Yine de bayramı kutluyoruz!
Fotoğraf: Envato
Bugün Şeker Bayramı’nın ilk günü ve bayram, bütün İslam dünyasında kutlanıyor!
Ramazan boyunca da çok duyduk. Ama bütün dini bayramlarda vaizler, TV ekranını mekan tutan din adamları (hatta bu programların sunucuları) barıştan, İslam kardeşliğinden, dürüstlükten, yoksulun halini anlamaktan, insan ve onun yaşamına değer vermekten söz ediyorlar. Hz. Muhammed’in, Hz.Ebubekir’in, Hz. Ömer’in, Hz. Ali’nin sade bir yaşam sürmeleri, dünya malına tamah etmemiş olmaları, yalandan nefret etmeleri, adaletli davranmaları, yoksullara, ezilenlere yardım etmeleri gibi özellikleri (var sayılan) öne çıkarılıp, “İslam ahlakı”nın yüksekliğine vurgu yapılıyor.
Son dönemlerde Başbakan Erdoğan başta olmak üzere AKP sözcüleri, din istismarcılığında sınır tanımazken, vaizlere de taş çıkartıyorlar. “Yüksek bir ahlak” tarif edip, herkesi buna çağırıyorlar ve bunu yaparken de kendileri sanki tarif ettikleri Ömer kadar adil, Ebubekir kadar sade, Ali kadar yüce gönüllü gibi muhalefete verip veriştiriyorlar, hakaret ediyorlar; hak talebinde bulunan Alevileri, Kürtleri İslam dışı ilan ediyorlar. Ama kendileri nasıl bir yaşam sürüyor; arkalarında temiz, sade bir yaşam mı yoksa Karun kadar servet mi bırakacaklar? Bu sorunun yanıtını da işsizlikle; yoksullukla savaşan, yoksul inançlı, inandıkları için bunların peşinden giden emekçilere bırakıyoruz.
Ama bugün Şeker Bayramı’nın (Ramazan Bayramı’nın) ilk gününü kutlayan İslam dünyasının halkları sadece açlık, işsizlik ve yoksullukla uğraşmıyor. Burnundan kıl aldırmayan yöneticilerin iddiasının aksine yönettikleri İslam dünyası kendi içinde tam bir kaosa sürüklenmiş durumda.
Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, Körfez Emirlikleri bir tarafta; arkalarında da ABD, İngiltere, İsrail başta olmak üzere batı emperyalizmi var. Karşı tarafta da Suriye, İran, Irak ve bazı başka ülkeler var. Ve Şii-Sünni çatışması üstüne oturtulan batı emperyalizminin stratejisi adım adım hayata geçiriliyor ve bu şer güçlerin en başına da Türkiye geçirilmiş bulunuluyor. “Eğer bölgesel güç olmak istiyorsan bu görevi yerine getirmelisin” diyenlerin güvenini kazanmak için bu lanetli işi üslendi AKP Hükümeti. Üstelik de “yeni Osmanlıcılık” diye bilenen o eski teoriyi de içselleştirerek, bu emperyalist stratejiyi kendi stratejisiymiş gibi benimseyerek! İki İslamcı kamp, Suriye üstünden birbirinin boğazına da sarılmış bulunuyor. Ramazan, bayram seyran demeden kızıştırıyorlar çatışma ortamını.
İslam dünyasındaki bu kargaşa sadece Ortadoğu’da da değil. Afganistan bir yanda emperyalist işgalle öte yandan da Taliban’ın terörüyle boğuşuyor. Pakistan ise iç savaşın eşiğinde El Kaide, Taliban ve aşırı dinci grupların tehdidi altında. Yemen’de kargaşa sürüyor,... Lübnan, Ürdün şimdiden karıştı, karışacak ve Suriye’deki gelişmeler belirleyecek geleceklerini... Filistin sorunu bile çocuk oyuncağına dönüştü son gelişmeler içinde!
Somali, bir kaos ülkesi olmaya devam ediyor... Sudan bölünmüş bir ülke ama yanı zamanda da tam bir zorbalık yönetimi altında,... Tunus ve Mısır da şeriatçı güçlerin halkın kazanımlarını yok ederek kendi iktidarlarını oluşturmak için her yola, her zorbalığa başvuruyorlar.
Ne yandan bakarsanız bakın İslam dünyası, Şeker Bayramı sadece camilerin vaiz kürsülerinden konuşanların ve ikiyüzlü politika erbabının ağzında barış, kardeşliğin olduğu ama gerçekte bu ülkelerin halkları, hem iç çatışmalarla hem de dış güçlerin iş birliği yapan emperyalizm uşak yöneticilerin sultasının getirdiği sorunlarla boğuşuyorlar.
Başbakan ve ülkeyi yöneten güçlere bakarsanız Türkiye, krizlerle boğuşan dünyanın en güllük gülistanlık köşesi! Ama gerçekte, çözülmemiş ve kronikleşmiş Kürt sorunuyla, giderek büyüyen Alevi sorunuyla emekçilerin var olan koşullarda çalışmaya razı olmadığının her gün yeni bir işaretinin ortaya çıkmasıyla; bölgenin en çatışmalı ülkelerinden biri. Üstelik de bu çatışmalar öyle gelip geçici, lafla, demagojiyle geçiştirilebilir cinsten de değil.
AKP Hükümeti, bu “sorunların çözümü” için bütün umudunu ABD’nin yeniden biçimlendirilmesi sırasında Türkiye’nin Kürt sorununu da Alevi sorununu da AKP’nin ihtiyaçlarına uyumlu bir biçimde çözebileceğine bağlanmış ve bu yüzden de Türkiye’nin bölgedeki politikasını ABD’nin bölge stratejisine bağlamıştır.
Ve bunu ramazanda gördük ve bayramda da göreceğimiz gibi, ülkemizde camide kürsüde konuşan vaizle ülkeyi yöneten siyasal erkin söylemi gibi tutumları da aynileşmiştir. Bu da “Canım camideki böyle konuşur; barış, kardeşlik, yoksullara ve zulüm görenler için üzülmesi gerektiğini söyler. Politikacı iki yüzlüdür, neye ihtiyaç duyarsa öyle konuşur” demenin dönemi geride kalmıştır. Tersine bugüne camideki vaiz kürsüsündeki de politikadaki meclis ya da miting kürsüsündeki de aynı söylemi; aynı politik tutumu benimsemişlerdir.
Eh, böyle bir dünyada bir bayram ne kadar kutlanırsa o kadarı için herkesin Şeker Bayramı’nı kutluyoruz.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00