23 Ağustos 2012 07:37

Keşke tanıdık gelmeseydi

Keşke tanıdık gelmeseydi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Filmleri işlediği toplumsal sorunla birlikte anmak bir yandan yanlış etiketlenmelerine de yol açabiliyor. Örneğin, töreyle kan davasıyla ilgili film deyince akla cemaat kanallarının ibretlik dizilerinin kıvamının gelmesi işten değil. Sinemasal düzeyin düşüklüğü ile herkes dini kurallara uyunca sorun kalmayacağı yönündeki mesajın zorlamalığı el ele giden unsurlar olarak ibret filmlerinin karakterini belirliyor. Tabii nitelikli bir sinemacının buna düşmesi için bir neden yok. Lal Gece, buna iyi bir örnek.
Reis Çelik toplumsal meseleleri perdeye yansıtmayı başından beri sinema anlayışı olarak benimsemiş bir yönetmen. Bu yüzden Kars’ın doğasına karşı verilen mücadeleyi masalsı parçalarla anlatan İnat Hikayeleri yerine, Denizler’in hayatlarının son günlerine dair filmi Hoşçakal Yarın ve Kürt sorunuyla ilgili yapılan ilk filmlerden biri olan Işıklar Sönmesin ile daha çok bilinir. Lal Gece’de ise kan davası ve çocuk yaşta evlendirilen kadınların yaşadıklarını sorgulamayı seçmiş. En önemli festivallerden olan Berlin’deki ilk gösteriminden ödülle döndüğünden beri yurt dışında da, içinde de gösterimleri ilgiyle karşılanan film, bugünden itibaren sinema salonlarında seyircisini bu meseleye duyarlı olmaya çağırıyor.

ÇOĞU ODADA GEÇİYOR

Lal Gece, adından anlaşılacağı gibi tamamı bir tek gecede, mekan olarak da çoğunlukla bir tek odada geçiyor. Baştaki düğün sahnesinde İlyas Salman’ın oynadığı 60 yaşındaki kocanın yeni hapisten çıkmış ve kan davası son bulsun diye kendisinin de istemediği bir evliliğe mecbur edilmiş olduğunu anlıyoruz. Çocuk yaştaki gelin ise, korkuyor ve ailenin kadınları tarafından yatıştırılmaya çalışılıyor. Bu karakterleri tanıdıktan sonra düğüne bakınca görülen abartılı törenler ve sevinç gösterileri, iyice yabancılaştırıcı eylemlere dönüşüyor, daha ilk dakikalarda. Belki bu yüzden biraz da uzatılmış düğün sahnesinden sonra gelinle damadın gerdek odasına girmesiyle gece başlıyor. Yaşlı bir adamla küçük bir kızın özene bezene hazırlanmış bir odada gelinlikle damatlıkla yan yana oturup birbirine bakmasının kendisi yeterince tuhaf bir manzara. Birbirlerine alışıp, özellikle kızın korkusu nedeniyle rahatlatıcı bir sohbete başlamaları, bu arada ikisini oraya getiren ilişkilerden konuşmaları beklenebilir bir sonuç, haliyle.
Kendisini kurban etmemesi için Şehriyar’a geceler boyu bitmeyen masallar anlatan Şehrazat’ın öyküsünü tersine çevirmek, Lal Gece’nin başarılı dokunuşlarından biri. Çok sürükleyici bir anlatıcı olmasa da, İlyas Salman’ı, karakterinin sahiciliğinden dolayı dinlenir kıldığı bir masal anlatırken izlemek filmi epey rahatlatıyor aslında. Çünkü gece boyunca küçük kızın korkusu üstüne kurulu bir gerilimin, bütün filmi sürüklemeye yetecek bir tema olması zor, bir yerden sonra filmin seyircisini tutamaması çok daha kolay olabilirdi. Yaşlı adamı gece boyunca kızı yumuşatmak için elinden geleni yaparken izliyoruz. Onu da mağdur olarak kabul ettiğinden seyircinin bunu anlaması bekleniyor, -ki bu mağduriyetin kendisi de bir miktar sorunlu- ama giderek soru, kızın neden hâlâ teslim olmadığına dönüyor,  herhalde seyircinin bunu beklemesi isteniyor olamaz. Onun için yönetmenin ifadesiyle “erkeğin özeleştirisi” olarak onurlu bir yerde durmaya çalışan filmin her seyirci tarafından öyle anlaşılıp anlaşılmayacağı kuşkulu.

HER YER OLABİLİR

Filmin nerede geçtiğini, karakterlerin kökenlerini özellikle söylememesi anlamlı, çünkü çocuk yaşta zorla evlendirmelerin kimilerinin sandığı gibi Kürtlere özgü olmadığını, memleketin her yerinde yaşanan bir sorun olduğunu inkar etmenin bir faydası yok. İlyas Salman yıllar sonra sinemaya döndüğü rolü, istekle oynadığını söylüyor, hakkını da veriyor, abartılı hali bazen rahatsız edici olabilse de. Ama hem görmüş geçirmiş, hem elini kolunu nereye koyacağını bilemeyen bir Anadolu insanı olarak gayet başarılı. Onun yanında pek gölgede kalan Genç Oyuncu Dilan Aksüt rolünün üstesinden geliyor.
Böyle meseleleri işlemek isteyen filmlerin genel olarak en büyük eksiği, işlediği töresel görüntünün, örneğin buradaki zorla evlendirme halinin hangi toplumsal ilişkilerin sonucu olarak binlerce yıldır var olabildiğine dair ipuçlarından seyircisini mahrum bırakması oluyor. Lal Gece’de damadın geçmişine dair anlattıkları filmi öyle sığ bir noktada bırakmıyorsa da, bu bakımdan ne kadar zenginleşse o kadar iyiydi, demek gerek. Karşımızda nedenlerini ayrıntılarıyla bilmediğimiz bir zorla evlendirme, hayatını iyi bilmediğimiz bir küçük kız ile altmışlık bir adamı yan yana getiren töre var ve işin kötüsü, biz bunu bu haliyle de gayet inandırıcı buluyor, çokça örneğinin bu topraklarda yaşandığını bildiğimizden kolayca benimsiyoruz. Demek ki, akıcı, derli toplu bir sinemayla bunu anlatan Lal Gece’ye bakıp bir daha düşünmeye, tartışmaya ihtiyacımız var.

[email protected]
Lal Gece
Yönetmen: Reis Çelik
Oyuncular: İlyas Salman, Dilan Aksüt, Mayşeker
Yücel, Sabri Tutal

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa