08 Eylül 2012 10:30

Tanrıçanın oğlu da savaş kurbanıydı

Tanrıçanın oğlu da savaş kurbanıydı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tanrı, demirci işliğinde onun istediği silahları döverken, tanrıça güzel Tetis’le Hefaystos’un karısı Haris, konağın salonunda  dertleşiyorlardı... Bu konuşmalar arasında Tetis, kendisinden ve yazgısından dert yandı uzun uzun. Baştanrı Zeus, onu “erkek egemen” duygularının oyuncağına dönüştürmüştü. Olup bitenleri gözleri yaşararaktan anlattı Haris’e...

TANRIÇA TETİS, DENİZ İHTİYARI NEREUS’UN KIZIYDI

Gerçekten de Deniz Kızı Tetis kimdi? Onun hakkında tanrılar da hep yarım yamalak bir şeyler bilirlerdi...
Aslında Tanrıça Tetis , eski Deniz Tanrısı İhtiyar Nereus’un elli kızından biriydi. Ve Nereid’ler de denen bu kızların en güzeliydi!.. Ayağında da gümüş halhal vardı hep... Ege denizinin derinliklerinde ailecek oturdukları paslanmaz, yosun yeşili bir konakları vardı.
Diğer kız kardeşlerine göre çok daha ince yürekli ve yardımseverdi Tetis. Üstelik bulutların üstündeki Olimpos ülkesinde oturmadığı için, dünyamızla çok daha içli dışlıydı. Onun güzelliklerine vurgundu. İnsanları da çok seviyor, ama onların dünyayı kendilerine zehir ettiklerini gördükçe kahroluyordu. Hatta onları kendi çıkarları için vuruşturan Baştanrıya ve onun yeryüzündeki temsilcileri olan aç krallara karşı da öfkesi büyüktü. İnsanların bilinçsizce kırılıp kırılıp gitmelerine bir anlam veremiyordu... Kısacası savaşlardan iğreniyordu. Oysa insanların o güzelim dünyada insanca yaşamalarının tek engeli savaştı. Kendisi de, bir tanrıça olmasına karşın bir savaş kurbanıydı... Çünkü gözü gibi sevdiği tek oğlu Ahilleus da, Troya savaşında ölecekti...

TETİS, HEM İNSANLARA HEM TANRILARA HEP YARDIM EDERDİ

Tetis, deniz yüzeyine çıktığında, yollarını şaşıran gemicilere ve de denizlerin gizemlerini insanlığın yararına öğrenmeye çalışanlara yardım için, elinden geleni esirgemezdi...
Özellikle Dünya Emekçilerinin Tanrısı Hefaystos’a yaptığı yardımlar hiç unutulamazdı... Tanrıça Hera, daha çocukken oğlu Hefaystos’u doğuştan topal diye beğenmeyip Olimpos’taki sarayının penceresinden yıldızların içine fırlatıp atıvermişti! Yeni yetme Hefaystos denize çakıldığında, denizin dibinde yaşayan Tanrıça Tetis analık etti ona. İyice topallamaya başlayan bu yeni yetme tanrının artık Olimpos’a dönmesini istemedi. Dünyamızda kalıp kör ve bilinçsiz insanlara, ateşi ve madenleri kullanmasını öğretirse daha iyi olur, diye düşündü. O yüzden onu Ege Denizi’nin altındaki demirci işliklerinde çıraklığa verdi... Böylece onun, madenlerle ilgili bütün emekçilerin ve zanaatçıların tanrısı olmasına öncülük etti... Ayrıca Hefaystos; Tetis’in sevgi ve şefkat yüklü yardımlarıyla, insanları Altın Çağ’larına götürecek Ateş’in de tanrısı oldu...

BAŞTANRI ZEUS, TETİS’E DELİ DİVANE VURGUNDU!

Hem Denizler Tanrısı Poseydon, hem de Baştanrı Zeus; ayağı gümüş halhallı Tetis’e deli divane vurgundular. Ne var ki etkin bir bilici; Tetis’le hangi tanrı evlenirse evlensin, onun doğuracağı çocuğun babasının tahtına kurulacağını söyledi. Zeus da, bakarsın ondan bir çocuğum olur korkusuyla,Tetis’i ölümlü Kral Peleus’la evlendirmeye karar verdi. Onlar için Olimpos tanrılar ülkesinde bir düğün şöleni düzenledi. Hır çıkartacağı bilindiği için yalnızca Kavga Tanrıçası Eris  çağrılmadı bu şölene!.. Ne var ki düğün sırasında, tanrıların ambrosya içip Apollon’un şiirleriyle kendilerinden geçtikleri bir sırada, Eris gene de yapacağını yaptı: Zeus’la karısı Hera, kızı Atena ve Afrodit’in oturduğu masaya bir altın elma düşürüverdi! Elmanın üzerine yazdığı yazıda, Zeus’un onu masasındaki tanrıçaların en güzeline kendi elleriyle sunmasını öneriyordu. Ani bir zıpkın yemişe döndü Zeus! Bu elmayı masasındaki üç tanrıçadan hangisine verse, haliyle kıyamet kopacaktı! O yüzden evren güzelinin bir hakem aracılığıyla belirlenmesi gerektiğini söyleyip işin içinden sıyrıldı!..Bunun üzerine Troya Prensi Çoban Paris’in bu yarışmada hakem olması uygun görüldü...

OĞLUM ÖLMESİN DİYE ONU ÖLÜMSÜZLEŞTİRMEK İSTEDİ

Kendisini zorla ölümlü Kral Peleus’la evlendirip nice savaşların ve dökülecek gözyaşlarının nedeni olan Zeus’a hep öfke duyuyordu tanrıça Tetis... Peleus’tan doğan her çocuğuna da ölümsüzlük kazandırmak için ayak topuğundan tutup harlak ateşler üstünde tavlıyordu... Çünkü savaşlarda çocuklarının ölmesini istemiyordu! Ahilleus’u da gene ateş üstünde tavladı. Ne var ki eliyle tuttuğu topuğu, ateş görmediği için haliyle silahlara en duyarlı yeri olarak kaldı! Ve Tetis, bu ölümsüzleştiremediği oğlunun er geç topuğundan vurulup genç yaşta öleceğini biliyordu!..

SAVAŞLARIN AMACI TALANDI

Tanrıça Tetis; egemen kralların kendi çıkarları uğruna tetikledikleri savaşlardan iğrendiği için, tek oğlu Ahilleus hiç değilse savaşa katılmasın diye onu bir kız çocuğuna dönüştürdü ve götürüp çok güvendiği bir aileye emanet etti. Ama gene de Kral Agamemnon, onu buldurup Troya savaşına komutan olarak alıp götürdü!..
Daha savaşın başlangıcında savaş ganimeti güzel Briseis’i paylaşamayan Ahilleus’la Başkral Agamemnon’un arası açıldı. Ahilleus, Başkral hakaretler yağdırdı. Ve onun çıkarları için Toyalıları kırıp geçirmiş olmanın acısı oturdu yüreğine!
***
Tetis’in her anlattığı öykü, bir başka öyküyle ilişkiliydi hep... O yüzden uzayıp gidiyordu konuşması...
Tetis’i büyük bir ilgiyle dinleyen Tanrıça Haris, bir ara gerçekten çok duygulandı. Hemen yerinden kalkıp yanına gitti ve Tetis’le uzun süre kucaklaştı...

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa