Biri Recep Bey’e gerçekleri söylemeli
AKP’lilerin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Londra Olimpiyatı sırasında İstanbul’un olimpiyat adaylığı için görüşmelerde bulunmuş. Medyaya, bu konu üzerine şöyle diyor kendisi: “Halkının büyük bir çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede olimpiyat düzenlenmedi. Sorarlar insana niçin? Ne eksik de yapmıyorsunuz? İstanbul, Asya ve Avrupa kıtasını buluşturan ve medeniyetlerin kesiştiği bir şehir. Ekonomik olarak Avrupa ülkelerinin döküldüğü bir dönemde Türkiye şu anda çok daha farklı bir yerde. Gayet iyi durumdayız.” (Cumhuriyet, 29.7.2012)
Bu haberin yayınlandığı gün, Milliyet’te Derya Sazak’la Can Dündar’ın iki yazısı yayınlandı. Londra Olimpiyatları’nın açılış töreni dolayısıyla yazılan bu iki yazıdan, önce Can Dündar’ın, “Olimpiyatın erdem dersleri” başlıklı yazısından birkaç satır alıyorum: “Neyinle övünüyorsan, biraz o’sundur.(..) Muhtemel İstanbul Olimpiyatları’nın açılış töreni hayaliyle karşılaştırarak izledim. Ve sordum içimden: ‘Sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kitleyiz’ anlayışının yerine çoğulcu bir anlayışı koyabilecek miyiz? Kökleriyle övünürken kendiyle dalga geçebilen, hatalarıyla hesaplaşabilen, farklılıklarını sahiplenen, sadece gürbüz çocuklarına değil, engellisine de yer açabilen, maharetli, merhametli bir kitleyiz. İşte şarkılarımız, yazarlarımız, birikimimiz. İşte gençlerin sesine kulak veren komplekssiz yöneticilerimiz’ diyebilecek miyiz? Olimpiyatları alırsak mı bu olgunluğa ulaşacağız? Yoksa bu olgunluğa ulaşınca mı olimpiyatları alacağız?”
Derya Sazak da “Akıl Oyunları” başlıklı yazısının bir yerinde şöyle diyor: “Türkiye bir yandan insan kaynağı standartlarını geliştirmeye, bilim ve teknolojide, araştırmada üniversiteler üzerinden bir sıçrama yaratmaya çalışıyor, öte yandan İstanbul’u ‘yasaklar’la yönetilen dünyanın en ‘muhafazakâr’ kentlerinden birine dönüştürmeye çalışıyor… İstanbul’da festival alanları AKP’li belediyelerin, ‘baskısıyla’ kent dışına kaydırılmak isteniyor. Böylece Santralİstanbul’da üniversite gençliğini korumak adına engellenen festivale yönelik, ‘içki yasağı çemberi’ daralıyor… Başbakan Erdoğan, Bilgi’deki yasağı, ‘Öğrenci oraya gelip, alkolü alıp kafayı mı bulacak, ilim alıp kendisini mi bulacak’ diye kendisinin koydurduğunu açıklarken Santralİstanbul, Nobel ödüllü fizik ve matematikçilere Uluslararası Konferans’ta ev sahipliği yapıyor.”
Recep Bey’in ağzıyla “Gayet iyi durumda” olan Türkiye’den bazı haberlerin başlıklarını hiç yorum yapmadan yazıyorum:
“İş cinayetleri hız kesmiyor. İş yerlerinde alınmayan önlemler, işçi ölümlerine davetiye çıkarıyor.” (Evrensel, 27.7.2012)
“628 ton biber gazı kullanıldı.” (Milliyet, 27.7.2012)
“Bu ne hız Savcı Bey! Hatay Milletvekili Türkoğlu’nun oğlu, ‘darp edildiği’ iddiasıyla polisleri şikâyet etti. Polisler 4 saatte Emniyet’te teşhis için sıraya dizildi. Polislerin kalça kemiğini kırdığı Dilşat Aktaş ise 1 yıldır teşhise gidemiyor.” (Milliyet, 29.7.2012)
“Polis kurşunu bir can daha aldı.” (Evrensel, 26.7.2012)
“Sedat Selim Ay’ın işkencesine maruz kalan Birsen Kaya: Bir tecavüzcü ve katil devlet eliyle ödüllendirildi.” (Evrensel, 25.7.2012)
“Emniyet Genel Müdürlüğü, Sedat Selim Ay’ın işkence suçundan AİHM’de ceza almasının ya da hakkında açılan soruşturmaların terfi almasına engel olmadığını açıkladı. Aynı gün Hatay’da bir polis memuru AKP milletvekilinin oğluyla tartıştığı için görevden alındı.” (Evrensel, 28.7.2012)
“İngiltere Başbakanı David Cameron’la görüşen Başbakan Erdoğan: Suriye’de kendi halkını katleden bir rejim var.” (Milliyet, 28.7.2012)
“Size özür borcu var… Uludereli aileler CHP’ye şikayet etti: Adalet istiyoruz… Kılıçdaroğlu, Uludere katliamında yakınlarını yitirenlerin temsilcilerine, ‘Başbakan’ın size özür borcu var. Oy verseniz de, vermeseniz de sorunlarınıza sahip çıkacağız’ diye konuştu.” (Milliyet, 28.7.2012)
“Helikopterlerden ateş açıldı… Dersim merkeze bağlı Han köyünde köylüler, askerlerin helikopterlerden köyün yakınına yarım saat boyunca ateş açıldığını belirttiler.” (Evrensel, 26.7.2012)
“16 kişiye örgüt üyeliği suçlaması. ‘Delil’: Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’ın fotoğrafı.” (Cumhuriyet, 28.7.2012)
“Bir Deniz Feneri reklamı da Memur-Sen’den.” (Evrensel, 27.7.2012)
“Danıştay Başkanı’yla ilgili iddialar 2. Deniz Feneri gibi.” (Sözcü, 27.7.2012)
“Kim demiş yargı yavaş diye!.. BDP’li Mazlum Akgün’e 6 ayda 59 dava açıldı.” (Evrensel, 26.7.2012)
“Bahçelievler sanıklarının serbest bırakılmasını protesto ettiler.” (Milliyet, 27.7.2012)
“80 öğrenciye Uludere cezası… Pek çok üniversite Uludere olayını protesto eden yüzlerce öğrenciye çeşitli cezalar verirken 700’den fazla öğrenci ise çeşitli gerekçelerle hala tutuklu.” (Cumhuriyet, 29.7.2012)
“Tutuklu öğrenciler… Erdoğan’ı yalanlayan örnekler… Başbakan Erdoğan, ‘harçları protesto ettiği için tutuklu öğrenci yok’ dedi ama gerçek hiç de öyle değil. (Cumhuriyet, 27.7.2012)
Daha bir yığın olay var… Erkekler tarafından katledilen kadınlar… Zindanlarda ya hastalıktan ya da darptan ölen/katledilen tutuklular… Çocuklara yapılanlar… Sağlık sisteminin, eğitimin felaket halleri… Perişanları oynayan engelliler, emekliler… Aleviler, Kürtler…
Ne diyordu AKP’lilerin Başbakanı: “Ekonomik olarak Avrupa ülkelerinin döküldüğü bir dönemde Türkiye şu anda çok daha farklı bir yerde. Gayet iyi durumdayız.”
“Gayet iyi durumda olan Türkiye”den sadece 2 fotoğraf: “Mevsimlik sefalet! Malatya’da 45 derece altında sabah 5’ten akşam 9’a kadar çalışıyorlar. Yerleşke denilen yerde sefalet içinde yaşıyorlar. Kimi 50’sini geçmiş, kimi daha 5 yaşında bile değil. Köle gibi çalışmalarının karşılığı ise günlük 25 lira.” (Milliyet, 29.7.2012)
İkinci fotoğraf da şu: “Yoksulluğun fotoğrafı… El arabasında yaşıyorlar. Adana’da hurda toplayarak kazandıkları parayla karınlarını zor doyuran ailenin gücü bir eve kira ödemeye yetmiyor.” (Sözcü, 29.7.2012)
Evet, biri Recep Bey’e gerçekleri söylemeli artık…
Evrensel'i Takip Et