AKP iktidarının 4+4+4 ısrarı, bütün itirazlara ve öne sürülen sağlam dayanaklara karşı sürüyor. Bu konuda görüş bildiren kuruluşlara bu hafta Türk Tabipleri Birliği (TTB) de katıldı.
“Çocukların Gelişim Süreçleri ve Okula Başlama” başlığı ile yayımlanan broşürde sunulan görüşler, eksikleri olsa da, önemli. Bu görüşlere yer vermekte yarar görüyorum.

Erkenden Okula Başlamak Neler Doğurur?

Anasınıfı yaşına gelmiş bir çocuğu bu basamağı atlatarak okula başlatmak şunlara neden olacaktır:
1. Çocuğun gelişimini uygun şekilde tamamlayabilmesi için gereksinimi olan oyun zamanı çok azalacak, bu fiziksel-zihinsel-ruhsal gelişimini aksatacaktır.
2. Küçük yaşta okula başlayan çocuklarda ayrılık kaygısı bozukluğu görülme riski, altı yaşında ilkokula başlayanlara göre daha fazladır. Özellikle bu çocuklar okul öncesi eğitim almadılarsa risk daha da artmaktadır.
3. Dürtü kontrolü tam gelişmemiş olan 5 yaşındaki çocukların sınıfta davranış kontrolünü sağlamada, sırasında beklemede ve uyulması gereken kurallara uymada güçlükler yaşama riskleri fazladır.
4. Birinci sınıfta henüz bilemediği ve kazanamadığı bazı becerileri göstermesi, örneğin yerinde 40-50 dakika oturmak, bir şeyi öğrenebilmek için dikkatini uzunca bir süre yoğunlaştırabilmek, sınıf kurallarına uymak gibi, beklenecektir ve çocuk bunları yapamadığı için bocalayıp huzursuzlaşacaktır.
Bu yaş çocuklarının duygularını sözel olarak ifade etme becerileri de henüz gelişmediğinden huzursuzluk durumunda genellikle ilk ortaya çıkan belirti çocuğun aşırı hareketlenmesidir. Elinde olmadan ortaya çıkan bu hareketlenme sınıfta uyumunu büsbütün bozacak ve sıklıkla karşılaşıldığı gibi öğretmenler tarafından ‘hiperaktif’ olarak nitelendirilmesine yol açacak ve gereksiz yere doktora tedavi amaçlı gönderilmek durumunda kalabilecektir. Ayrıca yoğunlaştırmasını da önleyeceğinden öğrenme süreçlerini aksatacak ve zaten negatif konumda başladığı birinci sınıfta iyice gerilerde kalarak ‘öğrenme bozukluğu’ ya da ‘zeka geriliği’ gibi etiketlenmelere maruz kalacaktır.
5. Altı yaşından önce el-göz koordinasyonunun, ince motor becerilerin, işlemsel düşüncenin, soyutlama, odaklanma ve dikkati sürdürme becerilerinin yeterince gelişmemiş olması dolayısıyla bu yaşta ilkokula başlatılan çocuklar öğrenmede zorlanacaklar, öğrenme hızları daha yavaş olacak ve yazı yazmayı beceremeyebilecektir.
Bu yaştaki çocukların okulda başarı elde etmede zorlanmaları gelişimsel açıdan normal olmasına karşın, okul programının gerektirdiği kazanımları elde edememeleri ‘başarısızlık’ olarak yorumlanacaktır. Gereksiz olarak ‘zeka geriliği’, ‘öğrenme güçlüğü’ veya ‘dikkat eksikliği’ gibi tanımlara maruz kalacaklardır.
6. Tüm bu farklılıklar, çocukların kendilerini birbirleriyle karşılaştırması ve öğretmenden de çok uyarılar alması sonucunda, çocuk kendisini sınıfta başarısız olarak algılamaya başlayacak ve eğitimin daha başındayken kendine güven duygusu örselenecek, ‘Ben başarısız biriyim’ duygusu edinecektir. Yine araştırmalar göstermektedir ki, eğitimin daha başında başarısızlık algısı kazanan çocuklar, zekaları normal olsa bile, okuldan çabuk soğumakta ve eğitime uzun süre devam edememektedirler. Ayrıca bu yaşta kazanılan başarısızlık ve güvensizlik duygularının çocuğun ileriki yıllardaki psikolojik ve zihinsel gelişimini, kimlik ve kişilik oluşumunu olumsuz etkilediği ve psikiyatrik hastalık geliştirme riskini arttırdığı yine araştırmalarca ortaya konmuş ve evrensel olarak kabul edilmiş gerçeklerdir.
7. Birinci sınıftan 6 yaş grubuna göre geriden başlayan 5 yaş çocuklarının bu durumu eğitim yaşamı boyunca böyle sürecek ve ileride yine birlikte girmek zorunda kalacakları SBS, LYS, ÖYS gibi yarışma sınavlarında da başarı kazanma şansları çok düşük olacaktır.
8. İlkokul öğretmenlerinin aldıkları eğitim okul öncesi öğretmenliği eğitiminden farklıdır. Bu öğretmenler 5 yaş çocuğunun gelişimsel özelliklerini, eğitim gereksinimlerini ve onlara uygun eğitim yöntemlerini bilemeyeceklerdir. Bu durum da çocuklar için ilkokul deneyiminde birçok boyutta örselenmelere yol açabilecek, öğretmenleri de zor durumda bırakabilecektir.

Zamana uymasını bil

TTB’nin itirazlarına eklenmesi gereken ve söylenmesi gereken daha çok şey var. Bunları daha sonra ele almak üzere bırakıp, Anadolu’nun bağrından gelen, duyarlı ve alçakgönüllü bir sese, Neşet Ertaş’ın sesine kulak vermek istiyorum.
Neşet Ertaş, “Zamana Uymasını Bil” adlı türküsünde sanki 4+4+4 rezaletinde ısrar edenlere, çağa uymaktansa okulları çağ dışı bir düzene sokmaya, zamanı geriye çevirmeye çalışanlara sesleniyor. Çocuklara çağ dışı bir düzeni dayatmaya çalışanlara, “Çocuğun yüzüne gülmesini bil” diyor. Bu duyarlı ve alçakgönüllü sese, bilim insanlarına, eğitimcilere biraz olsun “gulak” verilse gerçekten ne iyi olurdu...

Zaman sana uymaz boşa çalışma
Gel gardaş zamana uymasını bil
El aklıynan gezip boşa dolaşma
Gel gardaş zamana uymasını bil
Dost dost dost dost dost
Biraz da kendine gelmesini bil
Dost dost dost dost dost
Gel gardaş zamana uymasını bil
Dost dost dost dost dost

Her yörüyen il eline gidiyo
Bilmem okudun mu ilim ne diyo
Dedesini torunları ye diyo
Gel gardaş zamana uymasını bil
Dost dost dost dost dost
Çocuğun yüzüne gülmesini bil
Dost dost dost dost dost
Gel gardaş zamana uymasını bil
Dost dost dost dost dost

Datli gonuş dinlesinler sözünü
Gül ki gören seyresin yüzünü
Zaten hak biliyo senin özünü
Gel gardaş zamana uymasını bil
Dost dost dost dost dost
Aynı hakkın eşit olmasını bil
Dost dost dost dost dost
Gel gardaş zamana uymasını bil
Dost dost dost dost dost

Cehalet şu bana neler eylidi
Boş yere bağladı boşa eyledi
Garip bu sözleri sana söyledi
Gel gardaş zamana uymasını bil
Dost dost dost dost dost
Sana söylenenin duymasını bil
Dost dost dost dost dost
Gel gardaş zamana uymasını bil
Dost dost dost dost dost
Biraz gulak verip duymasını bil
Dost dost dost dost dost

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et