Saldırı cephesinin işi zorlaşıyor
Fotoğraf: Envato
Batı basını ve batı basınında yazılan her şeyi “gökten gelmiş tartışılmaz doğru” olarak gören yerli basına bakılırsa; Libya’da bir muhalefet güçleri Kaddafi’yi sıkıştırıyor, bir Kaddafi güçleri muhalefeti sıkıştırıyor. Savaş değil de sanki “kırmızı kuvvetlerle mavi kuvvetler arasındaki bir savaş oyunu”ndan söz ediyorlar. Ama bu arada Fransa, ABD, İngiltere, İtalya gibi emperyalist ülkelerin hava ve deniz güçleri Kaddafi güçlerine yönelik saldırıyı da sürdürüyorlar. Öyle ki, hızını alamayan bu saldırgan güçler, “destekledikleri” güçleri de vuruyorlar. Ve her durumda Libyalılar ölmeye devam ediyor.
Gelinen aşamayı Endonezya’da değerlendiren Cumhurbaşkanı Gül, “Akdeniz’de kapalı rejimlere yer yok” diyerek Libya’ya müdahalenin sürdürüleceğinin işaretini verdi.
Saldırının ilk günlerinde birkaç gün içinde Kaddafi’nin teslim olacağını, onun için de bir an önce “Libya’yı yağmalama sofrasında yer almak” için acele eden batılı güçler hayal kırıklığına uğramıştır. Geçen süre içinde görüldü ki ne Libya’daki batı yanlısı muhalefet güçlü, ne Kaddafi sanıldığı gibi güçsüz ne de Libya emperyalist güçler için kolay lokmadır!
Libyalıların emperyalist saldırı karşısındaki direnci; (batı müdahalesinin muhalefeti böldüğü ve olağan koşularda Kaddafi’ye muhalefet eden kimi güçlerin de bu müdahale sonrasında Kaddafi’den yana geçtiği de belirtiliyor.) saldırı cephesinde de çatlakları derinleştirmektedir. Saldırının NATO şemsiyesi altına çekilmesi de bu çatlakların derinleşmesini önleyememiştir. Bir kara harekâtı olmadan Kaddafi’nin yenilemeyeceğini belirten batılı güçlerin çeşitli sözcüleri ve uzmanları, bir kara harekâtını da önerememektedir. Çünkü Afganistan ve Irak’taki başarısızlık, Libya’nın ikinci bir Afganistan ve Irak olabileceği ihtimali Libya’ya bir kara harekâtının masaya getirilmesini önlemektedir. En azından şu anda kimse Libya’ya yönelik bir kara harekâtını savunmamaktadır. Ancak saldırı cephesi, asker vermeyi riskli bulsa da Libyalı “muhaliflere” (işbirlikçilerine” demek daha doğru) silah yardımını artırmayı istemektedir. Libya’daki muhalif güçlere daha çok silah verilmesi ve ambargonun da Libya’ya ambargo değil “Kaddafi yanlılarını ambargoya dönüşmesi”, bu saldırıda “ambargodan sorumlu ortak Türkiye’yi” de zorlayacaktır.
Gelinen aşamada emperyalist güçlerin başlıca yönelişleri için şu saptamaları yapabiliriz:
1-) Saldırının “liderliğini” üslenen Fransa; Kaddafi’nin teslim olmasına kadar askeri müdahaleyi artırarak sürdürmeyi savunmaktadır. İtalya’nın da bu görüşe yakın olduğu bilinmektedir.
2-) ABD en başında beri Bingazi merkezli olarak Doğu Libya’nın Libya’dan koparılmasını ve Kaddafi’nin Doğu Libya üstünden sıkıştırılarak teslim olmasının zamanla sağlanmasını isteyen bir stratejiyi savunmaktadır. Nitekim ABD ve İngiltere’de Kaddafi’nin temsilcileriyle ya da aracı olacak kişilerle yapılan görüşmelerde de bu yaklaşımı içinde anlamlanmaktadır. Muhtemeldir ki ABD’nin bu yaklaşımı İngiltere tarafından da ayrıntıda farklılıklar olsa da desteklenmektedir.
3-) Çin, Rusya, Almanya gibi ülkeler ise, saldırgan güçler arasında çatlağın büyümesini ve Libya saldırısının başarısızlığa uğraması için el ovuşturmaktadırlar.
4-) Türkiye burada davul boynunda olan ama çomağın başkasının elinde olduğu bir oyunun oyuncusu durumuna düşmüştür. Bir yandan biz Libyalılara silah sıkmayacağız diye İslam dünyasında imajını çizdirmemeye çalışan Erdoğan ve hükümeti; sadece NATO’nun Libya saldırısına kalkan olmasına izin vermekle kalmamış; denizden ve havadan Libya’nın kuşatılmasında da doğrudan sorumluluk üslenmiştir.
Ancak bir yandan haydutun kapısında nöbete durup öte yandan, “Biz Libyalılara silah sıkmıyoruz”, “Biz kardeşiz” filan demenin giderek zorlaşacağı bir sürece de girilmiştir. Çünkü gelişmeler, zamanın saldırgan cephenin başarısızlığa uğramasının koşullarını beslediğini gösteriyor. Bu durumda da Türkiye’nin “Biz bu saldırıya karşıydık” filan diyerek yeniden Kaddafi ile eski “iyi günlere” dönmesi hayli zor olacaktır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00