Tapınakta katliam

İşte yine başlıyoruz. Bir adam dini bir binaya giriyor. Bir tapınağa. Sih inancına bağlı olanlar tarafından kutsal sayılan bir yere. Ki bu din yaklaşık beş bin yıldır dünya üzerinde. Barışçıl bir din. Erkekler, kadınlar, çocuklar ibadet ediyor. Ve dakikalar içinde ölüm geliyor. Neden? Bilmiyoruz. Buranın Amerika olduğu ve bunun korkulacak derecede yaygınlaştığı dışında hiç bir şey bilmiyoruz. Şiddet. Katliam. Kitlesel ölümler. Bu imparatorluğun iliklerinde bir şeyler oluyor. Ve bu hiç de güzel değil. İşte yine başlıyoruz.
Katliamı izleyen günlerde uzun boylu bir tetikçi “renkli” insanlar için sürekli kullanılan yeri işgal ediyor. Ve saatler sonra Sihlerin katliamcısının Amerikan ordusunda bir gönüllü olduğu fakat aynı zamanda birkaç sağ-kanat ırkçı gruba da üye olduğunu öğreniyoruz. Sih katliamından günler sonra Wade Michael Page’in tutuklanmaktan veya hapse girmekten kurtulmak için intihar ettiğini öğreniyoruz. Fakat başka şeyler de duyuyoruz. Bu katliamcı ordu karargahında Nazi bayrağı açmış ve galiba üstleri bu bayrağın temsil ettiği hırs duygularıyla bu eylemi görmezlikten gelmiş. Bu adam şüpheliler listesinde ya da göz altında  değilmiş. Ve kimse ondan şüphelenmemiş.
Bu olay ondan çok ordu hakkında bir şeyler söylüyor. Yaklaşık bir milyon siyah-Latin çocuk ve erkek New York’ta, Philadelphia’da ve Chicago’da durduruldu ve tehlikeli oldukları gerekçesiyle silah araması yapıldı. Ama bir Neo-nazi yasal olarak silah alabiliyor ve cehennem tabir ettiği yıkımı yaratıyor. Korku ve katliam yaratıyor.