22 Eylül 2012

Saygı, ölüm ve sayılar

DİĞER YAZILARI
Yüzümüzün karası 16 Ağustos 2014
İnsan sevmek 12 Temmuz 2014
Kavel\'de miyiz hâlâ? 28 Haziran 2014
Camın sırrı 21 Haziran 2014
Yasak bölge 14 Haziran 2014
Organik O.C 31 Mayıs 2014
Bir nefes... 24 Mayıs 2014
Soma\'nın iyi insanı 15 Mayıs 2014
YAZI ARŞİVİ

Ne ölüye saygımız kaldı, ne diriye... Belki duble yollarda sıra sıra dizilmiş araçlar ha bire bayrağa sarılı tabutlar taşıdığından... Belki, yerlere serilmiş paramparça bedenler önünde poz verdiğinden birileri... Bir yandan “saygı” diye bağırıp, bir yandan “hakaretler” havada uçuştuğundan, belki de...
“Dinlere, peygamberlere, insanların kutsal değerlerine yönelik hakaretler fikir ya da eleştiri hürriyeti olarak görülemez” diyor Başbakan... Malum film ile ilgili konuşuyor. Haklı bile derdik belki; Zerdüştleri aşağılayan sözleri, meydanlarda CHP liderinin Aleviliğinin yuhalanmasını bilmesek. Ateistlere yönelik açık hakaretleri hatırlatmaya bile lüzum yok!
“Kendine Müslüman” iktidar zihniyeti işte... “Saygı” kavramından anladığı, “kendine saygı” sadece... Yasa da hazırlanacak; “kutsala hakaret eden” yargılanacak. Haşa, “Camiler ibadethane değildir” dese biri, cezalandırılacak bu yasaya göre... “Dinsiz” sözcüğünü basbayağı hakaret olarak kullanan, rakiplerine öfkeyle söyleyiveren “vekiller”, “bakanlar” yapacak bu yasayı... Alevinin inancını yok saymakla yetinmeyip, aşağılayan; “Zerdüştler” nasılsa yok diye esip gürleyenler yapacak.
Memleket tabutlu, tabutsuz ölüler yurdu olmuş; efendilerin derdine bak! Bir dizinin “türbanlı ilk dizi” diye reklam edildiği günlerde, dizilere imam istiyorlar! Evet, dizilerde öyle vahim hatalar varmış ki; “dini ritüeller”e dair. İmam şartmış! RTÜK de, durumdan vazife çıkarır; “dini yanlış” yapan dizilere ceza verirse şaşmayacağız artık! “Din” derken, “Sünni İslam” kastediliyor elbette, başka inançlar ve inançsızlıklar kimin umurunda? Laik bir ülke miyiz ki biz? Eskiden “tartışması” olurdu arada bir, o da kalmadı artık... Anayasanın bir yerlerinde hâlâ yazıyor galiba; yeni anayasayla o da çıkarılır, biter gider...
Kendine “Müslüman” olan sadece iktidar zihniyeti mi? Balyoz’da darbeci paşalar ceza yiyince, “ana muhalefet” öfkeyle saydırıyor, “özel yetkili mahkemeler”e çatıyor. Olağanüstü mahkemelermiş, iktidarın denetimindeymiş falan filan... İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, “aynı mahkemeler”ce hapis cezasına çarptırılınca... Sessizlik... Değil elbette, “Herkesi aynı kefeye koymak” değil kastettiğimiz...
Ama en azından tutarlılık! En azından “demokrasi”den söz ederken, samimiyet... Çok şey mi istiyoruz? Darbeci paşa elbette yargılanacak, ve elbette cezalandırılacak. Yargı süreci, kim için sağlıklı ki onlar için sağlıklı olsun... Ama Malatya’da 10 üniversite öğrencisine 100 yıldan fazla ceza verildi aynı gün...
Gören, duyan var mı? Örnek çok, acı da, saygısızlık da...
Ölüye saygısı olmayanın, diriye de saygısı olmuyor işte... Ya da tam tersi... Asker ölümleri arasında sucuğu, kilimi düşünen mülki amirlerin ülkesinde, her gün yeni yeni ölüm haberleri geliyor dört bir yandan... Sosyal medyaya baksan, herkes memnun! Asker öldü diye öfkeyle PKK’li cesetlerinin fotoğraflarını paylaşanın klavyesinden kan damlıyor. Barışın sesine tahammül yok, hiçbir yerde.
Başkasının derdine de saygımız yok. Tecavüz mağduru çocuğun kardeşleri bile okul kapısından kovuluyor bu ülkede. Gerekçe “Aileler istemiyor”... Ablası 13 yaşında tecavüze uğramış küçücük çocuklar, muhtemelen nedenini bile anlamadıkları bir travmanın içine düşüyor.
İstanbul’un bir ilçesinde kalabalıklar ayağa kalkıyor, “Bizim mezarlığa bir terörist gömülmüş” diye... Olayların ardından “Meğer doğruymuş” diye haber yapabiliyor medya. Ölüsünü mezarlığında istemediğin adamla nasıl barışacaksın? Soran yok!
Acılarının hangi birine ağlasın bu halk? “Eller karşılıklı tetikten çekilsin” diyor BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş: “Tek bir can kurtulacaksa, müzakereye değmez mi?​” diye ekliyor. Duyan var mı?
Anlamaya çalışan var mı? “Yönetmen” sıfatlı, iktidar yanlısı adam konuşuyor, çok lazımmış gibi, “Askere giden 4 milyar maaş alır. Nereden alır parayı, askere gitmeyenden. Bu kadar basit. Bunun için ekonomiye de ihtiyaç yok. Hiç askerlik yapmamak için 1 milyon dolar ödemeye hazır bir sürü insan var benim tanıdığım. (... )Biz hesapladık, 33 milyar dolar yapıyor. Git PKK’yı satın al, konu kapandı! ”...
“Çanakkale’nin Çocukları” diye film çekiyor bu adam şimdilerde... Ve kendi ülkesinin gerçeğine bu kadar uzak; dili bu kadar özensiz...
Ölen gencecik insanların ardından “Şehitlik nasip işidir” diyen bakanların ülkesindeyiz... Şaşırmıyoruz bile artık... Ama nasıl olacak? Nasıl olmayacağı ortada. Duble yollarda sıralanmış tabut yüklü araçların; katır sırtında ölülerin, yere uzanmış paramparça bedenlerin acısını hissetmeden hiçbir şey olmayacak... “Sen sana ne sanarsan, ayruğa (yabancıya) da onu san” diyen Yunus’un sözünü hatırlamadan olmayacak.
”Türk’ün ne hakkı varsa, Kürt’ün de o hakkı olsun” demeden olmayacak. “Sünni’nin ne hakkı varsa, Alevi’nin, Zerdüşt’ün ve hatta ateistin o hakkı olsun” demeden olmayacak.
Kendi gibi olmayana zulmettikçe birileri huzur yok bu topraklarda... İster koca dünyanın iktidarı olsun, ister küçücük bir evin, iktidar olan zulmettikçe acı hepimizi saracak. Kendi gibi olmayana hem nefret, hem korku biriktirdikçe birileri, yüzümüz gülmeyecek.
Resmi rakamlara göre son bir ayda 500 PKK’li öldürülmüş; PKK rakamları da aynı dönemde aynı sayıda askerin öldürüldüğü yönünde... Her gün 34 insan demek bu! 34 hayat... Bu duruma sevinenin insanlığından şüphe duymalı...
“Gülemiyorsun ya, gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir”demiş ya şair. Her gün iki halk ağlıyor bu ülkede; evlatları için... Her gün 34 evlat acısı düşüyor hanelere... Derdinin kaynağı aynı; acısı da...
Denenmeyen tek bir yol kaldı, barış...
İşte o zaman güleceğiz, hep birlikte, ağız dolusu...

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et