Hadise’nin bir şarkısı var, adı Burjuva. Konusu, kendisini terk etmiş bir erkeğe sitem üzerine. Nakaratı, muhatabına şunu soruyor; “Adam mısın süslü burjuva”. Şarkıda, ahlaki duruşu bir yana, “süslü” olması dışında adamın sınıfsal konumunun altının neden çizildiğine dair başka veri yok.
Kapitalizme dair hiçbir şey bilmeyen, içinde yaşadığı toplumun gerçekçi açıklamalarının farkında olmayan kişilerin bile bunca yıllık kapitalizm tarihinden istemeden de olsa öğrendikleri bir şey var, o da burjuvanın sevilecek bir yanı olmadığı. Biz burjuvayı sevmeyiz, hiçbir halk sevmez ama dilimizde bu kelime bizzat aşağılama sözü olarak bile kullanılır. Yüzünü ekşiterek söyleneni makbuldür. Kültürü pop şarkılarıyla sınırlı ergen bile o kadarını bilebilir. Tanımını yap desen, yapamaz, o ayrı. Şahsen, kendisine cebinde parası olduğu için burjuva denen bir lise öğrencisinin “Burjuva diye baba parası yiyene denir oğlum” şeklinde bir savunmaya geçtiğini duymuşluğum var, pişmanlığım, delikanlının geçimini nasıl sağladığını öğrenememiş olmam.
Çocuğun bir günahı yok, zaten burjuvayı kimse tanımlayamıyor. Orhan Pamuk’un “Burjuvazi beni öfkelendirir” diye bir çıkış yaptığı röportajındaki avantajı, sınıf demenin ayıp karşılanmadığı bir Avrupa gazetesine konuşuyor olmasıydı. Bizde bırak gerçek insanları, romanda ya da filmdeki kurmaca bir karakteri burjuva diye tanımlarsan, dünyanın en gaddar kapitalistinden söz ettiğini sanabilirler (Ya da belki baba parası yiyenden, herkesin hayal gücünü bilemeyiz). İşçi sınıfından bir karakter desen, hatta başka dilden çevirsen mesela, “Hani bunun tulumu, bu ne biçim bıyık” falan diyebilir, yumruğu neden film boyunca sıkılı değildi diye sorabilirler. Yıllardır sınıfları inkar etmeye o kadar alışmışız ki, sınıflara dair kulaktan duyma duyduklarımızı en tipik, en karikatür halleriyle görmediğimiz sürece tanımazlıktan geliyoruz.
Tartışmayı başlatan Orhan Pamuk, kendinden sonra konuşanlara göre yine ne dediğini en çok bilen kişiydi. “Aynı sınıftanız” diyerek kendi sınıfının da farkında olduğunu belli edip, burjuvazinin ırkçı, seçkinci politik duruşunu eleştiriyordu. Evrensel okurları Marksizmi bir kılavuz kabul ederek Pamuk’un tespitlerinin daha gerçekçi bir temele oturtulmasının, işçi ve halk hareketinin gelişme yolunun anlaşılmasının mümkün olduğuna aşinadır. Ama başka yerlerde neler yazıldı, çizildi, söylendi. Önce MÜSİAD Pamuk’a destek çıkıp, kendi burjuvalıklarını inkar etti. Muhafazakar yazarlar ucun o tarafa dokunacağını hissedip “Bizde zaten burjuva hiç olmadı” diye yumurtladı. Kimileri Batılıya benzeyen burjuvaların kendini aristokrat sandığını yazıp ortayı bulmaya çalıştı. Burjuvazinin devlet eliyle yaratıldığı sık sık vurgulandı, burjuvadan saymama eğilimi ona bağlandı. Eskiden “Ah bizim burjuvalar devlet icadı olmayacaktı, bak o zaman gör” gibisinden bir tuhaf saygı vardı, şimdi onun yerini “Ah bizim burjuvalar köylü olmayacaktı” almaya aday sanki. Yıllardır hayallerindeki burjuvayı bulamıyorlar, yazık.
Burjuvanın kimsenin benimsemek istemediği bir kavram olması insanı içten içe sevindirse de, bu kadar fazla inkarın içinde doğru dürüst bir şey konuşmak çok zor. Patron olabilen, iş adamı olabilen, burjuva da oluversin artık, kendini o kadar kasmaya gerek yok. Aşağılanmaktan korkuyorlarsa, inkar etmenin bunu aslında kolaylaştırdığını bilsinler. Bize karşı sınıf savaşı verirler, bizi devirirler diye endişe edip kimliklerini saklamaya çalışıyorlarsa, korkunun ecele faydası olmadığını anlasınlar. İnkarın hiç yok. O konuda canlarını sıkmamalarının kitapta yeri var; “Toplumun iktisadi biçimlenişinin evrimini doğal tarihin bir süreci olarak gören benim görüşüm, bireyi, o kendini öznel olarak bu ilişkilerin üzerine ne denli çok çıkarırsa çıkarsın, toplumsal olarak yaratığı kaldığı bu ilişkilerden, herhangi bir başka görüşten daha az sorumlu tutar.” (Karl Marx, Kapital, Almanca Birinci Baskıya Önsöz)
Baktınız beğenmiyor, hâlâ burjuvalığı inkar ediyor, başkasına atıyorlar, sıradaki şarkı burjuva değilim diyen burjuvalara gelsin; “Kıvır durma tatminsiz diva. Yolu kapatma. Hadi bay bay.”

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Onaylamadığımız taslağı masaya koymayın’

‘Onaylamadığımız taslağı masaya koymayın’

Toplu sözleşme sürecinde olan kamu işçilerinin, Türk-İş ve Hak-İş yöneticilerinin üzerinde anlaştığı sözleşme taslağının kendilerinden gizlenmesine tepkisi büyüyor. Bu hafta hükümete sunulması beklenen taslağın onayları alınmadan masaya konmamasını isteyen işçiler, “Biz mücadele etmezsek sözleşmenin sonu belli” diyor.

72 bin 88 TL: Türk-İş’in yoksulluk sınırı

30 bin TL: Kamuda ortalama ücret

58 bin 200 TL: Türk-İş ve Hak-İş’in istediği zamlı ücret

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et