Nabi’nin anlattığı ‘iktidar meyhanesi’
Unesco, geçen yıl Buhurizade Mustafa Itri’nin “Klasik Türk müziğinin en iyi temsilcilerinden birisi olması”, Şair Nabi’nin “Felsefe, lirizm ve hicivde ulaştığı yüksek düzey” gerekçesiyle 300. ölüm yıl dönümlerinde uluslararası anma etkinlikleri düzenlenmesine karar vermişti.
Kayda değer bir şeyler yapılmadı pek galiba.
Itri, dinsel müziğimize yaptığı katkılarla günlük yaşama girmiş bir bestecidir. Segah Bayram Tekbiri, Segah Salat-ı Ümmiye’nin beste olduğu akla gelmez. Ben onu bizim Bach’ımızdır, diye tanımlarım. Alaturkaya meraklı olanlar da “Tûti-i mucize-gûyem ne desem lâf değil”in bestesinin onun olduğunu bilse ne mutlu. (Güftenin Nefi’nin olduğunu bilse harika).
Aklınızda olsun çiçek yetiştirmeyle ve meyvecilikle de ilgili olduğu bilinir. Itri mahlasını bu yüzden kullandığı, kendi adıyla anılan İstanbul’un ünlü “Mustabey Armudu”nu ilk kez onun yetiştirdiği de söylenir. Bu iddialar yakıştırma da olsa, onun hayatını kazanmak için çalışmak zorunda olan biri olduğunun kanıtıdır bence.
Gelelim Nabi’ye: 1641 senesinde, Şanlıurfa‘da doğan Yusuf Nabi’nin Urfa’daki yaşamı bilinmiyor. Yirmi dört yaşında İstanbul’a gitmiş, eğitimini sürdürürken Vezir Musahip Mustafa Paşa’la tanıştırılmıştır. Paşanın önce katibi sonra kethüdası olmuş, şiirleriyle tanınmıştır. Paşa ölünce Halep‘e gitti. Birçok önemli isimle İstanbul’daki ilişkileri yüzünden Halep’te yaklaşık 25 yıl rahat yaşadı. Eserlerinin çoğunu (ölçülü uyaklı ve düz yazı olarak 10 kitabı var) bu yıllarda kaleme almıştır. Halep Valisi Baltacı Mehmet Paşa sadrazam olunca Nabi’yi yanına aldı. Bu dönemlerde Darphane Eminliği, Baş mukabelecilik gibi görevlerde bulundu.
Nabi Osmanlı‘nın duraklama devrinde yaşamış bir şairdi, idare ve toplumdaki bozukluklara şahit oldu. Bu durum eserlerinde devleti, toplumu ve sosyal hayatı eleştirmesine neden olmuştur. Kendi oğluna seslenen bir öğüt kitabı olan Hayriye (1857’de Fransızcaya çevrilip yayınlanmıştır) dilimizde bu alanda yazılan ilk kitaptır
Bazı kaynaklara göre Nabi’nin sesi güzeldi. Müzik konusunda da başarılıydı. “Seyid Nuh” ismiyle bazı besteleri olduğu iddia edilir.
Ben Nabi’nin bir gazelini çok severim hem söylenişini hem anlamını: “Bağ-ı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz /Biz neşatın da gamın da rüzgârın görmüşüz” İktidarı bir meyhaneye benzetir. Bu meyhanede ki sarhoşluğun sonrasını hatırlatır: “Çok da mağrur olma kim meyhane-i ikbalde/ Biz hezaran mest-i mağrurun humarın görmüşüz”.
En iyisi bu gazelin günümüz Türkçesiyle söylenişini verelim:
“Dünya bahçesinin hem güzünü hem baharını gördük. Biz sevinç günlerini de üzüntü dönemlerini de gördük. Çok da gururlanma iktidar meyhanesinde ki, biz binlerce gurur sarhoşunun, sarhoşluk sonrası, mahmurluk baş ağrısını gördük. Mevki ülkesinin nice taştan yapılmış kalesini gördük ki bedduanın ah topuyla yıkıldı. Bir çağıltısıyla bin iktidar evini yıkar, dertlilerin nice ilenmesinin gözyaşı selini gördük. Sonunu bir ah oku getirir, biz bu meydanın nice çevik süvarisini gördük. Saygı görmeyle kabaran, sayısız mağrur göğüs gördük ki bir gün rütbe odasının pabuçluğunda el bağladı. Dilenci çanağına dönüşür murat kadehi, biz bu sofranın ey Nabi çok şarap içenini gördük.”
Bu gazelin Çorlulu Ali Paşa’ya yazıldığı söylenir.
Bazı kaynaklara göre Nabi’nin sesi güzeldi. Müzik konusunda da başarılıydı. “Seyid Nuh” ismiyle bazı besteleri olduğu iddia edilir . Çevresindeki olgular Nabi’yi didaktik şiir yazmaya itmiş, ancak şiirlerinden iktidar meyhanelerindekiler pek ders almamış.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp
Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.
Evrensel'i Takip Et