27 Ağustos 2012 03:05

CHP ‘yeni’liğinin dayanılmaz hafifliği

CHP ‘yeni’liğinin dayanılmaz hafifliği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Eskiler “kutur” derlerdi. Çap…
Çap deyip geçmeyin. Önemlidir!
Araba tekerlerinin çapları küçüldükçe örneğin, büyük teker çaplı arabalarla aynı hızın tutturulması için daha hızlı dönmeleri gerekir. Bu durumda daha güçlü motora, motor hacminin büyümesine ihtiyaç duyulur. Çap hacmi belirler.
Etki alanı denir, dile öyle yerleşmiştir, ama aslında o da hacimdir, üç boyutludur çünkü. “Çevresi geniş” denir. Bu genişliği hesaplamak için çapın kaç kırat olduğunun bilinmesi gerekir. Varsa çapı, büyüdükçe, çevre de büyür. Çapını bilirseniz, ünlü “?​” (pi) sabitini çapıyla çarptığınızda çevrenin genişliğini bulursunuz. Yok derdiniz “etki alanı”nın büyüklüğünü bulmaksa, o zaman, yine “?​” sabitiyle bu kez çapın yarısının, yani yarıçapın karesini çarpmalısınız. Ama dedik ya, doğrusu, hacmi bulmaktır; çünkü etki sadece sağa-sola ve yukarı-aşağı değil, derinlemesine de yayılır ve gerçek etkinizi hesaplamak için üç boyutlu düşünmelisiniz. Bu durumda etkinizi ölçmenizin yolu, yine ünlü “?​” sabitinin bu kez “4/3”ünü alıp yarıçapın küpüyle çarpmaktır. Bu durumda da hacmi yine çap belirler. Çap kaç kıratsa hacim, yani etkinin büyüklüğü o ölçüde olur.
Hem doğada hem toplumda böyledir. Matematik, bir büyük bilimdir, “toplum mühendisliği”ne girişip cıvıtmazsanız, evrenseldir. Toplumsal olgu ve olaylar karşısında da analitik düşünmelisiniz, yani matematiğe bu alanda da ihtiyacınız olacaktır.
Başbakan örneğin, matematikçi değildir, bilimden anlamaz, İmam Hatipçidir. Ama o bile diline dolamıştır, durmadan “çapı”nı gündeme getirdiği Kılıçdaroğlu'nu “çapsızlık”la suçlar. Herkese saldırmaktadır, kişilerle uğraşmakta, aşağılamaktadır, genel tutumudur. Bir gazeteci örneğin beğenmediğini yazdığında, patronuna açıktan “işten at” çağrısı yapar.
Kişileri bırakıp örgütü, CHP'yi alalım. Çapı nedir? “Eski”sinin çapı belliydi. Baykal'ın elinde bir kez barajın altında kalmıştı. Vursan çarpsan cürmü belliydi, o kadar yer yakardı!
Kılıçdaroğlu “yeni CHP” iddiasıyla geldi ya da geldikten sonra “yenilik” iddiasında bulundu. Ev kadınlarına 700 TL maaş türünden birkaç argüman da ileri sürmedi değil. Gerisi hep iddiaydı. İddia olarak kalıp kalmaması önemliydi. İddia gerçekleştirilmek için ileri sürülürdü.
Örnekse “Kürt sorununu CHP çözecek” demişti Kılıçdaroğlu. “Yenilik” söylemi için temel önemde bir iddiadır. “Nasıl”ını dememektedir, ama “ben çözerim” demektedir. O da idare eder denebilirdi. Peki, ama bu iddianın sahibi CHP'nin “çözüm”e ilişkin ilk adımı ne olmuştur? “Toplumsal mutabakat sağlanması gerek” deyip “4 parti bir araya gelsin” çağrısı yapmıştır. Hani CHP çözecekti? İpe un serilmiş olmuştur. MHP görüşmeyi bile kabul etmemiş, AKP “gel birlikte yapalım” deyince CHP'den ses çıkmamış, BDP ile görüşmeye bile gitmemiştir! Peşi bırakılmış, sonuçsuz kalmıştır!
Neyse denip, beklenebilirdi; belliydi ki bu konuda CHP'nin “içi” de karışıktı, her kafadan bir ses çıkmaktaydı. CHP, ancak demokrasiyi savunup mücadelesini vermeye soyunarak yapılabilecek gerçek bir muhalefet partisi olmanın uzağında kalmaktaydı. Ulusal alan da dahil hak eşitliği ve özgürlükler savunulmadan demokrat mı olunur, sonuç alacak bir muhalefet mi yapılırdı!
CHP “yenilikçiliği”nin asıl çapı Şemdinli çatışmaları ve Antep bombasının ardından görüldü. Etkisinin alanı ya da çapı, hangisini isterseniz, tüm cürmü belli oldu. “4 parti bir araya gelsin çözelim” diyen ve ayrı ve aç-çok demokratik bir yaklaşımı olduğunu ima eden CHP, görüldü ki, AKP ve MHP ile birlikte, “devletin zirvesi” olarak, “işte bu tablo çözer” dedirten on yılların Kürt karşıtlığı “tablosu” içinde yer aldı. İleri gidildi, BDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını Kılıçdaroğlu istedi. Eski tas eski hamamdı! Bütün iddialar berhava oldu! Böyle mi çözecektiniz dedirtti CHP? Oysa barış diyordu, Erdoğan’ı “o savaş istiyor, ben barış istiyorum” diye sıkıştırmaya çalışıyordu. Bütün barışçı iddialar, demokrasi iddiası güme gitti!
Çap ya da çapsızlık, kim akıl verdiyse, Aleviliğinin baskısından kurtulma ihtiyacındaki Kılıçdaroğlu’nun sakallı takunyalı bilcümle din ulemasını topladığı “iftar sofrası” dolayısıyla da açığa çıktı. Barış ve demokrasinin ardından laiklik de iddia olarak kaldı! Hayırlısı!..

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa