Aynı safta olanların ortak mücadelesi
Fotoğraf: Envato
Başbakan Erdoğan ve AKP propagandası; “şişenin boğazı”ndaki iç içe geçişleri, kendisi bakımından; CHP’yi Alevicilik ve Baasçılık yapmakla, Suriye rejiminin yanında yer almakla suçlarken, BDP ve PKK’nin de Suriye rejimini desteklediğini iddia ederek, CHP ve BDP’yi aynı safa koymaktadır. Burada da kalmayan AKP propagandası, PKK’nin arkasındaki düşman gücün Suriye rejimi, İran ve Irak olduğunu iddia ederek, Kürt sorunuyla Suriye sorununu, hatta İran ve Irak’la ilişkileri Kürt sorunu ve Alevilerin talepleriyle ilişkilendirmektedir.
Bu tablo ile hükümet, “siyasi davranmak”ta, karşıtlarını tek bir cephede birleştirerek mücadele etmeyi amaçlayarak elbette kendi işini kolaylaştıran siyasi bir tutum almaktadır. Ancak, batı emperyalizminin bölgeye müdahalesinin bir Şii-Sünni çatışması ekseninde yeni bir saflaşma üstünden İran’ın çökertilmesini başlıca amaç edindiği dikkate alındığında, Kürtlerin ve Alevilerin hak talebinde bulunan kesimleriyle, Suriye’ye dış müdahaleye karşı çıkan odakları (Kürtler, Aleviler, Suriye’ye müdahale karşıtları, 4+4+4’e (*) karşı çıkanlar, ... bu alanda hükümete muhalefet edenler) nesnel bakımdan aynı cepheye itmiş olduğu apaçıktır.
Şişenin boğazındaki sıkışıklığı ve iç içe geçmişliği doğru anlamak için şunları da hatırlamak gerekir:
1- Türkiye, Suriye sorununda nerdeyse tek başına kalmıştır. Dahası kendince “ileriye” doğru atacağı her adım onu daha da zora sokacakken, bugünkü halde kalmak da mülteci sorunundan El Kaide, Taliban uzantısı terörizmin Türkiye’de güç kazanmasına kadar Suriye’nin sorunlarını Türkiye’nin içine daha çok taşıyacaktır. Ve elbette bu nedenle de ayrıca Nusayri Araplar ve Alevilerin talepleriyle Türkiye’nin Suriye politikası arasındaki çelişki de büyüyecektir.
2- Kürt sorununda hükümet, tamamen açmazdadır. Elindeki silah üstünlüğünü kullanarak BDP, PKK ve Kürt siyasi güçlerini ezerek “Kendine göre bir çözüm” dayatmayı amaçlamaktadır. Gelişmelerin seyri ve hükümetten yapılan açıklamalar, bu yoldan en azından bir süre daha dönülmeyeceğini göstermektedir. Nitekim Başbakan BDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması için yargıya emir verdiğini açıkça söyleyerek bu alanda nasıl pervasız bir çizgi izlediklerini de göstermiştir.
3- Diyanetin cemevlerini ibadet yeri kabul etmemesine de dayanarak AKP propagandası Aleviliği, “İslam dışı”, “din dışı” ilan eden bir tutuma yönelirken büyüyen Suriye sorunu üstünden Alevileri köşeye sıkıştırmaya çalışmaktadır. 4+4+4’le birlikte eğitimin içeriğinin Alevilerin isteklerinin tam tersine ikinci dört yılda adeta bir imam hatibe dönüştürülme girişimiyle de birleştiğinde Alevi sorununun milyonlarca Alevi’yi kapsayan bir inanç özgürlüğü, laisizm mücadelesi olarak önem kazanacağı bir sürecin de başladığını göstermektedir. Alevilerin hak talebinde bulunan kesimlerinin Suriye sorununda, İran sorununda, eğitim sorununda ya da CHP ile AKP polemiklerinde yeniden yeniden gündeme gelmesinin nedeni de şişenin boğazındaki bu sıkışmışlıklardır. Dün İslam dünyasının din adamlarına yaptığı konuşmasında da Başbakan bir kez daha Esad’ı Alevi rejimi kurmakla ve Esad’ı destekleyenleri de mezhep dayanışması yapmakla suçladı. Kısacası hükümetin, Suriye sorununda olsun Kürt sorununda olsun siyasetin silahlarla olan biçimini öne çıkararak tam bir açmaza sürüklenmiş olan politikasını kurtarmak için kendine bir yol açmaya çalıştığını görüyoruz. Öte yandan PKK de hükümete aynı biçimde yanıt vererek, silahla alt edilemeyeceğini gösterme açmalı yöntemleri kullanmaya koyulmuştur. Ki, bu durum, silahların böyle öne çıkması sivil itaatsizlik eylemleri başta olmak üzere sivil halk kesimlerin politikaya müdahale imkanlarını zorlaştırmaktadır.
Burada hükümetin amacı, “Şehitler ölmez” propagandasıyla malum duyarlılıkları kışkırtarak, “Ne oluyor; bütün bu ölümlerin acıların sorumlusu kimdir, bunlar hangi politikaların devamıdır?” gibi soruların yanıtları üstünde düşünmeyi, tartışmayı geçersizleştirmektir.
Ve bu durum barış, demokrasi ve özgürlükler mücadelesinin önemini öne çıkarırken aynı zamanda bu alanlardaki mücadelenin tek bir mücadele olarak birleşmesi doğrultusundaki gelişmeleri de hızlandırmıştır.
Bugün asıl olan, yukarıdan beri ifade edilmeye çalışıldığı gibi, Kürt sorununun, Alevi sorununun (inanç özgürlüğü ve laisizm temelinde) demokratik çözümü, Suriye’ye dış müdahaleye karşı çıkanların demokratik bir platformda birleşmeleri ve bunu başarmak Türkiye’nin demokrasi güçlerinin asli görevidir. Bu girişimler bir yandan Türkiye’nin demokratikleştirilmesi mücadelesinin bir dayanağı öte yanıyla da ancak gerçeklerin doğru bir biçimde açıklanması amaçlı bir aydınlatma faaliyetiyle birleştiği ölçüde anlamlı olacaktır. Hele “şişenin boğazı”nın böylesi karmaşık bir görüntü sergilediği dönemde bu aydınlatma ve mücadele çizgisinde ısrar daha da önem kazanmaktadır. Bu amaçla eldeki araçların en verimli biçimde kullanılması, yığınların her vesileyle hükümetin ülkeyi soktuğu çözümsüzlük ve şiddet sarmalından çıkılması için mücadele eden güçlerle birleşmesine teşvik de burada hayatidir.
Kısacası aynı tarafta olanların, ön yargıları ve karasızlıkları aşarak aynı mücadele hattında birleşmesi geleceğin nasıl olacağını da belirleyecektir.
Burada bir etkene daha değinmekte yarar var: “Şişenin dip bölümü”nde bulunan ama son aylarda hayli de hareket kazanan emek mücadelesinin her an “şişenin boğazına” doğru hızla hareket edebileceği gerçeğidir. Ki, bu herhalde ayrıca bir değerlendirmeyi gerektirecek bir konudur.
(*)Dahası 4+4+4 üstünden eğitimin içeriğini yeniden düzenleyen, “dindar bir toplum”, “muhafazakar bir toplum” oluşturma programını hayata geçirmeye ve AKP Hükümetinin, bunu aynı zamanda bölge ülkelerinin rejimlerinin yeniden biçimlendirilmesinin de temeli yaparak, “yeni Osmanlıcılığa” ideolojik bir dayanak oluşturmayı amaçladığını söylemek abartı olmaz.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00