18 Eylül 2012 09:58

Açık liseyle okullaşma oranını arttırmak

Açık liseyle okullaşma oranını arttırmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Milli Eğitim Bakanının kendisine sordurduğu sorulardan biri daha. Soru 75: “Ortaokullardan sonra açık lise uygulaması nasıl olacak?​” Verdiği yanıt, açık lise uygulamasının ismi kadar açık ve seçik değil: “Lise eğitimi zorunlu eğitim kapsamına alınmıştır. Ortaokulu bitiren öğrenciler 2012 – 2013 öğretim yılından itibaren liselere devam etmek zorundadırlar. Lise eğitimine devam mecburi olup devam etmeyenlere mevcut idarî tedbirler uygulanacaktır. Ancak bilindiği gibi yeni düzenleme ile ortaokulu tamamlayanlar veya liseye devam edenler isterlerse zorunlu eğitimlerini yaygın lise öğretiminde (açık lise) tamamlayabileceklerdir.”
Açık liseye girişte yaş sınırı yok. Bu liseye, ilköğretim ya da ortaokul düzeyinde bir okulu bitirenler, Orta öğretim kurumlarının ara sınıflarından tasdikname alanlar ve yurt dışında öğrenim görmüş olanlar girebiliyor. 2011-2012 örgün eğitim istatistiklerine göre açık öğretim lisesinde kayıtlı toplam öğrenci sayısı 940.268. Ortaöğretimde toplam 4.756.286 öğrenci var. Demek ki, geçen dönem ortaöğretimde kayıtlı toplam öğrenci sayısının aşağı yukarı % 20’si açık öğretim lisesindeymiş. Bu oran ile ilgili başka bir noktaya daha dikkat çekmek lazım. 2006-2007 döneminden beri açık öğretim lisesinde kayıtlı olan öğrencilerin sayısı üç kata yakın artmış. Bu öğrencilerin toplam ortaöğretimdeki öğrenci sayısına oranı ise % 10,45’ten % 19,77’ye yükselmiş. Bu gelişme de oldukça dikkat çekici. Bu liseye girebilenlerin tanımına bakacak olursak ve yaş sınırı aranmadığına göre, öğrencilerin bir kısmı hali hazırda örgün eğitim çağını geride bırakmış yetişkinlerden oluşuyor. Bir kısmı, ortaöğretim okullarının ara sınıflarından tasdikname alanlardan, bir kısmı da yurt dışında öğrenim görmüş olanlardan oluşuyor. Grupların oransal ağırlığı belirgin değil. Açık öğretim lisesine ait istatistiklerin yayımlandığı internet sayfasında bilgi yok. Bu konu da, tıpkı bakanın kendisine sordurduğu soruya verdiği yanıt gibi açık değil. Türkiye’de örgün eğitim çağı dışında kalmış olan yetişkinlerin öğretim düzeyi çok düşük olduğu için ve bunların çok büyük bir kısmı liseyi bitirmemiş olduğu için açık öğretim lisesine gidenlerin sayısının artışı olumlu olarak değerlendirilebilir. Ancak, ortaöğretim kurumunda okumaktayken okul ile ilişiği kesilen öğrenciler, ki ortaöğretim kurumları sınıf geçme ve sınav yönetmeliğinin 57. maddesine göre ikinci kez sınıfta kalan öğrencilerin okulla ilişiği kesiliyor, işte bu öğrenciler de açık öğretim lisesine yönlendiriliyor. Bu öğrenci grubunun oranı da çok önemli çünkü bu oranın artması gençlerin giderek daha büyük bir kısmının örgün eğitim sisteminden dışlandığını gösteriyor. Aynı yönetmeliğin eğitim öğretim sürecinde göz önünde bulundurulması gereken genel ilkelerinin yazılı olduğu bir beşinci madde var ki, bu maddenin fıkralarından bir tanesinin gerçekleşme olasılığı, gençler örgün eğitim sisteminden dışlandıkları için ortadan kalkmış oluyor: “Öğrencilerin, uyum içinde bir arada yaşamanın gereği olarak demokrasinin temel ilkelerine, insan hak ve özgürlüklerine dayalı etkin ve katılımcı fertler olarak yetiştirilmeleri sağlanır.”
Bu dönem başında, açık liseye kayıt yapma işiyle uğraşan bazı öğretmenlerden aldığım bilgiye göre Anadolu liselerine yerleşemeyen ve genel liselerde yer bulamayan öğrencilere şu seçenekleri sunuyorlarmış: “ya meslek lisesi, ya imam hatip lisesi ya da açık öğretim lisesi…”  Anadolu lisesine yerleşememenin yanında, kendi lisesi Anadolu lisesine dönüştürüldüğü için kontenjan fazlası olarak açıkta kalan ve bu yüzden başka düz liselere geçmek isteyen ancak düz liselerde sınıflar dolduğu için meslek lisesi, imam hatip ve açık öğretim lisesi seçenekleriyle karşı karşıya kalan öğrencilerden de söz etmek mümkün. Ortaöğretim çağındayken açık öğretim lisesine gitmenin şartı iki kez sınıf tekrarı yapmak iken bu dönem başka bir şart daha eklenmiş oluyor: örgün ortaöğretim kurumlarında yer bulamamak. Dört dörtlük mükemmel sistem, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarmasına rağmen her öğrenciye örgün eğitim sistemi içinde bir yer sunamıyor bu durumda. Neden? Türkiye’de kaynaklar yetmediğinde ya da politikacılar yapmaya niyeti olmadıkları şeyi yapıyormuş gibi görünmek istedikleri zaman iptidai yöntemler kullanılır. Bu yöntemleri kullananlar da çaktırmadan yapar bunu. Hataları, eksiklikleri ne kendilerine itiraf ederler ne de başkalarına. Her şey yolunda gidiyormuş gibi yapılır. Bakan da kaynakların yetmeyeceğinin ve okulun sermayenin hizmetinde olduğunun farkında. Çareyi okullaşma oranlarını kağıt üzerinde arttırmakta buluyor.
Fena alıştı bizim toplum en önemli şeyleri uzaktan ve açıktan yapmaya. Dönem başında öğretmenlere telekonferans yoluyla uzaktan verilen eğitim, Avrupa standartlarını yakalamaya çalışırken kurslara katılmayanlara bile şıpınişi direksiyon sınavlarıyla dağıtılan sürücü ehliyetleri… Darbecilerin savunmalarını bile lütfen randevuyla uzaktan ve açıktan alır oldular.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa