Film, Angelina, Arap sonbaharı
Çok film izlemenin faydası, filmlerin neye benzediğini kısa parçalardan tahmin etmeyi kolaylaştırması. Çok kötü film izlemenin faydası olsa olsa, kötüye alışarak büyük tepkiler göstermek fikrinden uzaklaştırmasıdır. Hoş, zaten ne Müslümanların Masumiyeti’ne tepki gösterenler filmin kalitesiyle ilgilendi, ne filmin tamamını izlemek zorunda kaldılar.
Herkesin Youtube’de görüp de kızdığı videolara tepki gösterme şekli farklı. Bazıları büyükelçi öldürüyor, bazıları dava açıp siteyi kapattırıyor.
Filmin kalitesinden söz edilmesinin nedeni, hakikaten filme kötü demenin ona iltifat sayılacağı. Konusunda, İslam’ın ilk yıllarından bazı anekdotları tiye alarak kurgulamak gibi bir niyet olabilir, olsa olsa. Ama doğru dürüst bir olay örgüsü yok, oyunculuklar vasat, görüntüler berbat, diyaloglar uyduruk, espriler komik bile değil. İngilizce versiyonunda sadece aptalca bir eğlenme çabası görülüyor, iddiaya göre asıl hakaret içeren ifadeler Arapça dublajda yer alıyormuş. Orijinal hali o kadar seviyesiz ve dandik ki, şu kadar adamın para koyduğu, bilmem kaç memleketten İslam karşıtının dahil olduğu bir büyük komplo olması ihtimali iyice gülünç, doğruysa. Bu kadar kendini bilmemek ve bu kadar kendine güvenmek, elbette böyle şiddetli tepkileri değil ama bir açıklamayı hak ediyor.
Belki bir rastlantı, belki de birilerinin bu hakaret vakasının tamamını bir dalga geçme olarak planladığının göstergesi; filmin yönetmenin kullandığı takma ad Sam Bacile’in olası telaffuzlarından biri, embesil kelimesinin başına bir S gelmesi gibi bir şey. Komik mi?
İşte bu videolar İnternet’e konduktan sonra birkaç gün içinde kimse hakarete uğramış tepkili Ortadoğuluları tutamadı. Amerikan elçiliklerinin hedef olmasının bir tanecik dandik filmle olmadığı herkesin malumu tabii. Ortada bir provokasyon olduğu belli ama meczup görünümlü bu adamın dışında kimlerin bu manyakça kışkırtmaya parmağı olduğu tuhaf bir mesele. Amaç Arap halklarının ABD’ye öfkesini din başlığıyla etiketlemek ve onları saldırganlaştırmaksa, plan bir yere kadar işliyor görünüyor. Bu bahaneyle ABD’nin Libya’ya gemiyle “terör uzmanı” gönderdiği haberleri geliyor, El Kaide’nin de büyükelçi cinayetiyle kendi adamlarının intikamını aldığı iddia ediliyor. Yaşananların yaradığı adreslerin bunlar olduğunu gördükçe biz de ikisini ayrı uçlarmış gibi görmemeye iyice alışıyoruz. Emperyalistlerin Kaddafi’ye karşı Libya’da, başka memleketlerde, şimdi de Suriye’de muhalifler diye destek verdiği El Kaide ve benzeri aşırı dinci terör ekiplerinin elçilik basma ve büyükelçiyi katletme gibi olayları yapanlarla bir yakınlığının çıkması da kimseyi şaşırtmayacak ya, geçmiş olsun.
Bugün gösteriler “Bakın Müslümanlar da çok tahammülsüz” muhabbetlerine konu olurken, büyük Hollywood yıldızı Angelina Jolie’nin kamp ziyaretine bir itibar bir itibar... Mültecilerin durumlarından memnun bir Angelina, onunla aynı odada konuşmaktan daha memnun bir Şahin bakan, el ele vermiş, memleketine büyük yıldız gelmiş diye her göreni memnun olmaya çağırıyor. Eli silahlı katillerin cinayet işlemesinin adı zulme direniş olmuş, kampta kalan ve bütün şehrin tepkisini çeken karanlık adamların ziyaretçileri güzel Amerikalı oyuncular, suikast düzenlemelerinin adı provokasyona gelmek, komşusuyla savaş istemenin adı iyi ilişkiler, terörist beslemenin adı insani yardım. Binbir türlü cila ve yalanın içinde halkların hakiki dertlerini ara ki bulasın. Hoşgeldin Arap sonbaharı.
Evrensel'i Takip Et