Resimler canlanırken
Fotoğraf: Envato
44 gazeteci. İstanbul’dan, Ankara’dan, Diyarbakır’dan toplayıp getirdiler. Hepsini yasadışı örgüt üyesi yaptılar! Yargılıyorlar.
Aralarından sadece dört ya da beşini şahsen tanıyorum. Diğerlerini, haziran ayındaki “tanıklık günleri” boyunca taşıdığımız fotoğraflardan biliyorum yalnızca.
10 Eylül günü duruşma salonuna girdiğimde, tutuklu sanıklar bölümünde, jandarma erlerinin arkasından el sallayan, yakınlarıyla, arkadaşlarıyla selamlaşan, uzaktan uzağa konuşmaya çalışan o insanları gördüm. “Gazeteciliklerine tanıklık ettiğimiz” resimlerdeki o insanları.
Yüzlerini görmeye çalıştım.
Gördüğüm her yüz, hafızamdaki o donuk fotoğraf karelerinden çıkarak hareketlendi, birer birer canlandı.
***
Eylül… Sonbaharın başlangıcı.
Adli yılın açılışıyla birlikte gazeteci davaları da yeniden başladı.
Hatice Duman, hakkında mahkeme tarafından ömür boyu hapis cezası verilmiş bir gazeteci. 12 Eylül’de dosyası Yargıtay incelemesindeydi. Mahkeme kararının bozulması beklentisiyle Yargıtay’daydı kulağımız. Kararın açıklanması, umutlarımız, beklentilerimiz 10 Ekim’e kaldı.
Hatice Duman’ı hiç görmedim. Tutuklu Gazete’deki yazılarını okudum. Onu, “gazeteciliğine tanıklık ederken” taşıdığımız fotoğraflardaki haliyle biliyorum yalnızca.
***
Meslektaşlarımız Füsun Erdoğan, Bayram Namaz ve Sedat Şenoğlu, yine bir örgüt üyesi olmak suçlamasıyla yargılandıkları davada 6 Eylül’de mahkemedeydiler. Onlar 6 yıldır tutuklular. Onları da önce fotoğraflarından tanıdım. Sonra duruşma salonlarında defalarca görüştük. Ama 6 Eylül’de tahliye olan Sedat Şenoğlu ile 10 Eylül’de dayanışma için geldiği KCK duruşması öncesinde kucaklaşmamız benim için bambaşkaydı.
***
Bedri Adanır…
Tutuklu Gazete’nin çıkarılmasını bize önerdiği mektuplarla 2011’in mayıs ayında başlayan tanışıklığımız dostluğa dönüştü. 2011 yılının 24 Temmuz’unda Basın Özgürlüğü Ödülü’nü aldıktan sonra, bir elimde ödül, diğer elimde Tutuklu Gazete’nin ilk sayısıyla Diyarbakır’da onun duruşmasını izlemeye gittim. Ona eserini göstermek ve o ödülün asıl sahibinin ben değil içerdeki gazeteciler olduğunu uzaktan işaretle de olsa anlatmaktı amacım. Hafızamdaki portre olmaktan çıkıp karşımda canlanan o ufak tefek dev adamı ilk kez o gün, 2011’in 26 Temmuz’unda gördüm.
Bir yıl sonra 2012’nin 24 Temmuz’unda Basın Özgürlüğü Ödülü, hapisteki gazeteciler adına Bedri Adanır ile KCK davasındaki 35 tutuklu gazeteciden biri olan Zeynep Kuray’a verildi.
Tarih 13 Eylül 2012. Bedri Adanır’ın duruşmasını izlemek üzere bu kez Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) Başkanı Arne König ile birlikte Diyarbakır’dayız. Tahliye olmasını ve kucaklaşmayı umuyoruz.
Vedat Kurşun…
Zincirlenmiş Azadiya Welat gazetelerinin önünde çekilmiş fotoğraflarından tanıdığım o kişi tahliye oldu. Birbirimizi hiç görmedik. Babası Şükrü Kurşun ile tanışıklığımız daha fazladır. Tahliye olduktan sonra telefonlaştık. Dün ise Diyarbakır’da çalıştığı gazetede ziyaret edip ilk kez kucaklaştık. Tahliye olan Ozan Kılınç’la birlikte uzun uzun sohbet ettik. Hafızamdaki bir resim daha canlandı.
***
14 Eylül 2012…
Ahmet Şık dışında hepsini önce resimlerinden gördüğüm, sonra duruşmalarını izledikçe konuşup tanıdığım 4’ü hâlâ tutuklu 10 gazetecinin yargılandığı Odatv duruşması yapılıyor bugün.
Ergenekon davasından tutuklu meslektaşlarımız Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Hikmet Çiçek, Deniz Yıldırım ve Turhan Özlü’nün yargılaması da devam ediyor sessiz sedasız. Deniz Yıldırım dışında hepsini tutuklanmalarından önce tanıyordum. Deniz’i ilk kez cezaevi ziyaretinde gördüm.
***
Onları yargılıyorlar…
Yalnızca onları değil. Mesleğimizi yargılıyorlar.
Gazeteciliği sorguya çekerken, aslında hepimizi yargılıyorlar. Halkın gerçekleri öğrenme hakkını yargılıyorlar.
Başbakana, halkın bilgi edinmesine ve haber almasına aracılık eden gazetecileri yargılatmak ve hapse attırmak yetmedi.
Halkın neyi ne kadar öğreneceğini de kendisi belirlemek istiyor. Şu ibretlik sözler ona ait:
“…demokrasinin standartları yükselirken; toplum daha açık, daha şeffaf bir noktaya ilerlerken; yani Türkiye bir değişim sürecini yaşarken bizdeki artık bu doğru bilgilenme anlayışının da yeniden ele alınması gerekiyor.” (Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 9 Eylül 2012)
Demokrasinizin “yüksek standartlarını” yukarıda özetledik. Doğru bildiğinizi ise sakın ardınıza koymayın.
Zira bilin ki boş durmuyoruz.
Resimlerle beraber biz de canlanıyoruz!
- Silah bırakılır, kalem asla 16 Mayıs 2013 09:21
- Anayasa askıya alındı, Recepyasa yürürlükte 09 Mayıs 2013 09:35
- Toplumun evrensel değerleri 18 Nisan 2013 10:13
- Akil insan dedem 04 Nisan 2013 09:49
- Çamur banyosu 28 Mart 2013 11:10
- Sanık ayağa kalk 14 Mart 2013 10:55
- Kim batsın, kim kalsın? 07 Mart 2013 10:04
- Yarasa mı? Terörist mi? 28 Şubat 2013 09:12
- Devleti yıpratan hükümet 22 Şubat 2013 04:00
- Hükümeti yıpratan yargı 14 Şubat 2013 09:53
- İfadelerin sefaleti 07 Şubat 2013 09:52
- Palavra ya da palaver 31 Ocak 2013 10:15