12 Eylül 2012 11:45

4+4+4’ün asıl hedefi-II

4+4+4’ün asıl hedefi-II

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kapitalizmde zorunlu eğitim aracılığıyla bireyler, küçük yaşlardan itibaren zorunlu olarak birtakım ölçütlere göre biçimlendirilir. Böylece egemen toplumsal sistemle uyumlu, yaşananlara itiraz etmeyen, sesini çıkarmayan bireylerin yetiştirilmesi amaçlanır. Bu açıdan bakıldığında, temelleri 12 Eylül darbesi ile atılan “eski” eğitim sistemi ile 4+4+4 modelinin “strateji hedefinin” aynı olduğu çok açık.
12 Eylül sonrasında ilkokuldan üniversiteye kadar eğitimde “Türk-İslam” sentezi benimsenirken, bugün gerek ülke yönetimi, gerekse eğitim politikaları ile adım adım 12 Eylül’ün izinden gidenlerin “Dindar nesil yetiştirme” hedefleri bire bir örtüşüyor.
AKP’nin 4+4+4 ile ulaşmak istediği kısa ve uzun vadeli hedefler ve okulların açılmasına sayılı günler kala yaşanan büyük kaos öyle görünüyor ki en az birkaç yıl sürecek. Tartışmalar, doğal olarak özellikle okula başlama yaşı üzerinde yürütülürken, en az okula başlama yaşı kadar önemli olan diğer konuların yeterince tartışılmaması önemli bir eksiklik. 4+4+4’ün hedefleri ve uygulama biçimi üzerinden yürütülen tartışmalarda, sorunun özünden uzaklaşılması ve asıl tartışılması gereken noktaların geri planda kalması, 4+4+4’ün yaratacağı birey ve toplum modeline karşı mücadeleyi de olumsuz etkileyebilir.
Ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın, bir toplumdaki sınıfsal farklılıkların eğitim süreçlerine şu ya da bu şekilde yansıması engellenemez. Yoksul emekçi çocuklarının çok azı eğitim sistemi üzerinden “sınıf atlama” olanağı bulabilirken, “fırsat eşitliği” söylemi ile herkesin eşit fırsatlara sahip olduğu iddia edilir. Oysa gerçekler bu ifadenin tam tersidir. Türkiye’de sınıfsal farklılıkların giderek artması, anadili farklılıklarının anadili Türkçe olmayan çocuklarda yarattığı büyük travmalar, farklı inanç gruplarına mensup olmanın getirdiği dezavantajlar vb gibi etkenler, o sürekli dillendirilen “fırsat eşitliği” kavramının koca bir yalan olduğunun en somut kanıtıdır.
Dünya üzerinde okulöncesi çağdaki çocuğu ilkokul eğitimine alan ve 9 yaşında ilkokulu bitirtip, 10 yaşında meslek seçtiren kaç ülke var? 4+4+4 modeli, ikinci dört yıldan sonra gündeme getirilen mesleki yönlendirme ile muhtemelen dünyada bir ilk olacak. Türkiye’nin bu alanda örnek aldığı ülkeler Almanya ve ABD. Bu ülkelerde de benzer bir şekilde çocukları erken yaşta mesleğe yönlendirme var. O yüzden Almanya’da göçmen ailelerin çocukları doğrudan meslek okullarına yönlendirilirken, ABD’de beyaz okulları ile çoğunluğu göçmenlerden oluşan melez okulları arasında dağlar kadar nitelik farkı ortaya çıkmış durumda. Aynı şey Türkiye’de de yaşanacak.
4+4+4 ile yoksul emekçi çocukları, anadili Türkçe olmayan çocuklar ikinci ve üçüncü dört yılda mesleki eğitime yönlendirilirken, orta ve üst sınıf ailelerin çocukları ilgi ve yeteneklerine göre daha nitelikli eğitim alma “fırsatı” bulacaklar. Eğitimde yaşanan yoğun ticarileştirme ve özelleştirme böyle devam ederse, meslek lisesinde okumak “daha ucuz”, diğer alanlarda okumak “daha pahalı” olacak. Bu hedef başarılabilirse, Başbakan’ın ifade ettiği gibi önce dershaneler kalkacak, arkasından sınavlar. Çünkü parası olan bütün eğitim kademelerini “tıkır tıkır” geçecek. Yoksul emekçi çocukları ise, ortaokul ve liseden itibaren çırak, aday çırak ve stajyer olarak tezgah başında, “üç kuruş” ücrete, “tıkır tıkır” çalıştırılacak.
Türkiye’de 4+4+4 ile mesleki eğitimin oranının yüzde 65’e çıkarılması hedefi ile çalışan nüfusunun yüzde 62’sinin ücretli emekçi olması asla bir tesadüf olarak değerlendirilemez. Üstelik üç beş yıl içinde devletin mesleki eğitimden tamamen çekilerek, bu alanı özel sektöre bırakacağı ve “özelleşen” meslek liselerini kamu kaynakları ile doğrudan destekleyeceği gerçeği ortada dururken.  
Bütün bu gerçekler gün gibi ortadayken, bahsi geçen tehlikeleri bütün yönleriyle gören ve bu kapsamlı saldırıyı püskürtebilecek bir mücadele cephesinin henüz oluşturulabilmiş olduğunu söylemek elbette mümkün değil. Ancak eğitimde 4+4+4 modelinin uygulanmasının en az birkaç yıl süreceği dikkate alındığında geç kalınmış da sayılmaz.
Eğitim Sen’in 15 Eylül’de gerçekleştireceği miting, 4+4+4’e karşı mücadelenin bugüne kadar biriktirdikleri ve mücadelenin geleceği açısından mutlaka bir gösterge olacak. Ancak asıl mücadelenin 17 Eylül’de okulların açılmasından itibaren öğrencisi, öğretmeni ve velisiyle çok daha geniş bir kesimi kapsar hale geleceği ve uzun soluklu bir mücadeleyi gerektirdiği asla unutulmamalı.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa