Oyalama taktiği!
Fotoğraf: Envato
Çatışmalar çoğalıp da toplumda; “Bu çatışmalar, bu anlamsız savaş bitsin!”, “Ölümler artık bitsin de, kim nasıl bitiriyorsa bitirsin!” gibi tepkiler artınca, Arınç, Ergin ya da Başbakanın kendisi, “Elbette terör örgütüyle görüşmeler yapılabilir. Dün yaptık, yarın da yapabiliriz!” diye bir laf atıyor ortaya. Ve bekledikleri gibi de derhal memleket ikiye bölünüyor! MHP hemen toptan ve cepheden; “Kandil’e bayrak dikmek varken terörist başıyla görüşüp hasret mi gidereceksiniz? diye yaygarayı basıyor. CHP de o gün konuşma sırası kimdeyse ona göre ya MHP’yle aynı frekanstan konuşuyor ya da “Silahlar susacaksa, şehitler gelmeyecekse görüşme yapılabilir” diye AKP’yle uyum sağlıyor. Ve tabii sorunun görüşmelerle çözülmesini isteyenler de bakanlardan yapılan bu açıklamaları “olumlu”, yakında görüşmelerin başlayacağı, çatışmaların biteceği gibi bir iyimserlikle karşılıyorlar. Siyasetteki bu tartışmalara paralel olarak basın ikiye bölünüp görüşülsün görüşülmesin bölünmesine göre bir mevziye girip oradan karşı tarafa ateşe başlıyor.
Bu tiyatro oyununun en son sahnesini Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, “Gerekirse Öcalan’la görüşülebilir!” biçimindeki sözleri başlattı. Önceki akşam bir TV kanalına çıkan Başbakan Erdoğan da Ergin’in sözleriyle ilgili soruya verdiği yanıtta, “İmralı ile görüşme yine olabilir” dedi. Ve tabii dün gazeteler ve haber bültenleri yine bu konu üstünde görüşme “yapılabilir- yapılmamalı” tartışmalarıyla doldu taştı.
Peki, “gerçek” bu tartışmanın neresinde?
Bir kere şunu söyleyelim ki, toplumun büyük bir çoğunluğu, belki yüzde 80-90’lara varan çoğunluğu, “Bu savaşın, ölümlerin artık bitmesini” istiyor. Bu büyük çoğunluk aynı biçimde bunun sağlanması için PKK ve Öcalan’la görüşmeler yapılmasına da karşı değil. Dahası önemli bir çoğunluk da, Türkiye’nin kendi Kürtlerini muhatap alıp onlarla konuşarak sorunu çözmekten başka yol olmadığını da fark etmiş bulunuyor. “Kandil’e gidip bayrağı dikelim”; “Şehitler ölmez vatan bölünmez” rantçıları aslında marjinal bir sağ ve “sol” milliyetçi çevre.
Hükümet ve onun önde gelenlerinin de bir yandan operasyonları sürdürürken bir yandan da çıkıp, toplumla alay edercesine “Görüşmeler yeniden başlayabilir” demesinin nedeni de toplumun bu büyük çoğunluğunun beklentisinin yarattığı baskıdır.
Elbette hükümetin Öcalan’la, PKK ile görüşmesinin önünde, kendisinin izlediği politika dışında hiçbir engel yoktur. Bu yüzden de ikide bir “görüşülebilir” açıklamalarından bir samimiyet görmek olanaklı değil. Dahası Adalet Bakanı, “Öcalan’la görüşülebilir” dediği gün, basında Genelkurmay’ın elbette hükümetin bilgisi dahilinde, bölgede “hareketli alan kontrolü”, “profesyonel timlerle nokta operasyonları” ve “örgüt liderlerine yönelik suikastların yapılacağı”, “yeni bir strateji geliştirildiği” basın aracılığı ile ilan edilmektedir. KCK operasyonları adı altında sürdürülen; Kürt siyasetçilere, sendikacılara, aydınlara, yerel yöneticilere,... yönelik kesintisiz süren sürek avına burada hiç değinmiyoruz bile!
Dolayısıyla “İmralı ile de görüşülebilir”, hatta “... belki de görüşülüyordur” (Arınç böle söylemişti) gibi açıklamalar tamamen maniplatif, hükümetin izlediği politikalara yönelik tepkileri yumuşatma, toplumda hükümetin sorunu bitirmek için görüşme de yapacağına dair umudu canlı tutma amaçlı bir propaganda malzemesidir. Nitekim başbakanın; “Terörle mücadele siyasetle müzakere edeceğiz” demesinin üstünden bir yıldan fazla zaman geçti ancak müzakereye dair hiçbir girişimi görülmedi. Sadece sıkıştıkça “görüşme de olabilir” demekle yetinildi.
Kısacası hükümet, “görüşmeyi” sorunu çözmenin bir girişimi olarak değil toplumda bu doğrultudaki beklentiyi istismar etmek ve kamuoyunu oyalamak için kullanmaktadır. Hükümetin tuttuğu yola ve gelişmelere bakıldığında da yakın bir gelecekte, sorunun görüşmelerle çözülmesi için bir girişim görünmemektedir. Tersine şiddetin belirlediği yolda ısrar edileceğine dair güçlü belirtiler vardır. Örneğin BDP’li bazı vekillerin “dokunulmazlıkların kaldırılması” için yapılan girişimleri bile hükümetin tercihini açıkça göstermektedir.
“Nokta operasyonları” ve “suikastların” gündeme getirilmesi görüşmeye zemin olacak ortamın zehirlenmeye devam edileceğini göstermektedir.
Kısacası “görüşülebilir” lafları hükümet için görüşmemeyi sürdürmek için bir oyalama argümanıdır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00