DİĞER YAZILARI
Selçuk Yula 12 Ağustos 2013
Ayaklardan başlara 1 Temmuz 2013
Direnişin aynası 10 Haziran 2013
Züğürdün çenesi 20 Mayıs 2013
Şemsiyenin altı 15 Nisan 2013
Kara para 25 Şubat 2013
Hangi yemeği yemeli?.. 18 Şubat 2013
Hangi suyu içmeli? 11 Şubat 2013
Şahin demokratlar 4 Şubat 2013
YAZI ARŞİVİ

...Patron odaya çekti beni, “Sana bu ay maaş yok” dedi, kih kih kih…
...Başbakan gece yarısı aradı, “Bu ne biçim yazı lan?​” dedi, keh keh keh…
Bazı insanlar sevilmekten, bazıları da seçilmekten hoşlanır. Özellikle, seçilerek ezilmek onlara pek bir gurur verir. Anlı şanlı medya yiğitlerimiz, akşamları Petrus şarabını yudumlarken yukarılardan gelen fırça telefonlarıyla şişinip dururlar, o telefon onlara hayat verir..
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu da, Başbakanın, izlediği bir televizyon programından sonra kendisini arayıp “Bu Ergene nehrinin hali nedir böyle Veysel Bey” diye kızdığından bahsetmişti.
Başbakandır, kızar elbet. O zaten herkese kızıyor, aynaya baksa tansiyonu fırlayacak, kendisiyle de dövüşecek..
O telefondan sonra Ergene Nehri’ndeki kirliliğe karşı Veysel Eroğlu’nun ne yaptığını bilmiyoruz ama orada herhangi bir değişiklik yok, Ergene havzası fabrika atıkları nedeniyle bitik durumdadır.
Geçtiğimiz günlerde de bir televizyon kanalında Manyas Gölü’nde yaşanan kirlilik konusu ele alındı, çok çarpıcı görüntüler izledik. Emeği geçenleri yürekten kutluyorum. Başbakan da izleyip sonra telefona sarıldı mı, işte orasını bilmiyorum.
Balıkesir sınırları içindeki Manyas Gölü, uluslararası RAMSAR sulak alanları koruma sözleşmesi ile koruma altına alınan bir gölümüz. 1959 yılından beri Milli Park statüsünde, ayrıca SİT alanı. Avrupa konseyi tarafından da durumu izleniyor, yıllara göre raporlar hazırlanıp izleme notu veriliyor. Koruyamadığımız için bir ara sınıfta kalmışız, sonra düzeltme sözü verip durumu idare etmişiz, ama şu anda Manyas Gölü de gidicidir.
Manyas Gölü, çevredeki fabrikaların, özellikle de tavukçuluk endüstrisinin atık suları yüzünden büyük bir kirlilik yaşıyor. Fabrika atık suları, herhangi bir arıtma işlemine tabi tutulmadan Manyas Gölü’nü besleyen derelere boşaltılıyor ve göl atık deposu haline geliyor. Bu fabrikaların çoğunun arıtma tesisi bulunmuyor, arıtma tesisi olan da zahmet edip kullanmıyor. İşverenler için arıtma tesisi kârdan zarardır; çünkü arıtma tesisi masraf kapısıdır, elektrik tüketir ve işletecek personel gerekir. Kâr/zarar hesabını çok iyi bilen işletme sahipleri de yasaların ve bürokratların açıklarını çok iyi değerlendirip arıtma külfetinden kurtulurlar.
Gölde yapılan teknik ölçümler, Manyas Gölü suyunun, sulama suyu olarak bile kullanılamayacağını ortaya koyuyor. Buna rağmen, başka seçeneği olmayan yöre köylüleri, tarlalarını Manyas Gölü’nden veya o gölü besleyen derelerden yararlanarak suluyorlar, ayrıca göl suyunu kendi ihtiyaçları için de kullanıyorlar. Dolayısıyla hem yöre halkı, hem de bu tarlalardan elde edilen tarım ürünlerini kullanan tüketiciler büyük risk altında kalıyor.
Köylüler, bütün çabalarına rağmen yetkililerin bu soruna kayıtsız kalmasından şikayetçiler ve çözüm umudu taşımıyorlar. Fabrikalara denetime gelen görevlilerin göstermelik denetim yaptıklarını, işletmelerin de bildiğini okumaya devam ettiklerini belirtiyorlar.
Bu denetim boşluğunun sorumluları hem Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, hem de Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’dur. Fakat bilirsiniz, benim Veysel Eroğlu ile eski bir hukukum var. Çünkü kendisini ve bakanlığını eleştirdiğim için bana 2 kez dava açmıştı, bu hukuk oradan geliyor.
Kızgın adam olmam, Başbakan olmam gerekmiyor. Altı üstü mühendis bir adamız.
Telefonla falan değil, var olan eski hukukumuza dayanarak şimdi buradan soruyorum; “Kaç senedir bu işlerin bakanısınız, bu ne iştir Veysel Bey?​”

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et