Engelleri yıkalım
Engelli yurttaşlarımızın sorunları giderek artıyor ama, seslerini duyan yok, yüzlerine bakan yok. Devlet, milyonlarca engelli yurttaşını resmen yok sayıyor.
Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin yıllar önce imzaladığı engelli hakları sözleşmesine ülkemiz de taraf olmuş, ama görünüşe bakılırsa sonradan tarafsız olmuş. Çünkü engelli hakları konusunda atılan doğru dürüst bir adım yok.
Devletin imza attığı engelli hakları sözleşmesinin ana ilkelerini, hem engelli, hem de engelsiz yurttaşların gözüyle incelersek, hangi noktada olduğumuz ortaya çıkıyor. Sözleşmenin ana ilkeleri; ayrımcılık yapılmaması, topluma tam ve etkili katılım, farklılıklara saygı gösterilmesi, fırsat eşitliği, erişilebilirlik, kadın ve erkek eşitliği gibi başlıklardan oluşuyor. Bu ilkelerin, insan haklarının temelleri olduğunu biliyoruz.
Ülkemizde engelli hakları adı altında birtakım ekonomik indirimler ve avantajlar engellilere sağlanmışsa da, pratikte ya uygulanmıyor, ya da çok yetersiz kalıyor.
Engelli yurttaşlarımızın önündeki en zorlu engel, mimari erişim hakkıdır. Kamu binalarında, halka açık alanlarda, cadde ve sokaklarda engellilerin erişim kolaylığı bulunmuyor. En lüks otellerde ve alışveriş merkezlerinde bile engelliye ulaşım hakkı tanınmıyor. Ülke ve kent yöneticileri, planlarını engellilerin evlerinden çıkmaması üzerine kurmuşlar, öyle de devam ediyor.
Yaşadığım kentten örnek vereyim, Ankara’da engellilerin araçlarıyla cadde ve sokaklara çıkabilmesi kesinlikle mümkün değil. Belediye Başkanı Melih Gökçek, Disneyland kurma hayaliyle uğraşırken, cadde ve sokakları engellilerin nasıl kullanacağını unutmuş, bu sorunu kesinlikle görmüyor. İşin en doğrusu; Melih Gökçek dahil bütün belediye başkanlarını birer tekerlekli sandalyeye oturtup, kentlerin cadde ve sokaklarına bırakmaktır. Kaç metre gidebileceklerini kendileri yaşayarak görmeliler..
Engellilerin erişim haklarının sağlanmasında mimar ve mühendislere de büyük görev düşüyor. Öncelikle, erişim hakkının, insan hakkı olduğunu meslektaşlarımızın benimsemesi gerekiyor. Projeleri hazırlayan, onaylayan ve uygulayan mimarların engelli erişimini bir detay olarak değil, proje hedefi olarak amaçlaması zorunludur. Bir yapıyı tasarlarken, o yapıda engelli yaşamının nasıl sağlanacağı, temel tasarım ölçütü olmalıdır.
2005 yılında engellilerin mimari erişim kolaylığını sağlamak amacı ile bir yasa kabul edilmişti. Buna göre kentlerdeki bütün cadde ve sokaklar, halka açık alanlar ve kamu binaları engelli erişimine uygun hale getirilecek, bunu uymayan kurumlar da parasal yaptırımlarla karşı karşıya gelecekti. Ne oldu, ne bitti bilinmez; yasanın uygulama tarihi ilk önce 7 Temmuz 2012 tarihine, şimdi de 2015 yılına ötelendi. Yani, bu AKP iktidarı, çıkardığı yasayı tam 10 yıl sonra uygulamaya sokacak. Engellilerin önündeki en büyük engelin AKP iktidarı olduğu işte buradan belli oluyor.
Engellilere erişim haklarının sağlanması atla deve değildir; yerel yöneticilerin veya kamudaki birim yöneticilerinin bu yasanın uygulama tarihini beklemelerine de gerek yoktur. Makam odalarına ve makam araçlarına harcadıkları paranın çok az bir kısmı ile, kamu binaları ve halka açık alanlar engelli erişimine açılabilir. Belediyeler, ulaşım araçlarını engelli kullanımına uygun hale getirebilir. Ellerini tutan yok, önlerinde engel yok.
Engelli yurttaşlarımızı ötekileştiren, evlerine kapatan AKP iktidarının bakanı Fatma Şahin’in, bakanlık birimlerinde ve İnternet sitesinde engellileri, “özürlü” olarak nitelemesi ise bunların ne kadar ayrımcı olduğunu, soruna hangi pencereden baktığını gösteriyor..
Evrensel'i Takip Et