Olumm!.. Piiii!.. Yat!.. Gitsin!..
Askerliğin yan gelip yatma yeri olmadığının söylenmesine karşın yan gelip yatanlar olsa da aslında hiçbir yer yan gelip yatılası olmamalıdır gelişmekte olan ülkeler kapsamında gösterilen; ama bir türlü gelişemeyen yalnız ve güzel ülkede. Hele de içinde ve dışında savaş çığlıkları atılıp cenaze kaldırma deneyimi arttırılırken ve yangın her yanı sarıp sarmalarken. Dünyanın her yerinde açlık giderek artarken, çölleşme sürerken açılışı için başka, kapanışı için daha başka utanç verici para harcanan olimpiyat oyunları özellikle de bizim için tam bir yan gelip yatma yeri oldu. Geçmişimizin en kalabalık oyuncusuyla katılmamız gönendirse de (!), oyunlara en çok katılan; ama bir şey yapamayan yüzücümüz onurlandırsa da (!) bizi, alınan sonuçlar yan gelip yattığımızın kanıtıydı ve bu da yazıldı geçmişimize ne yazık ki.
Erkut Tekin, BirGün’ de ilginç bir başlıkla değinmişti bu yan gelip yatma işine ve “Olm bi yat!..” demişti. Ondan esinlenerek; ama olimpiyat sözcüğünün ruhuna (!) daha bir uydurarak ve özel bir izleyicisi olan Leyla ile Mecnun dizisinin Mecnun’unun şaşkınlık sesini de katarak benzeri bir başlık kondurdum yazıya. Mecnun’ un “Olum!… Piii!… Yattın mı sen!?…” diyeceğini düşünerek “Olumm!… Piiii!… Yat!….” dedim ben de.
Avrupa ayaktopusu, Türkçe Olimpiyatlarısı derken Londra Olimpiyat Oyunlarına geldik ve onu da bitirdik sonunda. Artık gözümüzü akcamdan alacağımız için yazın sıcağının, yağmurun sağanağının, savaşın can alıcılığının ve yokluğun, yoksunluğun daha bir ayrımına varacağız, umarım. Piii!… Hâlâ yatmıyorsak olummm!…
Oyunların güzelliklerine gelince….
Voleybol kızlarda, sepettopu erkeklerde daha hoş gelir bana. Daha inceliklidir böylesi, biraz da sanatsaldır. Görsel bir şölen vardır ikisinde de. Kızlar sepettopu oynarken kaba saba, hantal görünür gözüme. Benzeri sorun voleybolun erkeklerinde çıkar karşıma. Sepettopu oynarken ki o görkem, o uygulayım o savaşım yoktur ağ üzerinde kapıştıklarında. Ama… Bir karşılaşma izledim ki bir gün olum. Piii!.. Yattım ve şaştım kaldım. O zaman anladım ki erkeklerin voleybolu tadına doyulmaz bir şeymiş. İtalya, Amerika’yı yenmişti ya, sanki sonucu kıllar belirlemişti. Amerikalıların neredeyse tümü tarama özürlüydü. Kafaları kazıtmışlar, sonrasında da sakal kıvamında kirletmişlerdi. Yine de orta alandaki yer yer boşluklar belli oluyordu. “Cevher olan yerde ot bitmez” özürüne sığamayacak, “Orman niteliğini yitirmiş toprak parçası” kapsamına ise kolaylıkla girebilecek durumdaydı kafalar. Hani, bizde olsa 2B ye sokulurdu da, neyse ki biz Amerika’ nın 2B si durumundaydık. İtalyan oyuncuların çoğu ise başlarında tahta fırçası taşıyor gibiydiler. Hele biri vardı ki olumm!.. Piiii!.. Yat üstüne gitsin!..
Yani, Amerika’nın yenilmesinin nedeni cevhere bağlı otsuzluktan değil, toprağın verimsizliğindendi. Ne ki, daha gür, daha koyu ve daha uzun saçlı bir Brezilya da İtalya’ yı sildi, süpürdü. Kıl etkisinin kıllığına kıl oldum olummm!.. Piiii… Yat gitsin…
Karaderililerin oyunlara kattığı güzellik ise bir başkaydı. Erkeği bir ayrı, kadını bir ayrı güzellikteydi. Soylu bir kısrak gibiydiler koşarken, atlarken, zıplarken. Bu denli mi yakışırdı o ten oyunlara. Dans etmeleri gibi… Bir başkaldırı vardı renklerinin derinliklerinde. Onları izlemek gerçekten çok güzeldi.
Düşününce binicilik yarışmalarında yarışan at mıdır , binici midir kararsız kalıyor insan. Başkasının sırtından başarı kovalamak nasıl bir spor oluyorsa. Biniciler yarışıyorsa hayvan eğitmenlerinin de yarışması gerekmez mi!.. Ya da atlar yarışıyorsa, kedi, köpek ve horozların suçu ne!..
Ne ki hiçbir şey atları izlemeye benzemez. Bu bir gerçek olumm!.. Piii yat derken binicilik yarışmasının A alanında izlediğim atların güzelliğinden gözlerimi alamadım doğrusu. Boyunlarının eğmeci, başlarını sallamaları, ön ayaklarıyla toprağı dövmeleri bir “Ben” liğin göstergesi gibiydi. Kızılında, karasında, kırında… Takıldığı iki engelde canı yanan ve topallamaya başlayan atın başının düşüşü ise iç acıtıcıydı. Umarsızlık, umutsuzluk ve acı vardı hayvanın her bir yerinde. Yarışan rahattı oysa…
Kendi kendine yarışanlardan ya da salt kendini yarıştıranlardan yüzücülerin gözüme yansıması ise suya dans ettirmeleriydi. Akcamda bu dansın izlenmesinde ise ayrı bir güzellik vardı.
İşte böyle olum!.. Piiii, yat bitti, yaşam gitti.
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/284405.jpg)
Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz
İliç siyanür faciasının üzerinden 1 yıl geçti. Hava, toprak ve su zehirlendi; 9 işçi can verdi. Daha fazla altın için kuralsız çalışmanın önünü açanlar aklandı. Halk zehirlenmiş doğa ve işsizlikle baş başa. Facianın ana sorumlularından uluslararası maden tekeli SSR, hisse senedi değerlerinin yükselmesiyle felaket öncesine geri döndü. İliç’teki altın için de “iş birliği içinde olduğu iktidarla” pazarlıkta.
Türkiye’de siyanür kullanılan 24 maden var. Bunların 10’u fay hattı üzerinde.
![İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/256045.jpg)
İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı
![“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/261948.jpg)
“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”
![Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284338.jpg)
Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal
![Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/254547.jpg)
Evrensel'i Takip Et