Sendikal mücadele için çok önemli bir eylem
Ülkedeki, bölgedeki sıcak gelişmeler içinde gazetemiz, iki günden beri Antep’te işçilerin hak mücadelesi için ayağa kalkmasını manşetine çekiyor. Çünkü Antep’teki gelişmeler, bahar aylarında deri, metal, kimya, gıda, tekstil işçilerinin çeşitli biçimlerde uç veren mücadeleleri ve kamu emekçilerinin grev ve gösterilerinin arkasından, emek mücadelesinde “89 Bahar Eylemlerini” çağrıştıran belirtileri son derece güçlendiren eylemler olarak ortaya çıkmışlardır. Dolayısıyla yakın gelecek açısından bu gelişmeler, sendikal hareket açısından pek çok bakımdan önem taşıdığı gibi, yakın gelecek açısından da işçilerin sınıf olarak siyasete ağırlıklarını koyabilecekleri bir yolun açılmasının, işaretlerini de göstermektedirler.
Gelişmelerin seyri ve Antep’te, (Trakya, Kayseri-Konya, Bursa, İstanbul, İzmir,... gibi sendikasız sanayi havzalarında ve sarı sendikacıların işçileri sendikalaşmış gibi oyaladıkları pek çok işyeri ve merkezde işçilerin Antep’li işçi arkadaşlarını örnek alması için çok fazla neden olduğu ortadadır.) İşçiler içindeki kaynaşmaya bakıldığında işçilerin bu çıkışının hızla yayılabileceğini söylemek bir kehanet olmaz. Tersine gelişmelerin, yaygınlaşıp, sendikal hareketin yeniden inşasına yeni dayanaklar sunacak imkanları da ortaya çıkartarak ilerlememesi şaşırtıcı olur.
Antep’te son dört günde büyük ve orta büyüklükte beş-altı fabrika direnişe geçmiş ve bazı fabrikalardaki direnişler, “kısa sürede” patronlar tarafından koşulların kabul edilmesiyle “bitmiş” görünmektedir. Ancak gerçekte biten bir işletmedeki direniştir ve bu başkaldırının diğer işletmelere yayılması, yüzlerce fabrikayı kapsaması da an meselesi olarak görülmektedir.
Bu direnişe geçen ve geçmesi beklenen çoğu işyerlerindeki işçiler sendikasızdır ve işçiler düşük ücret, ikramiye gibi hakları için ayağa kalkmışlardır. Ancak direnişe geçen işletmelerden ikisinde ise Hak-İş’e bağlı Öz İplik-İş Sendikası örgütlüdür ve işçiler sözleşmenin bittiğini (Adet olduğu üzere sözleşme işçiden habersiz bitirilmiş!) ve aylık ücretlerine 45 lira zam yapıldığını gördüklerinde ayağa kalkmışlar, patrona da sendikaya da cephe almışlardır.
Ve bugüne kadar az çok direnişe geçen işyerlerinin pek çoğunda olduğunun tersine işçiler bu sefer sendikalı olmayı öne çıkarmamışlardır. Daha doğrusu sendikalı olacağız diye direnmemişlerdir. Dahası direniş yerine gelen sendikacılara güvenmediklerini açıkça ilan edip her üç konfederasyondan tekstil iş kolundaki sendikaların sendikacılığını şiddetle eleştirmişlerdir. DİSK-Tekstil yöneticilerini direniş yerinden kovan işçiler, Öz İplik-İş’in yöneticilerine de tepki göstermişler, daha ılımlı yaklaştıkları Teksif yöneticilerine de yaptıkları sendikacılıkla ilgili altından zor kalkacakları sorular yönelterek, bu sendikaların dertlerine çare olmayacaklarını ifade etmişlerdir. Ama öte yandan örgütsüz, sendikasız bir yere gidemeyeceklerinin de farkına varan işçiler, kendi seçtikleri temsilcilerle patronlara muhatap olurken, sendikalı olma konusunu da tartışmaya başlamışlardır. Ve mevcut sendikalara yönelik eleştirilerinin yanı sıra bugün işçilerin ne yapacakları, sendika sorununu nasıl çözecekleri sorunu da şimdi bu mücadeleye önderlik eden işçilerin gündemindeki soru haline gelmiştir. Çünkü işçiler bilmektedir ki, işçi eyleme geçince alttan alan, işçilerin her isteğine evet diyen patronlar, işçiler işlerinin başına döndükten sonra, “elebaşıları” işten atmadan verdiği sözlerden yan çizmeye her yolla işçiyi sindirerek, çalışma koşullarını “eski hamam eski tas” konumunda tutmak için her yolu denemektedir. Bundan kurtuluşun yolu ise işçilerin daha örgütlü, direniş bittikten sonra da haklarını savunmak, yeni talepler dile getirmek için örgütlülük seviyelerini yükseltmesidir. Ki, bu mücadelede öne atılan işçiler bunu bilmektedirler. Ve onlar şimdi bu sorunu, sendika sorununu çözmeyi de gündemlerine almaya yönelmişlerdir. Ve bugün bu mücadeleye önderlik eden işçilerin bir bölümü, dün Ünaldı’da, Sanko’da, Çemen’de birçok başka fabrikadaki mücadelelerde yer almış, deneyim kazanmış işçilerdir. Bu yüzden de Antep’in mücadeleci işçileri bu sefer, bazı sendikacıların, dün sattığı işçiye direnişe geçince yemek getirip, “Her şey sizin istediğiniz gibi olsun, buradaki yöneticiler yanlış yapmışlar. Size ayrı şube de açalım, yönetimi de siz belirleyin!” demelerine de bazı sendikacıların; “Bize üye olun gerisine karışmayın; size dört ikramiye de alırım. Ücretlerinizi de istediğiniz seviyeye çıkarttırırım!” palavralarına pabuç bırakmamaktadırlar.
Kuşkusuz işçilerin kendi mücadele hatlarını oluşturma tartışmaları da direnişler de genişleyerek sürecektir. Ancak bugünden bile çıkarılacak son derece önemli dersler sunmuştur Antepli işçilerin bu “kısa” mücadelesi!
Bu derslerin neler olduğunu ve sendikal harekete nasıl dayanaklar sunduğunu yarın tartışacağız.
Evrensel'i Takip Et