Halkın ozanı devletin siyasetçisi
Neşet Ertaş’a gösterilen ilgiyi hak eden kaç Türk siyasetçisi sayabilirsiniz ? Farklı kültür, kimlik ya da inançtan geniş toplum kesimlerinin sevgisine mazhar olmuş kaç devlet adamının ismini sıralayabilirsiniz ?
Sadece bu karşılaştırma bile Türkiye siyasetinin tıkanmışlığını, çözümsüzlüğünü, tükenmişliğini ifade etmeye yeter.
Elbette ağzından dökülen cümlelerin derinliğinin, yüzyılların birikimini yansıtıyor olması da bu karşılaştırmanın bir parçasıdır. Siyasetteki köksüzlük, geleneksizlik ve usulsüzlüğe inat, halk müziğinin estetiği, seviyesi, bu değerlendirmede sanatın peşin üstünlüğünü doğurmaktadır.
Günlük siyasetin çıkarcılığa, hamasete ve kuru slogana dayanan kurgusu ile türkülerin insana, acılarına, umutlarına dayanan dünyasını kıyaslamak bile abes belki.
Ama siyaseti insansızlaştıran, insanlığından çıkaran, insani değerlerden uzaklaştıran da yine siyasetçinin kendisi.
Tercihini güçten yana yapmayan, ilkelerinden, inandıklarından taviz vermeden siyasi çaba içinde olup da halkın desteğini alabilmiş siyasi aktörün azlığı siyasetin doğasından çok günümüz siyaset mekanizmalarının yapısal sorunlarından ve siyasi aktörlerin davranışlarından kaynaklanıyor.
Devlet sanatçısı olmak, devlet ve iktidar siyasetçisi olmaktan çok daha az ayıplanmaya değer olsa gerektir. İktidar imkanlarına kavuşamadığı için “muhalif” ya da “toplumdan yana” gözükenlerimizin büyük çoğunluğunun, bulduğu ilk fırsatta devlet imkanlarını, uzun soluklu mücadeleye tercih ettiğine hep birlikte şahit oluyoruz.
Çileli ve zor bir hayat yerine erken şöhreti, makam ve statüyü gözünde büyüterek siyasal arayış içinde olanlar, süslü sözlerle sadece çevrelerini oyalamanın, kandırmanın imkanlarını yakalarlar.
Toplumun siyasal arayışlara karşı mesafeli duruşu, örgütlü hak arama çabalarına karşı ihtiyatlı yaklaşımı sadece egemenlerin başarısı ya da gücü ile izah edilmemelidir.
Bu tabloda, toplumsal muhalefet çalışmalarına soyunanların halkla gönül bağı kuramamış olmalarının da payı olduğunu görmeliyiz.
Halkın siyasetçilere yönelik kendi derdine tercüman olunacağına dair inançsızlığı, defalarca yaşanmış acı deneyimin eseridir.
Bir heyecanla başlanıp yarıda bırakılan girişimler, öncü kadroların yol arkadaşlarını istismar ederek kurdukları yeni hayat ve dünyalar, halkta güvensizlik hatta umutsuzluğun en önemli sebeplerindendir.
Baştaki soruları biraz daha çoğaltarak yazımızı sonlandıralım.
Siz hiç bir türkü kadar sade ve samimi mesaj içeren siyasi hitaba şahit oldunuz mu ?
Siz hiç bir ozan kadar söylediği söze inanarak haykıran siyasi lidere rastladınız mı ?
Siz hiç siyasetçiyi dinlerken bir ozanı dinlemenin hazzını duyan bir halka tanık oldunuz mu ?
GÜNÜNYAZILARI









EVRENSEL'İNMANŞETİ

Ağır sömürünün ramazan sofrasına yansıması: İftarda da açlık!
İş cinayetlerinin ve kazalarının sıradanlaştığı, ucuz emeğe dayalı çalışma hayatının iftar sofralarına yansıması da ağır. Geçirilen ağır iş kazalarına aldırış edilmeden yapılan onca mesaiye rağmen, ‘bereket ayı’ denilen ramazanda iftar sofrasına bereket uğramıyor!
Evrensel'i Takip Et