24 Eylül 2012
DİĞER YAZILARI

Ülke ekonomisinin iflasın eşiğine gelmiş olmasının arkasında; popülist ve kayırmacı politikaların yanı sıra son dönem izlenen hasmane iç ve dış siyaset adımları da yatıyor.
Atılan her bomba, sınırlara konuşlandırılan her birlik, sıkılan her kurşun, uçan her uçak ülke kaynaklarının kaybolup gitmesine neden oluyor.
Kazananlar yok mu? Var elbette: Silah tekeli ülkeler, savunma sanayii...
***
Ülke ekonomisinin içine girdiği çıkmazın çözümü için atılan adımlar da çözümsüzlüğü artıracak cinsten. Bir yandan geçtiğimiz cumartesi resmi gazetede yayımlanan karar ile motorin, alkollü içecekler, otomotiv üzerinden alınan ÖTV’nin artırılması öte yandan da tüm mal ve hizmetlerde uygulanan yeni zamlarla başarısızlığın faturası yine geniş halk kesimlerine kesildi.
***
Burjuva basınının kukla kalemleri bile içine girilen kriz ortamını saklayamıyor. Anlayacağınız mızrak çuvalı deldi geçti.
Peki nedir onları konuşturan?
Kaptalist ekonomilerde her kriz anı yeniden bölüşüm sorununu ortaya koyar. Bu yeniden bölüşümden kazançlı çıkanlar ve kaybedenler olur. Burjuva kalemşorlarının “kriz yok” gevelemeleri sırasında yani “normal işleyişte” bölüşüm ilişkileri zenginin daha zengin fakirin daha fakir olacağı biçimde şekillenir.
Örneğin Türkiye’de en zengin yüzde on ile en yoksul yüzde on arasında gelir açısından 14.4 kat fark var. TÜİK verilerine göre, en yoksul yüzde onluk grubun gelirden aldığı pay yalnızca yüzde 2.2. En zengin yüzde onluk kesim ise gelirden yüzde 31.3 pay alıyor. En zengin yüzde on, toplam gelirin neredeyse üçte birine sahip.
Bu durum işin normalidir!
Ancak kriz anlarında orta gelir grubunda yer alan kesimlerin gelirlerinde de erimeler olur. Bu erime hem daha düşük ücret ve benzeri artışları hem de vergi yansımasıyla ortaya çıkar. İşte ayağına basılan burjuva kalemşorlarının ses vermesi ondandır. Düne kadar yok edilen sosyal harcamalar, sosyal güvence, düşük asgari ücret seviyeleri, yoksulluk ve sefalete gözünü kulağını tıkayıp yardakçılığa soyunanlar bugün kendi küçük dünyalarına zarar geleceğini sezdiklerinde veryansına başlıyorlar.
***
Eğitim, sağlık ve siyasette uygulanan kamplaştırma politikalarının aynısı ekonomide de bölüşüm ilişkileri üzerinden sergilenmektedir. Orta sınıfın eritilerek fakirin daha fakir zenginin daha zengin hale getirilmesi sınıfsal eşitsizliklerin de artmakta olduğunun göstergesidir.
Sınıfsal eşitsizlik ve buna bağlı çatışma ihtimali herhangi bir Sünni-Caferi, dinci-laik, Türk-Kürt kamplaştırmalarından çok daha derin etkiler yaratabilir.
Toplumun geneli için mesele 2B arazisi “kapatmaktan”, devlet ihalelerini kapmaktan, yandaş olup yağlamaktan, haksız kazanç elde etmekten, savaştan nemalanmaktan farklıdır.
Mesele ekmek meselesidir!
Ekmek yoksa ne toplumsal barıştan ne de “huzur”dan dem vurulabilir!

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et