Mahşerden bugüne düşen
Fotoğraf: Envato
Bir bayram daha gelip geçti hayatın orta yerinden. Çoğu gazete ve televizyonlar yine İslam dini bağlamında yayın ürettiler. Ahiret ve kıyamet nedir, mahşer günü ne olur ana konular arasındaydı.
İslam Dini inanışlarına göre mahşer ölülerin dirilecekleri, dünyevi yaşantılarındaki tutumlarının sorgulanacağı dönemi anlatır. “Mahşerde insanların işledikleri ameller ve takındıkları tutumlara dair sorular yöneltileceğine ve amel defterlerinin açılacağına inanılmaktadır” yine. Bilindiği üzere mahşer günü “Müslümanlığın temel dinamikleri arasında” yer almaktadır. Müslüman dindarlar “Amel defterine, yaşantıları boyunca Kiramen Katibin isimli sağ omuzda duran melek tarafından sevaplarının; sol omzunda görevli diğer melek tarafından ise günahlarının yazıldığına” inanırlar.
Bu defterde ‘ortam dinlemelerindeki ‘kayıtlardan tutun da MİT, Jandarma fişlemeleri bilgisayar ne gizli kameradan gizli tanıklara, Sarıkız’dan Fenerbahçe’ye her şey, ama her şey yer alacak inanışa göre. Temel sorun Müslüman olanlar ve olmayanlar ayrımından ziyade bu ölüm sonrasına dair tahayyülün bugünün dünyasının kullanımına nasıl sokulduğu. Kendi adıma kodlarını İslam’dan alan bir siyaset dışında hiçbir iktidarın hayatın her alanında insanların mahremlerini onların onamı dışında bu denli kayıt altına alabileceğine ihtimal veremiyorum. Onların kendi inanç bütünlüklerinin sürekliliğinde korku önemlidir ve korkunun temel dayanağı ‘amel defteri ve mahşer gününe’ dayanmaktadır. Bu korkunun korumacılığında bugünün dünyasında huzuru arayanlardır onlar.
Tüm iç yaşamı bu korku-güven-huzur ekseninde geçen bir siyasetçi için iktidar olanaklarının tüm ülke adına küçük bir mahşer kopyasına dönüşmesi neden bizleri şaşırtır anlamakta güçlük çekiyorum. Ortam dinlemelerinin bugünün icadı özel yetkili mahkemelerde kabulü kimilerini neden bu kadar şaşırtır anlamak zor. Yine kimi siyasetçi ve din adamlarına ait gizli kamera görüntülerinin pornografik materyal olarak sosyal medyada servis edilmesini Allah’ın bildiğini kuldan saklamayan dindarların işi olarak neden algılamak istemeyiz bilemiyorum.
Diyeceğim odur ki bugünün iktidar algısını kavrayabilmek için İslam’ı yeniden okumak ve güncel dindarın imanındaki korkunun kodlarını çözümlemek gerekiyor. O bireysel korku kodlarıdır ki koca bir coğrafyayı korku imparatorluğuna dönüştürmenin arifesindedir. Yeni Osmanlıcılığı salt dış politika arayışı olarak görmek büyük bir yanılgı olsa gerek.
SAĞLIKTA MAHREMİN GASPI
Sağlık Bakanlığı’ndan bir yetkilinin ağzından dökülenler İslam inanışındaki ‘amel defterini’ andırıyor adeta. Değerli büyüğümüz hekime yönelik şiddeti nasıl çözeceklerini bir gazeteye anlatmıştı gecen aylarda. Efendim tüm hekimlere tablet bilgisayar vereceklermiş ve bu bilgisayarlar yüksek volümlü sese duyarlı olacaklarmış. Şimdi sizlerin ‘eee’ dediğinizi duyar gibi oluyorum. Efendim, eğer sesin şiddeti artarsa derhal odaya güvenlik birimleri gönderilecekmiş.
Hala anlamayanlar için tercüme etmekte yarar var. Abi (siz büyük birader olarak da okuyabilirsiniz) ortam dinlemesinden bahsediyor. Cümle âlemin en mahrem kabul ettiği hekim-hasta görüşmesini dahi insanların onamı dışında kayıt altına almalarını belki onlar ‘amel defterinden’ esinle makulleştirebilirler, ya siz…
Mahremin gaspı bununla da sınırlı değil elbet. İnsanların tüm mahrem sağlık bilgileri artık güvende değil. Kadının adet kanamasının nizamından erkeğin iktidarsızlığına her şey ama her şey bugünün iktidarı için kullanılabilir verilerdir artık. Bilinmelidir ki kamu ve özel sağlık kurumlarından tutun da SGK’ya hiçbir kişisel veriniz sandığınız üzere mahrem olmayıp uygunsuz bir şekilde kullanıma açıktır artık.
Üstelik hastaneler nezarethane misali emniyete bildiriyorlar yatan tüm hastalarını. Diyelim ki basit bir nedenden de olsa aranmaktasınız güvenlik birimlerince ve hastalanıp hastaneye yattınız. Siz hiç merak etmeyin, devletiniz iş başındadır. Hastane yönetimi tüm hastalarını emniyet birimlerine ihbar etmektedir artık. Velev ki aranma kaydınız varsa emniyet birimlerinin talebi ile sizin hiç haberiniz olmadan taburculuk anınız bildirilir ve hastane yatağınızdan nezarethaneye alınırsınız bir anda.
‘Büyük biraderden’ ‘büyük kapatılmaya’ sağlığın güncel hali böyle sevgili okurlar. Ama umutsuzluğa kapılmayın derim.
Sağlıcakla kalın.
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29