denizli’ye ne olmaktadır bu durumda? Bence yazık olmaktadır. Oysa Denizli’nin geçmişte yaşananlar yüzünden sıkıntı yarattığı, korku verdiği bir gerçek de, bu sendrom mudur? Ya da sendrom bu mudur? Doktorlar, Türk Tabibler Birliği, Ahmet Çakar neredesiniz? Ne dersiniz? Sayın Prof. Dr. Gençay Gürsoy, içeri alınmadıysanız bir yanıt verebilir misiniz?
Müslüm Gülhan’ın yazısında ise sendrom sözcük olarak geçmese de var gibi. Orada bizim yazan, konuşan takımın yabancı dil aymazlığının belirtisi olarak kendini gösteriyor sözcük. “Derbi Üzerine Birkaç Kelime” başlıklı yazısında birkaç sözcük ve onlarla bağlantılı pek çok söz söylüyor Gülhan. Sözcüklerden biri ve asal oğlan konumunda olanı playmaker. Bu sözcüğe bağlı olarak söylediği söz de şu: “Galatasaray çift santrafor oynayıp arkalarına bir playmaker konursa…”
Görülmektedir ki, yaşamımızın hemen her anında ve hemen herkesçe karşı çıkılan, alanlarda bangır bangır bağırdığımız, yazılarda dizi dizi adını andığımız, Irak’tan çıkması için iki de bir uyardığımız (!) Amerika’nın dilini bir türlü bırakamıyoruz. Ve artık ağzımızdan çıktığı gibi de değil, gözümüzün gördüğü biçimiyle yerleştirmeye çalışıyoruz. İyiden iyiye yok etmek için uğraşıyoruz kendi dilimizi. Hem de milliyetçilik, ulusalcılık, mukaddesatçılık adına. Bir de solculuk, sosyal demokratlık, merkez solculuk, sol merkeziyetçilik adına. Hepsinin özünde Atatürkçülük adına. Yaa, bir de o var işin içinde. Gerçi mukaddesatçılar Amerikan para babalarının değil, Arap para babalarının dilini kullanıyor, şimdilik de Atatürkçü görünüyorlar ya!.. Bunu yapan salt onlar da değil belki.
Müslüm Gülhan’ın güle oynaya kullandığı bu sözcüğün, dilimizde “oyun kurucu” diye çok güzel bir karşılığı var diye biliyorum. Daha doğrusu arada sırada kullanılan “oyun kurucu” teriminin onun karşılığı olduğunu düşünüyorum. Ama seçimi Amerikan dilinden yana yapmanın ayrı bir önemi, anlamı ve de havası var ya, o değiştiriyor her bir şeyi. Yabancı dille iş yapmanın getirdiği bir alışkanlık ve akışkanlık ise bu, o zaman bu insanları kutlamak gerek, birkaç yabancı sözcüğün yanına çokça Türkçe sözcük katarak Türkçe yazdıkları için. Ne de olsa bu bir yer de Amerikan diliyle Türkçe yazma tutkusu, bir çeşit büyüklük duygusu. Kompleks de diyorlar buna, entel dantel bir hava kazandırsa da adama. Yani, özel bir bozukluğu belirleyen, bir arada görülen, tanıyı kolaylaştıran bulgu ve belirtilerin tümü. Yani sendrom, buuu!..
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/284405.jpg)
Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz
İliç siyanür faciasının üzerinden 1 yıl geçti. Hava, toprak ve su zehirlendi; 9 işçi can verdi. Daha fazla altın için kuralsız çalışmanın önünü açanlar aklandı. Halk zehirlenmiş doğa ve işsizlikle baş başa. Facianın ana sorumlularından uluslararası maden tekeli SSR, hisse senedi değerlerinin yükselmesiyle felaket öncesine geri döndü. İliç’teki altın için de “iş birliği içinde olduğu iktidarla” pazarlıkta.
Türkiye’de siyanür kullanılan 24 maden var. Bunların 10’u fay hattı üzerinde.
![İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/256045.jpg)
İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı
![“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/261948.jpg)
“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”
![Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284338.jpg)
Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal
![Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/254547.jpg)
Evrensel'i Takip Et