29 Eylül 2012

Unutkanlık iyidir!...

Unutkanlık denince Kasımpaşalı bir berberi hatırlarım: Berber Mustafa Efendi’yi. Herhalde en az bir yüzyıl önce yaşamış. Camii Kebir civarında, bir köşesinde berberlik yaptığı bir kahvehanesi varmış. Berber Mustafa Efendi dalgınlığı ile ünlüymüş. Bir defasında bir müşterisinin yüzünü sabunlamış. Sonra kahveden çıkıp gitmiş. Berber koltuğunda unutulan müşterisi Mustafa Efendi’nin Beyazıt’taki Uzun Çarşı’ya yasemin ağızlık almaya gittiğini ertesi gün öğrenmiş. Bu hikaye kuşaklar boyu anlatılmış durmuş.
Hemşehrim sayılan Kasımpaşalı Berber Mustafa Efendi’nin unutkanlığı pek bir şey değil. Çünkü sırada bir padişahın unutkanlığı var. Galiba Abdülmecit, gözlüğünü kaybettiğini söyleyip ortalığı birbirine katıyor. Gözlüğünü alnına kaldırmış, ama kimse söylemeye cesaret edemiyor. Padişaha söz arkadaşlığı eden, zarif söz ustası bir beyi yardıma çağırıyorlar. Bey padişaha, “Biz gözlüğünüzü ararken, siz şu alnınızdaki yedekle idare etseniz şahım” diyor.
Unutkanlıklardan ödüm patlar. Çünkü genellikle bunamanın ve bunamanın bir üstü olan alzheimer kendini böyle bildirmeye başlar. Bunama (demans) özellikle yaşa bağlı olarak kaçınılmaz ama uzmanlara göre on yıl geciktirebilirmiş. Alzheimer’in de öncelikle erken teşhisi önemliymiş. Alzheimer bir hafıza uyuması aslında, ne zaman uyanacağı belli olmayan bir uyuma. Üstelik hafıza uyandığında, hangi zaman diliminde olacak o da belli değil. Benim Almanya’da yaşayan bir arkadaşımın kayınvalidesi bu tatsız hastalığa yakalandığında komşuları fark etmiş, çünkü kadıncağız sıcak havada kürk giymiş. Bu yaşadığı mevsimi unutmaktır belki. Bazen de yıllar önceki bir tarihe dönüp, o zaman yaşadığı eve gitmek var.
Bu tür hastaların birden hatırladıkları bir adrese gitmeleri elbet tehlikelidir. Ama engellenemez. Üstelik Avrupa’da deprem ve yangınlara karşı hastaların yaşamlarını korumak için bu hastalara ayrılmış hastanelerde kapılar kilitlenmiyor. Benim Hollanda’da yaşlılar yurdunda hemşire olan bir arkadaşım var. Bazı günler iki üç hasta birden eskiden yaşadıkları evlere gidiyormuş... Hasta bakıcılar, hemşireler de şehre dağılıp, hastaların eski adreslerini kontrol ediyorlar. Genellikle hastaları oralarda yeni kiracılarla tartışırken buluyorlarmış. (Türkiye’de özellikle İstanbul’da böyle bir tehlike yok, sabah çıktığınız adrese akşam ulaşabilirseniz ne mutlu. Öyle yirmi yıl önceki evi bulmak gibi değişmezlik, artık söz konusu değil.
Uzmanlar bu hastalıkları önlemek için yemek düzeninde belli bir değişim öneriyorlar:
Düşük yağlı bir beslenme, haftada en az 2 – 3 kere soğuk su balıkları (ton balığı, somon ve ithal uskumru ) yiyin. Bu balıklar omega–3 yağ asitleri açısından zengindir. Linoleik asit (margarin, tereyağı ve süt ürünlerinde var)  tüketiminizi azaltın. Koyu renkli meyve ve sebzelerden bol yiyerek karotenoidler, E vitamini ve C vitamini gibi antioksidanların tüketimini artırın. Normal tansiyonunuzu koruyun. Zihinsel ve sosyal açıdan aktif kalın.
Bu öğütlerin en önemlisi zihinsel çalışmaları ve toplumsal açıdan ilişkileri sürdürmek. Bilmece çözmek zihinsel aktifliği koruma yollarından biri.
Alzheimer yalnızca İngiltere’de 500 bin kişiyi etkisi altına almış durumda, 300 bin kişi ise başka türde bunama yaşıyor. Amnezi, konuşma yeteneğini kaybetme, ani duygu durum değişikliği, ilgisizlik, ruhsal denge bozukluğu ve saldırganlık alzheimerin  yol açtığı neden olduğu etkenler arasında.
Bir anlamda bütün hastalıklar gibi korunmanın önemli olduğu unutma hastalıklarının ve bu hastalıklara tutulanların geleceği belirsiz. Çünkü gazetelerden birinde  şöyle bir haber yer aldı: İlaç firmaları ar-ge çalışmaları için büyük paralar yatırmalarına rağmen bugüne dek yapılan araştırmalarda sonuç alamamaktan hayal kırıklığı yaşadıklarını, hastalığın ilerleyişini yavaşlatmayı bile başaramadıklarını  açıklamışlar. Geçtiğimiz beş yılda, en az beş farklı tedavide istedikleri verimi alamadıklarını belirtti.
Bilim Dünyası Medya Merkezinin Sözcüsü Eric Karran bir basın toplantısı düzenleyerek; bir ilaç firmasında 300 bilim adamının nöro-bilim üzerinde çalıştığını belirterek ilaç firmalarının araştırmayı sürdürmek istediklerini ama hissedarların buna karşı çıktığını söylemiş. Bu da unutkanlık ya da bunamanın süreceği demek. Karran suçluyu gösteriyor: “Kapitalizm böyle bir şey”.
Elbet, unutkanlık iyidir!

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et