Karanlığa karşı
Fotoğraf: Envato
Libya’da ABD büyükelçisi öldürüldü, ortalık yine hareketlendi.. ABD Dışişleri Bakanı Clinton “Yav biz oraya demokrasi getirmemiş miydik?” diye ciyaklasa da kimsenin umurunda değil, ip artık kopmuştur..
Bazı karanlık tipler yanlarında fedai beslerler, sonra o fedailer ayaklarına dolanır, başlarına bela olur. Ülkelerin karanlık tarihleri de böyle örneklerle doludur, bir tanesi de Afganistan’daki Taliban grubudur. ABD, işgalci politikası ile artık yeni Taliban’lar yaratıyor ve sonuçlarına kendi katlanacağı gibi, dünya halklarını da ortak edecek.
Müslümanlara hakaret ettiği öne sürülen bir filmin tanıtımının İnternet’e düşmesinden hemen sonra İslam ülkelerinde yoğun gösterilerin başlaması, sadece o filmin konusu ile açıklanabilir mi?.. Bu olaylar yalnızca bir film yönetmeninin eseri midir?.. Bu işte bir tezgah yok mu yani?.. Biz o kadar saf mıyız?..
Libya’ya ve birçok Arap ülkesine bahar gelmişti,demokrasi gelmişti. Şimdi de Suriye’ye getirmeye çalışıyorlar, o sakallı demokrasi fedailerini Hatay sokaklarında hepimiz görüyoruz.
Arap baharı denen süreçte binlerce insan öldürüldü, kentler harabeye döndü. Sonuç ise sadece yönetim değişikliğidir; ülke halklarının refahı ve özgürlükleri açısından hiçbir gelişme yaşanmamıştır. Bu ülkelerde insanlar daha da yoksullaştı ve acıları ile baş başa kaldı. Kimisi belirsizliğin, kimisi de şeriatın eline düşen insanların, geleceğe dair en ufak bir umudu bulunmuyor, tümü gündelik yaşamaya çalışıyor.
Yaşama dinsel açıdan tutunmak zorunda bırakılan toplumların arasına bizler de itiliyoruz; bunu kimimiz görüp orta yolculuk yapıyoruz, kimimiz de görmüyoruz.. Hayata dinsel açıdan baktıklarını bile bile, diktatörlüklere direnenleri birçoğumuz hoş görüyoruz ve gerçek yüzlerini gizlemelerine yardımcı oluyoruz. Arap baharı (!) boyunca, baharın geldiği ülkelere gidip gelen gazeteci ve yazarlar, gözlemlerini aktarırken işte bu hoşgörüye kapıldılar. Bu hoşgörüyü, okyanus ötesindeki imamdan da hatırlıyoruz..
Mollaya karşı çıkıp melenin sırtını sıvazlarken, toplumda yerleşik dinsel alışkanlıklara uyum sağlamaya çalışırken gösterilen hoşgörünün; bağnazlık ve kıyım olarak geri döneceği kuşkusuzdur. Bu gerçeği yaşayan ülkelerin, örneğin İran’ın yakın tarihini çocuklarımıza öğretmemiz gerekiyor.
Şu anda, önümüzde duran yakıcı bir eğitim sorunu var. Gelecek nesillerimiz, AKP eliyle metafiziğin bataklığına itilmek isteniyor. İzlemediği bir filmi protesto etmek için elçilik basacak insanlar yetiştirmek amacıyla, yeni bir eğitim altyapısı oluşturuluyor. Allak bullak edilen eğitim sisteminin, ilerleyen aşamalarda toplumumuzda ne kadar derin yarılmalara yol açacağına hep birlikte tanık olacağız. Öğrenciler, veliler ve bu sorunu kendine dert edenler, karanlığa karşı tepkilerini bugün alanlarda ortaya koyacaklar, tepkiler dinmeyecek.
Kendi mollasının ardında saf tutmaya teşne olan hoşgörü esnafı ise kendi karanlığında yaşayacak.
- Selçuk Yula 12 Ağustos 2013 16:52
- Ayaklardan başlara 01 Temmuz 2013 10:22
- Direnişin aynası 10 Haziran 2013 11:07
- Züğürdün çenesi 20 Mayıs 2013 09:44
- Sözüm bürokratlaradır 06 Mayıs 2013 15:35
- Şemsiyenin altı 15 Nisan 2013 11:07
- Kara para 25 Şubat 2013 12:46
- Hangi yemeği yemeli?.. 18 Şubat 2013 12:03
- Hangi suyu içmeli? 11 Şubat 2013 10:05
- Şahin demokratlar 04 Şubat 2013 10:36
- Yiğidim, rektörüm 07 Ocak 2013 11:04
- Bu yaşta bu zeka 24 Aralık 2012 11:07