16 Ağustos 2012

Son yıllarda özellikle işsizlik baskısı üzerinden işçileri günde en az 10-12 saat ve daha yoğun çalıştırma uygulamaları, işçilerin fiziksel gücünü ve psikolojisini bozarken, düşük ücretler nedeniyle yaşam koşullarını içinden çıkılmaz hale getirdi.
Çalışma koşullarının zorluğuna ve işsizlik baskısına bağlı olarak yaşanan sorunlar ister istemez çeşitli sonuçlar ortaya çıkarıyor. Öncelikle üzerlerindeki baskılara ve sendikaların bozuk siciline rağmen, sendikal örgütlenme girişimlerinde ve işçi eylemlerinde yaşanan artış dikkat çekici boyutlara ulaştı.
Türkiye’de örgütsüz ya da yeni örgütlenen işçileri korku ve çekincelerini yenerek eylem yapmaya, örgütlenme girişiminde bulunmaya iten nedenler nelerdir diye bir soru sorulacak olsa, karşımıza bütün işçilerin şu ya da bu düzeyde yaşadıkları en temel sorunlar çıkar. Bu sorunların en çok görünenleri ücretlerin düşüklüğü, çalışma sürelerinin uzunluğu, çalışma koşullarının katlanılamaz hale gelmesi ve sigortasız çalışmadır. Uzun çalışma süreleri, düşük ücret sorunu, keyfi işten çıkarmalar ve sigortasız çalıştırma başta olmak üzere, patronların işçilerin en temel yasal haklarını bile yok sayması, sermayenin (dolayısıyla devletin) işçi sınıfı üzerindeki zora dayalı ve baskıyı temel alan yaklaşımının en somut göstergeleri.
Ülkenin pek çok açıdan birbirinden farklı bölgelerinde gerçekleşen sendikalaşma girişimleri ve bütün zorluklara rağmen süren direnişler (Billur Tuz, TOGO, TEKSİM vb)  ve on gündür Antep’te çeşitli fabrikalardan binlerce tekstil işçisinin giderek yaygınlaşan ve güçlenen eylemleri, işçi eylemlerinin günümüzdeki anlamı ve niteliği konusunda öğretici dersler ortaya çıkarıyor.
İşçi eylemleri denilince akla, genellikle örgütlü işçilerin eylemleri ya da sendikalaşmak için yapılan eylemler gelir. Oysa işçi hareketi ne sadece sendikaların, sendikalaşmak isteyen işçilerin yaptıkları eylemlerden ibarettir, ne de şu ya da bu düzeyde gerçekleşen sendika eylemleri tek başına işçi eylemlerinin tamamını oluşturur.
Antep’te olduğu gibi, tek tek işyerlerinde ücretlerin yükseltilmesinden, işçiler açısından hayati önemi olan sigortalı çalışmaya; son olarak TEKSİF sendikasının örgütlendiği TEKSİM örneğinde yaşandığı gibi, çalışma sürelerinin kısaltılmasından, sendikalı çalışmaya ve çalışma koşullarının düzeltilmesine kadar pek çok konuda işçiler eylemler yaparak tepkilerini gösteriyorlar. Kimi zaman kendiliğinden, kimi zaman sendikal örgütlenme üzerinden bir araya gelen işçilerin, patron ve polis baskısına rağmen, her şeyi bir tarafa bırakıp, yaşadıkları sorunlara kitlesel tepkiler göstermesi, “bıçağın kemiğe dayandığı”  noktanın çok ötesine geçildiğini gösteriyor.
Asgari ücretin insanca yaşayabilecek bir seviyeye yükseltilmesi, sigortalı çalışma, çalışma sürelerinin 8 saat ile sınırlandırılması, keyfi işten atmaların engellenmesi vb birçok talep, bugün Türkiye’nin dört bir yanında, farklı işyerleri ve işkollarında çalışan işçilerin en temel ortak talepleri olmayı sürdürüyor. Geçtiğimiz dönemde gerçekleşen ve bugün sürmekte olan işçi eylemlerinin önemli bir bölümü bahsi geçen ortak talepler üzerinden yapılıyor ve bir kıvılcım çakıldığı zaman ister istemez en yakınındakini hatta ülkenin diğer ucunda benzer koşullarda çalışan işçileri de etkileyebiliyor.
Benzeri örneklerine son yıllarda daha çok rastlamaya başladığımız örgütlenme girişimlerinin, kimi zaman saman alevi gibi yanıp sönen, kimi zaman da tüm zorluklara rağmen ısrarla ve inatla sürdürülen işçi eylemlerinin hangi koşullarda ortaya çıktığını kesinlikle akıllardan çıkarmamak gerek.
Türkiye’de, binlerce işyerinde milyonlarca işçi, işini kaybetme pahasına, bazen polis ya da jandarma saldırısına muhatap olarak, kölece çalışma ve yaşam koşullarına isyan etme noktasına gelen sınıf kardeşleriyle benzer koşullarda çalışıyorlar. Bugün yılların birikimi sonucunda kitlesel eylemlerle ortaya çıkan çalışma koşullarından rahatsız olma durumu, diğer işçiler arasında da belli bir öfke birikimine ve olgunluğa ulaşmış durumda.
İşçilerin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal yaşam şartların daha da ağırlaşması ile birlikte bu tarz işçi eylemlerinin önümüzdeki dönemde daha da yaygınlaşması şaşırtıcı olmayacaktır. Günümüzdeki işçi eylemleri, emek tarihindeki örneklerine benzeyen ve onlardan ayrışan yönleriyle kuşkusuz sadece muhtemel sonuçları açısından değerlendirilemez. Konunun bu yönüne haftaya değinelim.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et