400 km2, zeka geriliği, müzakere…
Fotoğraf: Envato
PKK’nin elinde 400 km karelik alan var mı? Varsa, sürekli mi denetiminde? Denetimindeyse, ne zamandan beri? Geçen haftanın tartışma konusuydu ve Başbakan HaberTürk’te yalanladı. Koskoca Başbakan, tabii ki inanmak gerek. Ama Hakkari-Şemdinli’deki göz gözü görmez 1,5 ay boyunca ne Başbakan, ne Naim Bey gibi bir başka bakanı, ne de Genelkurmay ağızlarını açmıştı. Sabretmişlerdi! Nedendi? “Alan hakimiyeti”ni yeniden ele geçirmeyi mi beklemişlerdi?
Bu “alan hakimiyeti” sorunu, geçtiğimiz 1-1,5 ay boyunca medyada alabildiğince tartışılmıştı. Herhalde PKK, ‘şu kadarlık alanı bundan böyle ben elimde tutacağım’ dememişti. Ama emekli general Pamukoğlu’na varana kadar çok sayıda uzman “denetim PKK’de” demişlerdi. “Denetim kimde?” tartışması yapılmaktaysa, anlamı şuydu ki, “durum vahim”di! Kimde olursa olsun, vahimdi; çünkü demek ki kalıcı istikrarlı bir durum yoktu. “Bu iş bitmiş demekti”. Göğüsler gerile gerile “haydi canım sen de” denemeyen içinden çıkılmaz bir hal gelmişti başa, çekilmekteydi.
Bıçkınlıkta, yerini aldığı Özkök’ü aratmayan, aynı zamanda seçkin de olan, acar gazeteci, Hürriyet’in yeni yönetmeni E. Berberoğlu, durumdan vazife çıkarıp derhal bölgeye koştu. Çıktı Şemdinli’yi çevreleyen dağların bir “tepesi”ne... Kurdu masasını... Yerleştirdi yapma çiçeklerini üzerine... Ve verdi deklanşörü Sebati Karakurt’un eline. Sonra “aklınızda kalan sadece bu manzara olsun” diye, koydu fotoğrafı Hürriyet’in birinci sayfasına. Dedi ki; “Eğer Hürriyet gazetesinin genel yayın müdürü bir sabah Şemdinli manzarasına karşı rahat rahat kahve içebiliyorsa bakmayın siz elalemin feryatlarına. Bu iş daha bitmedi demektir.”
“Aynı bölgede çok daha kötüsünü de görmüş”müş ve bu nedenle “şükür demiyormuş tabii ki”, ama korkacak, feryat edecek bir durum da yokmuş hani! Toparlanmış ortalık!..
Fotoğrafçısı Sebati’nin gittiği Suriye-Azaz’da El Kaideci, İhvancı, siyasal İslamcı besleme militanların gözü dönmüşlüklerini, kaş yapayım derken göz çıkarma misali, “Sünniyse bırakıyorlardı, Alevilere ne yaptıklarını ise ne siz sorun ne ben söyleyeyim” diyerek ağzından kaçırması gibi, Berberoğlu da ağzından kaçırıyor, şecaat arzederken sirkatin söylüyor: “Şemdinli’deki son savaş” diye başlıyor, “Akşam erken indi top sesiyle” diye sürdürüyor. Asıl, propaganda fotoğrafını çekmeye gidişini anlatması ele veriyor: Giriş izni yokmuş! “Savaş bölgesi” olmalı ya da o tartışmalı “denetim alanı”. Anlatıyor: “Daha ilçeden çıkmadan yolumuz kesildi. Ne Derecik’e yol izni çıktı, ne de ters yöndeki Alan’a. Bozulduk. Kızdık. Çaresiz geri döndük. Koman ve Karadağ boyunda bir tepe bulduk. Bagajdaki masayla sandalyeyi yerleştirdik…” Peh peh!
Oysa “doğrular tekeli”ni elinde tutan Başbakan HaberTürk’te yalanlamıştı!
Aynı konuşmasında, Başbakan neler dememişti ki! 66 aylık çocuklarını okula göndermek istemeyen aileleri nasıl da suçlamıştı örneğin: “Rapor alanları ben evlatlarına ihanetle vasıflandırıyorum. Niye? ‘Benim evladım geri zekalıdır’ diyor.” Bak hele! Bir Başbakan nasıl çocuğu dolayısıyla anne-babasına hain der? Bu yetkiyi nereden bulur, alır? Ne hakkı vardır “dışarıdan biri”nin anne-babasıyla çocuğu arasına girmeye? Ama laikliği reddedip Allah’la “kulu” arasına girme yetkisini kendisinde bulanların ailesiyle çocukları arasına girme yetkisini haydi haydi bulma cüreti göstermeleri anlaşılmaz değil. Başbakan herkesin adına düşünüyor, davranıyor. “Doğrular” cebinde, yetkili sayıyor kendisini. “Seçilmiş” olmalı! G.W. Bush “seçilmişlik” iddiasındaydı! Hıristiyan Müslüman fark etmiyor. Seçilen seçiliyor! Başkan ya da Sultan da seçilecek ya!
Aynı konuşmasında 400 km2 ile aileleri hainlik nesnesi kılan, “doğrular”ın hep kendisinde olduğuna inanan/dayatan Başbakan, iki şey daha söylüyor: Bir, Türkiye halkının %76’sının karşı çıktığını bildiğimiz Suriye ile savaşa, meğer %58’lik destek varmış! Gerçi soru “Suriye Türkiye’ye müdahale ederse” diye başlıyor, ama olsun, yine de doğrusunu o bilir! Ve iki, “Bunlar (BDP’liler) siyasetçi olmaktan çıktılar. Bu tür adamlarla (BDP’liler) müzakere olmaz.” Yani? Müzakere de neymiş, tek başınıza karar verin Başbakan! Ya da bir-ki bakanla istişarede bulunun, yeter! Savaş değil ki zaten.. Tarafları yok ki! Kürt sorunu da yok! Siz ne emir buyurursanız o olur!
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50
- Bahçeli, MHP ve terör... 17 Ekim 2024 05:43
- CHP ile nereye kadar? 15 Ekim 2024 05:11
- Sadece İsrail mi terörist? 08 Ekim 2024 04:51
- İsrail’le uzlaşıp anlaşma mı, mücadele mi? 06 Ekim 2024 03:57
- Haydut başı: Amerikan emperyalizmi 01 Ekim 2024 05:02