21 Eylül 2012 08:38

Kadınlar ve Cemşitler

Kadınlar ve Cemşitler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Adana Altın Koza Film Festivali’nde art arda izlenen filmlerde en kolay göze çarpan tema, kadın karakterlerin hikayelerinin anlatılıyor olması. Hatta, en az üç filmde yinelenen bir istenmeyen gebelikler motifi bile var, kiminde tecavüz, kiminde aile baskısı ekleniyor ve genç kadınların kararan hayatlarına tanık oluyoruz. Bu başlığa, yurt dışından gelen (Yabancı) ve gitmeye çalışan (Şimdiki Zaman), genç yaşta evlendirilen (Lal Gece) ve erkekler arasında yolunu çizmeye çalışan (Yük) başkaları da dahil edilebilir ve sonunda denebilir ki, bu Altın Koza yarışması, uzun zamandır, belki tarihte hiç olmadığı kadar kadın filmlerine yer veren bir seçki oldu.
Özellikle istenmeyen gebelikler vurgusu güncel anlamıyla da dikkate değer. Kürtaja getirilmeye çalışılan yasak ve kadınlar üstündeki başka denetim mekanizmaları gibi gündemler, bir süredir dillendirilmiyorsa da hafızalarda çok taze. Araf, Gözetleme Kulesi ve Ateşin Düştüğü Yer’in hazırlanma süreleri düşünülünce, bu yasak gündeminden bile epey önce konuya el atmış olmaları ilginç. Töre nedeniyle babası tarafından öldürülmeye hazırlanan bir genç kadını anlatan sonuncusunu dışarıda bırakırsak, diğer ikisinde birbirinden de haberdar olunmadığını belli eden benzerlikler var. Birinde tecavüze uğrayan ve ailesinin önüne “Sizin emniyetiniz bana bunu yaptı” diye şiş karnını gösteren, diğeri bebeğini düşürmek için her tehlikeli yolu deneyip sağlığını tehlikeye atan kadınlar, çok sahici, çok çarpıcı, çok haklı, çok öfkeli. Filmler de, o kadınların üstündeki “El alemin yüzüne bakmak” baskısının güçlü ifadeleri olabilmiş. Kendi başına düşük ya da doğum yapmaya çalışan genç kadınların, zor ve başarılı oynanmış, belli ki titizlikle çalışılmış, uzun süren ve sertliğini seyirciye hissettirmek için elinden geleni yapan sahneleri, filmlerin bir başka akılda kalan ortaklığı. Sinemanın kadınlarının, özellikle bu iki film üzerinden Yeşim Ustaoğlu ile Pelin Esmer’in, erkek iktidarının ve çevre baskısının kuşattığı kadınların sesini perdeye yansıttıklarını söylersek yanlış olmaz.
Fakat bu işin bir yanı. Diğeri, filmlerin yine tekrar etmekten kaçamadığı, kurtarıcı erkek motifi, ki o bu sinemada kadın damgası tablosunda hoş bir renk değil. Başlarına ne gelirse gelsin o kadınları bağrına basan bir Cemşit sayesinde kurtuluşu bulan kadınların toplumsal baskıya hakkıyla isyanın simgesi olmaları, mümkün değil çünkü. Selvi Boylum Al Yazmalım’da Asya’nın titreyen sesinden “Sevgi emekti” cümlesini duyunca Cemşit’i İlyas’a tercih etmesine anlam vermek başka bir meseleydi, yıllar sonra iş sahibi kentli kadınların da onları her halleriyle, bazen de bebekleriyle kabul eden erkeklerin kollarında huzuru bulmaları başka. Araf ile Gözetleme Kulesi’nin sonunda gördüğümüz bu, hatta Ateşin Düştüğü Yer’de töre kurbanı genç kadının eksikliğini yaşadığı da, baba ya da sevgili, onu kurtaracak bir erkek. Lal Gece’nin genç yaşta evlendirilen gelini seyircinin sempatisini kazanıp öfkenin bu haksız evliliğe yönelmesine neden olurken bile, törenin diğer kurbanı yaşlı ve sabırlı adamın kızı gerdek için kandırma seremonisini izlediğini unutturuyor muydu?
Kendi geleceğini kurmak, kaderini eline almak için erkeklere ihtiyacı olmayan bir kadın karakteri anmamak olmaz. Bu, Yük’teki Zeynep. Yönetmen Erden Kıral’ın “Romantik olsun diye değil” vurgusuyla açıkladığı, eski sevgilisini ısrarına rağmen reddeden işçiliğinden memnun Zeynep’in hikayesi bu üsttekilere pek benzemiyor belki. Yürüdüğü bağımsız yolun benzemeyişi daha anlamlı.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa