‘Balyoz’dan demokrasi çıkarmak…
Fotoğraf: Envato
Veli Küçük yok belki içlerinde, ama Cemal Temizöz var. Emekli kan dökücü. Cizre’de öldürüp/öldürtüp toplu mezarlara attırdıklarının haddi hesabı yok. Başka örnek gerekir mi? Gerekir de, gerekmez de. Çok sayıda verilebilir, ancak gerek olduğunu düşünebilecek pek kimse olduğu söylenemez.
Ordular, ölmek ve öldürmek için vardırlar. Balyoz kararını yorumlarken, “askerlik mesleğinin ayırt edici özelliğidir, siz ölmeye ve öldürmeye gönderiyorsunuz” diyerek eski Genelkurmay Başkanı da belirtmiştir.
Dünya savaşı ya da bir komşu ülkeyle falan boğazlaşmak söz konusu olmadığında “ölmek” lafın gelişidir. Kürt savaşı gibi savaşlarda asker ölür, en çok uzman çavuşlar, başçavuşlar.. Belki istisnai olarak da teğmen, en çok da yüzbaşı. O kadar. Ordular, gerçekte, öldürmek için vardırlar. İç görevlerdedirler. Ve silah tekeline sahiptirler. İstisnası polistir, MİT’tir. Tekel ordudadır. Ve bu tekel öldürmek için kullanılır. Öldürürsün ordudaysan ya da öldürme emri verirsin. Tartışmasızdır. Ve imtiyazlısındır, silah tekeline sahip olduğu için. Önüne gelene emir verir, ülkeyi kendi bildiğin gibi “kurtarırsın”! Silah tekeli iktidar ağırlığına götürür, götürmüştür, generaller, yok denmesin, Amerikalı patronun işaret ettiği yönde memleketin istikametini de tayin etmişlerdir!
Kimse “benim haberim yoktu”, “ben o sırada yurtdışındaydım” gibi gerekçeler ileri sürmesin. Hele rütbesiz ya da iyice küçük rütbeli değilsen, generalsen “sütten çıkmış ak kaşık” olamazsın! Öldürmeyse öldürme. Ölüm emriyse ölüm emri. Darbeyse darbe. Yok yoktur! Örneğin Bedri Baykam gibi, biri çıkıp “aydın Türk subayları suçsuzdur” dediğinde kimse inanmayacaktır. Bahçeli gibi, “terörle mücadele eden değerli isimlerin cezalandırılması” dendiğinde, 12 Eylül’den 28 Şubat’a darbeler aklanmış olacaktır. Çünkü 12 Eylül’ün örneğin “terörün bastırılması” ve “demokrasinin rayına oturtulması için” gerçekleştirildiği iddia edilmiştir darbeci faşistlerce.
Herhalde on yılda bir darbeleri “milletin efendisi” köylü Mehmet ya da geçim derdindeki işçi Hasan yapmadılar. En başta generallerdir. Denizlerin idamı onların eseridir. “Asmayalım besleyelim mi?” lafı onlarındır ve Erdal Eren’in idam kararını bizzat imzalamışlardır. Ülkeyi kan gölüne onlar çevirmişlerdir. Özelleştirmeleri ve güvencesizliğiyle 24 Ocak Kararlarını uygulamaya sokarak neoliberalizmi halka dayatan da onlardır. Herhalde kimse arkadaşlarını öldürmüş, kendisini işkenceden geçirtip uzun yıllar “içeride” yatırmış, halkını hak yoksunluğuna, işçiyi dondurulmuş ücretlere, köylüyü düşük taban fiyatlarına, genci… mahkum etmiş generalleri savunmamı beklemeyecektir!
Ama bir de hukuk olmalıdır herhalde. Ve darbeyi ve darbecileri mahkum ediyoruz dendiğinde, demokrasi, hak eşitliği olmalıdır. “Yapmıştırlar”, “zaten darbecidirler” diyerek yargılayıp ceza kesmeye kalkarsanız, adı düzmece yargılama olur! Herhalde delil, ispat gerekecektir, hukuk ve “adil yargı” deniyorsa. Yoksa siyaset demektir. Siyaseten denebilir ki, bu paragrafa kadar biz de dedik. Ama mahkeme siyaset mercii değil mahkemeyse, siyaseten karar verip ceza kesemez.
Peki, bu açıdan durum nedir?
Dava, “yol ortasında bulunmuş” bir bavul dolusu “belge” ile açılmıştır. Tarafçı bir muhabir “belgeleri” götürüp savcıya teslim etmiştir.
Görülmüştür ki düzmecedirler. 2003 tarihli belge içinde adı 2009’da konmuş hastanenin sözü edilmektedir örneğin. Kehanet belgesidir. Bilmem hangi stadyumun F-16 ile havadan denetim altında tutulması denmektedir. Saatte kilometrelerce hızlı uçan uçakla! Pes!
Ve savunma hakkı bile, tıpkı Sıkıyönetim Mahkemeleri’ndeki gibi sınırlandırılmıştır. Tanık denmiş dinlenmemiştir. Kanıtların değerlendirilmesi denmiş, gerek görülmemiştir ki, kanıtların hali içler acısıdır.
Sonra darbe ve darbecilerle hesaplaşarak ülkenin demokratikleştirilmesi denmektedir. Demokratikleşme müthiştir doğrusu! Generalleri delilsiz-ispatsız yargılanma mağduru ve bu nedenle “adil yargılama” sevdalısı demokrasi mücahitlerine dönüştürme şerefi bu davanın ve arkasında duran iradenindir. Mahkeme ve yargılama siyasaldır, emir, yeni sultanlarıyla AKP’dendir.
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50
- Bahçeli, MHP ve terör... 17 Ekim 2024 05:43
- CHP ile nereye kadar? 15 Ekim 2024 05:11
- Sadece İsrail mi terörist? 08 Ekim 2024 04:51
- İsrail’le uzlaşıp anlaşma mı, mücadele mi? 06 Ekim 2024 03:57
- Haydut başı: Amerikan emperyalizmi 01 Ekim 2024 05:02