Hoşgeldin Beyrut
Güzelliğine şiirler yazılmış…
Uğruna şarkılar söylenmiş bir kentti Beyrut.
Hıristiyan’ı, Müslüman’ı, Dürzi’si, Sünni’si, Şii’si, Ermeni’si birlikte yaşardı.
Akşam gün batımı güneşin kızıllığı denizin üzerine düşer, sular tutuşur...
İri zeytin gibi kara gözlü Lübnanlı kadın şarkıcının gırtlak nağmeleri rüzgarlarla savrulurdu.
Sonra bombalar patlamaya başladı.
Orası, hesap tutmayan Ortadoğu’nun hesaplaşma merkezi olmuştu.
İsrail’i, Amerika’sı, Fransa’sı İngiltere’si, bölgeyi kontrol etmenin merkezi olarak seçmişler…
Bilinen tezgahı sahneye koymuşlardı.
Etnik kapıştırmalar…
Dinsel mezhepsel savaşlar…
Savaş onlar üzerinden yürütülüyordu.
Ağır silahlar takırdıyor…
Suikastlar günlük yaşamın doğal bir parçası haline geliyor.
Bomba yüklü araçlar yollarda dolanıyor…
Kentin en kalabalık merkezinde kulakları sağır ederek patlıyordu.
Ortalık toz dumana boğulur…
Çığlıklar, siren sesleri birbirine karışır…
Caddelerden, sokaklardan parçalanmış insan parçaları toplanırdı.
O kocaman kara gözlü kadınların neşeli şarkıları yerini ağıtlara bırakmış…
Güzelim kent acılara boğulmuştu.
Kentin sokakları ajanlarla dolmuştu.
Kaç masum insan öldü?
Kaç minnacık çocuk kaç parçaya bölündü?
Duvarlarda mermi izleri…
Yıkılmış binalar.
O güzelim kent kanlı hesaplaşmalar için böyle öldürüldü.
***
Şimdi bizim buralarda aynı oyunların benzer versiyonları sahneye konuyor.
Ki, daha fazlasına hazır olun.
Ortadoğu’ya girmek kolaydır da çıkmak zordur.
Öyle bir kanlı oyundur ki…
Kim dost kim düşman anlamak zordur.
Bomba bombadır da, kumanda kimin elinde anlamak o kadar zordur.
Girmişsen Ortadoğu’nun derinliklerine…
Üstelik en kötü silahla…
Dinsel, mezhepsel argümanlarla…
Üstelik senin zayıf karnın orasıyken…
Üstelik kendi içinde barış bozulmuş…
Barışı bozmuşsan…
Kendi ülkende de kör gözüne parmağın misali, etnik, mezhepsel ayrımcılığı en üst seviyeye çıkarmış…
Ve sırf Amerikan emperyal çıkarları için Şiiliğe karşı, Sünni egemenliği için bölgede at koşturma oyununa kalkmışsan…
Ya da, koşturulmuşsan…
Dönerler vururlar adamı, en zayıf yerinden.
Ve ne yazık ki, en derinden…
Üstelik kendin başkalarının işlerine karışmaya…
Başkalarını dizayn etmeye kalmış…
Kamplar kurup beslemeler ordusu kurmuşsan.
Ellerine silah bomba verip vurmaya yollamışsan…
Şikayet de edemezsin.
Fakat kahredici olan şudur ki;
Masumlar ölüyor…
Minnacık çocuklarımız bu karanlık oyunun kurbanı oluyor.
Beyrut’ta iri kara gözlü kadınların ağıtları kulaklarımızda çınlıyordu.
Beyrut öyle olmuştu ki, gözyaşları kurumuş, kirpiklerden kan akıyordu.
Şimdi o bilindik hesaplaşmalar Ortadoğu’da bölgesel anlamda oynanıyor.
Ve muhteşem dış politikanın sonuçları olarak, bu topraklar kanlı hesaplaşmaların merkezine doğru frenleri boşalmış kamyon gibi sürükleniyor.
Hoş geldin Beyrut!
EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp
Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.
Evrensel'i Takip Et