Eğitimin işlevi nedir ki?
Fotoğraf: Envato
Önemli eğitim düşünürlerinden John Friedrich Herbart, eğitimin ödevinin devletten ziyade insana hizmet olduğunu söylüyor; insanın değerinin bilmeyle değil iradesiyle ölçülmesi gerektiğini savunuyor. Başka bir deyişle, devletin amaçları ve gereksinimleri değil de insanın amaçları ve gereksinimleri merkezli bir eğitim amacını tarif ediyor. Başka sözlerle ifade edecek olursak, bir insanın ne kadar çok bildiğiyle değil de, bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücüyle (istenciyle), ortaya koyduğu istek beyanıyla ölçülüp değerlendirilebileceğini savunuyor. Bu irade kavramını özgürlük kavramıyla da ilişkilendirebiliriz. Dolayısıyla şu söylenebilir: doğru olduğu dikte edilen bilgiye ne kadar çok sahip olunduğundan ve dolayısıyla sunulan bilgiyi sorgusuz sualsiz kabul etmekten ziyade doğru olduğu söylenenin arkasındakini sorgulayarak doğru ile yanlışı birbirinden ayırma iradesini gösterme özgürlüğü ortaya çıktıysa eğitimin hedefi gerçekleşmiş olur. Herbart’ın görüşleri ve geliştirdiği pedagojik anlayış, önemli izler bırakmış ve başka birçok düşünürü de etkilemiştir.
Bu bağlamda eğitimin işlevinin ne olduğuna ilişkin soruları çeşitlendirecek olursak şunları da sorabiliriz: Eğitimin işlevi, kendisine dikte edilen görevleri layıkıyla yerine getirecek bilgi ve problem çözme becerisine sahip kullar ve köleler yetiştirmek midir? Yoksa bu görevlerin kimler tarafından, hangi amaçlarla ve neden verildiğini ve hatta neden kendisine verildiğini, görevin yerine getirilmesi durumunda kimlerin nasıl etkileneceğini ve ne gibi sorunlar doğurabileceğini, kendisine çözmesi için verilen problemin hangi dinamiklerle ortaya çıktığını sorgulayan kişilerin yetişmesi midir yoksa eğitimin hedefi? İnsan, devlet de dahil olmak üzere, otoriteyi sorguladığında, eleştirdiğinde, karşı çıktığında, itaatsizlik gösterdiğinde, sözlükler tarafından yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, korku salma ve tedhiş olarak tanımlanmış olan terör eylemini mi gerçekleştiriyordur yoksa insan olmanın gereğini mi yapıyordur?
Daha önceki yazılarımdan birinde anlattığım sosyal psikolojinin ünlü Milgram deneyinde başka birine elektrik şoku vermekte olduğunu düşünerek en yüksek dozda elektrik şokunu sorgusuz sualsiz verenlerin oranının yüzde 65 olduğu hatırlandığında eğitimin işlevi hakkında neler söyleyebiliriz? Savaştan ve kandan beslenen siyasi iktidarların ihtiyacı olan sorgusuz sualsiz ölen ve öldüren askerleri yetiştirmek midir eğitimin işlevi? Yoksa işsiz bırakılmakla korkutulmuş (terörize edilmiş), patron efendisinin her istediğini yapmak zorunda olduğunu hisseden ve bir iş kanunu ile (sözde) korunduğunu sanan, yıldırılmış memur, işçi, bilim insanı yetiştirmek midir eğitimin işlevi? Yeterince bilgi depolamazsa zayıf not almakla tehdit edilen, sindirilen ve yaşama ürkek bakan, neyi ve nasıl ölçtüğünün öğretmenler tarafından bile unutulduğu sınavlara hapsedilen çocukları ve gençleri dört dörtlük zincirlerle zapturapt altına almak mıdır yoksa eğitimin işlevi?
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13