Futbol, çürüyor ve çürütüyor

Futbol, hızla çürüyor ve çürütüyor. Peki kimleri çürütüyor futbol? Elbette kendisiyle fanatik taraftarlık ilişkisi kuranları. Bu düzende futbolun çürümesi kaçınılmaz ama insanların çürümesi kaçınılmaz değil. Fanatizm sorgulanabilse, ve fanatik taraftarlığın kimlere hizmet etme anlamına geldiği kavranabilse, pekala çürümeden uzak durulabilir.
Taraftarlığın dozajı; aklı, mantığı, bilinci devre dışı bırakıp fanatizmin sınırları içine ulaştığı an çürüme de başlıyor. Fanatizmin esareti altına giren en aklı başında bildiğimiz insanlar bile, anlamsız çekişmelere, tartışmalara, polemiklere yoğun mesai ayırıp mevcut gerilimleri körükleyerek işin kaymağını yiyenlerin  ekmeğine bir de bal sürebiliyorlar.
Geride kalan yaklaşık şu 10 günde, ilgilenilmesi, duyarlılık gösterilmesi, gereken pek çok gelişmeye karşın ülkenin gündemini yine futbol belirledi. Fanatikler de bu gündemin peşine takılıp değerli görüş ve yorumlarıyla eteklerindeki taşları bolca dökme fırsatı buldular!..
Alex ile Aykut Kocaman arasındaki gerilim ve Beşiktaş-Galatasaray derbisinde Burak’ın takımına kazandırdığı penaltı günlerce konuşuldu. Bunlara bir de, Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe-Gaziantepspor maçının ikinci yarısı oynanırken eline mikrofonu alıp tribünlere “ayar” çekmesi ile Galatasaray Başkanı Ünal Aysal’ın olası bir transfere gönderme yapmak amacıyla haftalar önce dile getirdiği “pastanın çileği” sözünü eklemek gerekiyor. Ünal Aysal nasıl bir laf ettiyse... Haftalardır çilek yukarı, çilek aşağı, konuşup duruyoruz.
Tabii gündemin futbola kilitlenmesinde medyanın payı inkar edilemez. Bir yandan tiraj ve reyting fırsatlarını değerlendirme, diğer yandan muktedirlerin sesi görevini en iyi şekilde yerine getirme derdindeki medya, insanları futbolun anlamsız çekişmeleri, gereksiz konularıyla haşır neşir etmek için elinden geleni ardına koymuyor. Tabii verilen haberlerde kışkırtıcı bir boyut olmasına da dikkat ediliyor. Fanatiklerin bu “tuzağa” düşüp türlü iletişim kanalları aracılığıyla birbirlerine saydırmaya başlaması uzun sürmüyor.
Akıl, mantık, bilinç ve kültür yoksunu ortamda toplu bir ambale olma durumu yaşanıyor. Ardından da çürüme ve yozlaşma...

EMEK HIRSIZLIĞI!

Beşiktaş-Galatasaray maçında kendisini yere bırakarak takımına penaltı kazandıran Burak Yılmaz da duyarlı(!) futbolseverlerin hedef tahtasındaydı. Günlerce Burak’a yönelik ağır suçlamalar yapıldı. Ancak Burak’ın bugüne kadar formasını giydiği diğer takımlarda yaptığı benzer “kurnazlıkları” hiç hatırlamayıp sadece bu son pozisyon üzerinden fanatikçe yorumlarda bulunmak kışkırtıcılık örneği değil mi?..
Fanatizm kaynaklı çürüme ne yazık ki özeleştiri mekanizmasını sekteye uğratıyor. Hiç kimse kendi oyuncusunu eleştirmediği gibi yapılan eleştirilere karşı da hemen savunmaya geçerek tepki veriyor. Herkes her gelişmeyi kendine yontuyor. Burak ne yaparsa yapsın oynadığı takımın taraftarları tarafından hiçbir zaman eleştirilmedi. Ona her durumda sahip çıkıldı. Başkalarından gelen eleştirilere ise Burak belli ki değer vermedi. Bu nedenle de oyun karakterini değiştirme ve kendisini geliştirme ihtiyacı hissetmedi. Hep aynı kaldı. Burak’ın sahip olduğu sportmenlik dışı oyun karakterinde, formasını giydiği takım taraftarlarının onu hiç eleştirmemesinin payı yok mu?.. Bir zamanlar ona toz kondurmayanlar şimdi canları yanınca bağırıyorlar. Oysa Burak zamanında kendi taraftarlarınca hak ettiği şekilde eleştirilseydi şimdi belki de kazanma adına kurnazca yöntemlere başvurma alışkanlığından kurtulmuş olacaktı...
Kaldı ki, böyle çürümüş bir futbol düzeninde sadece bir kişiyi “emek hırsızı” olarak yaftalamak ve günah keçisi ilan etmek ne derece doğru?.. Kazanmanın kutsandığı, kazanmak için her yolun kabul edilebilir görüldüğü, erdem kavramının ise neredeyse tamamen unutulduğu bir düzen, zaten tepeden tırnağa emek hırsızlığı üzerine kurulmuş sayılmaz mı?.. Oyun ve centilmenlik dışı eylemler, hareketler “profesyonellik”, “kurnazlık” söylemleriyle kamufle edilerek hırsızlık olağanlaştırılmıyor mu?.. Futbol düzeni “başarılı olma”, “kazanma” adına futbolcuları “emek hırsızlığına” zorlamıyor mu?.. Burak emek hırsızı da, meslektaşına sakatlarcasına giren ya da sakatlık numarasıyla yerde yatıp zamandan çalan futbolcular emek hırsızı değil mi?.. Yaklaşık 4 dakika yerde kıvranan Batuhan’ın saha dışına alındıktan birkaç saniye sonra koşa koşa oyuna dahil olmasına ne diyeceğiz peki?.. Ya da Gökhan Gönül’ün Spartak Moskova maçında tıpkı Burak gibi kendini yere bırakmasına...
Hakim futbol anlayışının bütün bu dayatmalarına, zorlamalarına, baskılarına karşı yeşil sahalardan onurlu isyan sesleri bekliyoruz sabır ve umutla... Çok mu ütopik bakıyoruz?.. Maalesef; onur, erdem, saygı gibi insani değerlerin spor alanında ütopik kategoride görüldüğü dönemlerdeyiz...
Bir de taraftarlar açısından bakalım... Rakip oyuncuların performansını etkilemeye dönük olarak tribünlerde sergilenen barbarlıklar (küfürlü tezahüratlar, sahaya atılan maddeler) emek hırsızlığı sayılmaz mı?..
Bir laf ederken iyi düşünmek ve kişiler üzerinden vicdan rahatlatmak isterken genel çürümeyi gözden kaçırmamak lazım...
Tabii diğer yandan da geleneksel hakem suçlamaları sürüyor. Kendi lehlerine olan hakem hatalarını unutup bu konuda kendilerini “ebedi mağdur” pozisyonuna sokarak duygu sömürüsü yapanlara ise söyleyecek laf bulmak kolay değil...
İnsan bir kez fanatizmin pençesine düşmeye görsün... Çelişkilerin, tutarsızlıkların, saçmalamaların yanı sıra boş, anlamsız ve gereksiz tartışmalara girişmenin de sonu gelmiyor...


AYKUT KOCAMAN HEDEFTE

Fenerbahçe’nin Spartak Moskova ile oynayacağı önemli maç öncesinde Alex’in “Aykut Kocaman kıskandığı için beni oynatmıyor” şeklindeki gülüp geçilecek tweet’ini manşetlere taşımanın, yaratılacak polemik üzerinden rant elde etmek dışında bir amacı olabilir mi?.. Bütün dikkatini ve motivasyonunu Spartak Moskova ile oynanacak rövanş maçına odaklaması gereken Aykut Kocaman’ı yapay gerilimlerin kucağına iterek bir krizin tarafı ilan etmek, Fenerbahçe’ye darbe vurmak anlamına gelmedi mi?.. Ne gam. Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkını elde edemeyince bu kez de yitirilen ekonomik fırsatlar üzerinden Aykut Kocaman’ın futbol bilgisi ve kulübe maliyeti sorgulanmaya başlandı. Bir yandan da, “Aykut Kocaman kalsın mı, gitsin mi” şeklinde anketler düzenlemek unutulmadı. Kamuoyunun nabzını ölçmeye düşkün bir medyamız var ne de olsa!.. Şimdilerde kamuoyunun da desteğiyle(!) Aykut Kocaman’ın yerine yeni bir teknik direktör arayışına giriştiler bile... Fenerbahçe birkaç başarısız sonuç daha alırsa, Aykut Kocaman’ı yıpratma kampanyasını gerekirse kıyafetlerini, saç stilini, mimiklerini ya da karizmasını da işin içine katarak- çeşitlendirecekleri o kadar açık ki...


TARAFTARA ‘AYAR’

Fenerbahçe-Gaziantepspor maçında yapılan bir tezahürata sinirlenen Aziz Yıldırım’ın maç oynanırken eline mikrofonu alarak taraftarlara “ayar” çekmesi, “futbol tarihimizdeki tuhaflıklar” listesinde yerini aldı.
Aziz Yıldırım kadın ve çocuk taraftarların “Alex nerede” şeklindeki tezahüratlarına çok kızdığını ve bu nedenle dayanamayıp mikrofonu alarak, organize olduğunu iddia ettiği bu eyleme müdahalede bulunma ihtiyacı hissettiğini söylüyor. (Organize olmayan toplu bir tezahürat mümkün müdür?.. Kişiler organize olamazsa zaten toplu tezahürat yapamazlar ki...) Kadın ve çocukların “Alex nerede” şeklindeki tezahüratını bu denli yıkıcı bulmak çok ilginç... Peki, Aziz Yıldırım bugüne kadar binlerce kişinin koro halinde ettiği küfürlere niye hiçbir zaman müdahale etme ihtiyacı hissetmedi?.. Basit bir tezahüratı yıkıcı bulacak kadar yüksek duyarlılığa(!) sahip bir kişinin rakip takımlara edilen küfürlerden çok daha fazla rahatsızlık duyması beklenmez mi?.. Ama bugüne kadar Aziz Yıldırım’ın rakip takımlara edilen küfürleri engellemeye yönelik bir girişimine tanık olmadık. Anlaşılan küfür, Aziz Yıldırım’ı, “Alex nerede” tezahüratı kadar rahatsız etmiyor...

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et