Suriye artık büyüyen bir ‘iç sorun’dur da!
Fotoğraf: Envato
ABD’nin üst düzey yöneticileri, son haftalarda Türkiye’yi hiç boş bırakmıyor. Dışişleri Bakanı gidiyor, yardımcısı geliyor, daha o gitmeden bir grup senatör “incelemelerde bulunmak için” geliyor. Onlar “inceleme gezilerini” sürdürürken birden CIA Başkanı geliyor. Bu yoğun diplomasinin son aşması olarak da ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey geldi. Arada Davutoğlu’nun her vesileyle Hillary Clinton’la görüşmelerini düşünürsek, bizim üst yöneticilerin ABD üst yöneticileriyle kendi hükümet üyelerinden bile çok görüştüklerini söylemek abartı olmaz.
Elbette bu görüşmeler keyif için yapılmıyor. Tersine görüşme sıklığının nedeni bölgedeki sorunların büyüklüğü ve giderek daha büyümesi ama az çok gerçekçi çözümlerin ise neredeyse “yok”luğudur!
Bu sık görüşmelerin sıcak merkezinde de Suriye’ye yönelik müdahalenin nasıl bir çerçevede yürütüleceği var.
Türkiye’nin tezi; Esad rejiminin yıkılması için acilen bir dış müdahale gerektiğidir. Türkiye bu müdahalenin de mülteci akınının Suriye topraklarında karşılanması gibi “insani nedenlere” bağlı yapılmasını, bu amaçla da Suriye topraklarında “güvenlikli bölgeler” (tampon bölgeler) kurulmasını istemektedir.
Batılı ülkeler ise bu teze “muhalefetin Suriye’de sosyal sınıflara dayanmayan, güvenilmez, silahlı terör gruplarının ağırlıkta olmasını” da gerekçe göstererek karşı çıkarken, bir dış müdahaleyi Suriye’nin kimyasal, biyolojik silahlar kullanması şartına bağlamıştı. BM Güvenlik Konseyi’nin son toplantısında bu durum İngiltere ve Fransa dışişleri bakanları tarafından açıkça dile getirildi.
ABD Genelkurmay Başkanı’na kadar uzanan ABD üst yönetim ziyaretlerinin de bu tezin Türkiye tarafından açıkça kabullenilmesi için yoğunlaştırıldığı anlaşılıyor. ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey’in Türkiye Genelkurmay Başkanı Özel’e açıkça bunu söylediği belirtiliyor. Çünkü Dempsey, Türkiye’ye gelmeden hemen önce ABD Savunma Bakanlığı sitesinde çıkan açıklamasında, “Türkiye’nin Suriye’deki çıkarları bizimkiyle aynı. Türkiye güney sınırında acil tehlikeyle karşı karşıya! NATO’da ve ikili ilişkiler açısından ortağımızla uyum sağlamaya çalıyoruz” diyerek aslında Türkiye’ye getireceği gündemi ilan etmişti. Böylece anlaşılıyor ki, yoğunlaşan diplomasinin sıcak gündemi, Türkiye’nin batılıların tezine olan muhalefetini gidermeye çalışıp, bu önemli meselede pürüzsüz bir ortaklık sağlamak üzerine!
Elbette ABD ile konuşulan sadece Suriye sorunu da değil; Kürt sorununun çözümüne ve “PKK ile mücadeleye” dair hükümetin girişimleri ve bu konudaki talepleri de bu “pazarlık” masasındadır.
Evet, batılılar, Türkiye’nin ısrarlarına karşın Suriye’ye bir dış müdahaleyi ve “tampon bölge” sorununu belirsiz bir geleceğe ertelerken, mülteci sorununu “Türkiye’nin çözmesi gereken bir sorun” olarak gördüklerini göstermişlerdir. Belki Angelina Jolie’nin desteği devam edebilir!
Ne var ki Türkiye için Suriye sorunu bir “iç soruna” da dönüşmüş bulunuyor.
Türkiye’nin Suriye’deki şeriatçı terörist gruplara verdiği destek, ve hükümetin Suriye sorununu Alevi azınlığın Sünni çoğunluk üstündeki diktatörlüğü olarak görüp, bunun üstünden mezhepçi bir tutum geliştirmesi Hatay’da ve aynı yüksek dozda olmasa da ülkenin pek çok yerinde ortaya çıkan tepkiler, artık sorunun Türkiye’nin bir iç sorunu olarak da büyüdüğünü göstermektedir. Hatay’daki “patlama” (Hatay’daki tepkileri hükümet “yerli Baasçıların” tepkisi olarak görmektedir) biçimindeki son tepki, hükümetin ülkeyi nasıl bir gerilime sürüklediğinin henüz küçük bir işaretidir.
Dolayısıyla ABD ile anlaşsa da anlaşmasa da AKP Hükümeti için Suriye sorunu bir yandan Kürt sorunuyla öte yandan Alevi sorunuyla da birleşen ve elbette Türkiye’nin demokratikleşmesi ve bölgedeki her tür şeriatçı, mezhepçi çatışmanın dışında bir çizgiye çekilip çekilmeme sorunu olarak büyüyen bir soruna dönüşmüştür.
Ki, bugüne kadar yürüdüğü yolda giderse, AKP Hükümetini ABD ile yapacağı “en iyi”, “en kusursuz” anlaşmalar bile kurtaramaz!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00