4+4+4’ün asıl hedefi -I
Fotoğraf: Envato
Kapitalist sistemin günümüzdeki temel ihtiyaçlarına ve hükümetin siyasal hedeflerine uygun olarak hayata geçirilmeye çalışılan 4+4+4 eğitim modeli, bir süredir çeşitli yönleriyle tartışılıyor. Zorunlu eğitimin 1819 yılındaki ilk uygulaması ile hedeflenenlerle, bugün Türkiye’de 4+4+4 ile nasıl bir nesil yetiştirmek istendiğine ilişkin hedefler arasındaki benzerliklere baktığımızda, karşımıza çıkan ortak noktalar dikkat çekici.
Kuşkusuz her ülkenin eğitim süreçleri, o ülkelerin tarihsel ve toplumsal özelliklerine özgü şartlarda biçimlenir. Ancak söz konusu olan çocukların yetiştirilmesi olunca, ulaşılmak istenen hedefler açısından ortak sayılabilecek pek çok nokta bulmak mümkün.
Prusya’da 1819 yılında ilk kez uygulanan zorunlu eğitim uygulamasının hedefleri, zorunlu eğitimin işlevi konusunda yeterince ipucu veriyor. Sanayi devriminin ilk yıllarında uygulanan zorunlu eğitim uygulamasının hedeflerinden birisi, maden ocaklarında çalıştırılmak üzere itaatkar işçiler yetiştirmek olarak belirlenmiş.
Sanayi devrimi sürecinde zorunlu eğitim ile itaatkar işçiler yetiştirmenin yanı sıra, orduya itaatkar asker yetiştirmek, hükümete azami düzeyde bağlı kalacak sivil memurlar yetiştirmek ve önemli konularda birbirine yakın düşünen yurttaşlar yetiştirmek gibi bugün için de geçerliliğini koruyan ilkelerin olması dikkat çekici. Bu durum, her dönem çeşitli yönleriyle tartışılan eğitim sistemlerinin, üzerinde yükseldikleri ekonomik-toplumsal sistemlerden ve sınıflar arası ilişki ve çelişkilerden bağımsız değerlendirilemeyeceğini gösteriyor.
Kapitalizmde zorunlu eğitimin amacı, bireyleri mümkün olan en küçük yaştan itibaren belli amaçlar doğrultusunda yetiştirmek. Burada asıl hedeflenen ise, çocukların entelektüel ve kişisel gelişimlerini arttırmaktan çok, sisteme ve onun kurallarına “boyun eğmek” ve her ne koşulda olursa olsun “itaat” etmenin temel olduğu bir toplum sistemini yerleşik hale getirmek. Başbakanın 4+4+4’ün yasalaşması sürecinde “Dindar nesil yetiştirmek istiyoruz” sözüne bu açıdan baktığımızda, Başbakanın temsil ettiği sınıfın içgüdüsüyle, aslında tarihsel bir gerçekliği ifade ettiği söylenebilir.
Kuşkusuz kapitalizmin gelişim sürecinde yaşanan değişiklikler, belli bir süre sonra kaçınılmaz olarak eğitim sistemlerini de etkiliyor. Günümüz kapitalizmi sömürüyü arttırmak, işçileri hem fiziksel, hem de zihinsel olarak daha dazla sömürebilmek için, geleceğin işçilerini yetiştirecek olan eğitim sistemini dönemin koşullarına ve ihtiyaçlarına uygun bir şekilde düzenlemek istiyor.
Ucuz, eğitimli, ama hepsinden önemlisi “Koşulsuz itaat eden”, kendisine verilen ile yetinen, öyle hakmış, sendikaymış bu tür “servet düşmanı” oluşumlara mesafeli duracak bir iş gücünün yetiştirilmesi için 4+4+4 gibi dayatmalarla eğitim biliminin en temel ilkelerine meydan okuyorlar.
Çocukların olması gerekenden daha küçük yaşlardan itibaren okula başlatılması, kuşkusuz kapitalist sistemin bugün ve gelecekteki ihtiyaçlarına uygun “itaatkar” bireyler yetiştirilmesini kolaylaştırdığı için tercih ediliyor. Bu anlamıyla 4+4+4 ile eğitim sistemine getirilen değişiklikler, zorunlu eğitim sistemlerinin ilk ortaya çıktığı dönemdeki hedeflerinden kesinlikle bağımsız değil.
Mevcut kapitalist düzenin sosyal, siyasal ve kültürel değerleri ve düşünce yapısının örgün eğitim yolu ile küçük yaşlardan itibaren bireylere aktarılması, çocuklara küçük yaşlardan itibaren sistemi ayakta tutacak birtakım değerlerin benimsetilmesi açısından önemli. Uysal yurttaşların bizzat okul sistemi ve müfredat üzerinden yeniden üretilmesi, öncekine göre daha esnek bir sistem olan 4+4+4 ile hayata geçirilecek. Bu nedenle 4+4+4 eğitim modelinin, egemen sistemin anlayışı ve işleyiş kurallarını daha profesyonel bir içerikte sürdürmek açısından neden zorla dayatıldığını anlamak kolaylaşıyor.
Ezilen sınıflar açısından bakıldığında, geçmişte sadece üst sınıflara özgü olan eğitim hakkı, işçi sınıfının diğer bütün hakları gibi, belli bir mücadele üzerinden kazanıldı. Sosyalizmin etkisiyle bir dönem herkesin eşit koşullarda ve parasız olarak yararlanması için somut adımların atıldığı günlerden bugünlere gelindi. Bugün eğitim, temel bir hak olmaktan çok, sadece egemen sınıfın ihtiyaçları ve amaçlarına uygun bir içerikte örgütlenmek isteniyor. Bu noktada sermayenin 4+4+4 ile ulaşmak istediği hedefler ve bu hedeflere karşı mücadelenin nasıl olması gerektiği önem kazanıyor. Konunun bu yönüne haftaya değinelim.
- Asgari ücret stratejisi 05 Aralık 2024 04:54
- Geçinemeyenler 28 Kasım 2024 04:36
- Asgari ücret tartışmaları 14 Kasım 2024 04:36
- 2025 bütçesi üzerine-3 07 Kasım 2024 04:24
- 2025 Bütçesi üzerine-2 31 Ekim 2024 04:38
- 2025 bütçesi üzerine - 1 24 Ekim 2024 04:38
- Hak mücadeleleri 17 Ekim 2024 03:30
- Borç batağında çırpınanlar 03 Ekim 2024 04:42
- Derin sessizlik 19 Eylül 2024 04:33
- Yeni OVP’nin emekçilere vaadi 12 Eylül 2024 04:35
- Kısır döngü 05 Eylül 2024 04:58
- Az çalıştırıp çok sömürecekler 22 Ağustos 2024 04:20